0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
191
Okunma

Bir akşam vakti, yorgun ruhunu dinlendirmek isteyen bir adam, davet edildiği bir eve doğru yol aldı. Kapı açıldığında onu güler yüzlü insanlar karşıladı. Ev sıcak, sofraları bereketliydi. Torunlarının gülüşleri odaları çınlatıyor, iki oğulları da ağırbaşlı bir eda ile misafire selam veriyordu. Küçük oğulları polisti; bakışlarında doğruluk, sözlerinde güven vardı.
Adam, bu insanların temizliğine hayran kaldı. Sohbet koyulaştıkça içini bir huzur sardı. Ancak bir ara, neden eskiden kendisine fazla ilgi göstermediklerini merak edip sordu. Küçük oğul gülümseyerek yan tarafa işaret etti: “Orada bir sigara paketi bırakmıştın, ben sigaradan nefret ederim. Bu yüzden uzak durdum.” dedi. Adam bir an durdu, hayatın küçük ayrıntılarının insan ilişkilerini nasıl değiştirdiğini düşündü.
Derken, ticaretten konu açıldı. Küçük oğul, gündüzleri öğretmenlik, akşamları polislik yapmak istediğini, aynı zamanda araba alıp sattığını anlattı. Birkaç arabası vardı; biri tamirdeydi. Bu azim ve gayret, adamın içine umut tohumları ekti. Hayatın ne kadar zengin ve çok yönlü olabileceğini fark etti.
Sonra birlikte bir otobüse bindiler. Yol, onları eski toprak kerpiçlerden yapılmış yüksek duvarların yanına götürdü. Adam parmağıyla duvarları işaret ederek dedi ki:
“Bak, bu kerpiç duvarlar kışın sıcağı, yazın serini saklar. İnsan, toprakla iç içe olduğunda ruhu huzur bulur. Sadelik insana zenginlikten daha çok mutluluk verir.”
Otobüs yol aldıkça, kalbinin derinliklerinde bir şey kıpırdadı. O anda anladı ki: Gerçek güç ticarette, makamda ya da kalabalıklarda değil; insanın kendi özüne, toprağa ve samimiyete yakınlığındaydı.
Otobüsten indiklerinde güneşin kızıl ışıkları ufka serilmişti. Adam içinden geçirdi:
“Demek ki hayat, böyle güzel karşılaşmalarla ve samimi dostluklarla anlam kazanıyor. Her yeni yol, bana umudu yeniden hatırlatıyor.”
Ve yüzünde bir tebessümle, yeni bir günün kapısını aralar gibi yürüdü.
Erol Kekeç/21.09.2025/Sancaktepe/İST