Bu söyleyeceklerim biraz radikal gelebilir ama gerçek, gerçektir.Evlilik, kutsal bir kavram değildir.Evliliğin oluşmasının 2 temel nedeni vardır:1.)Tarım Devrimi ile birlikte ,özel mülkiyetin gelişmesiyle erkeğin mirasını bırakması için gereken bir sözleşme olmasıdır
2.)Beta erkeklerinin fazla oluşu: Yani dişilere sahip olacak güç ve kaynaklara sahip olamayan erkekler.Devlet bunların büyüyüp,çoğaldığını ve isyan ettiğini farkettiğinde bir evlilik sözleşmesi üretmiştir.Devlet, beta erkeklerinin dişilere sahip olması için bazı estetik metodlar empoze etmiştir.Duvarlara resim çizmek gibi.(,bu devlet kurumundan önce de vardı fakat misyonu ,,niteliği revize edildi)Günümüzde de öye değil mi arabesk,aşırı duygusal müzikler,şiirler,resimler aslında bunlar beta erkeğinin tek bir dişiye sahip olması için oluşturulan araçlardır.Yani aslında;,sanat buradan üremiştir diyebiliriz.Asla ,tek bir erkek tek bir kadına , tek bir kadın tek bir erkeğe ait değildir.Bu milyonlarca yıl genimize işlenen evrimsel hikayemize terstir.
Feodalizm ve Kapitalizmin ortak noktalarından biri evlilik sözlesmeleri ile önce mikro düzeyde sonra makro düzeyde topluma hakim olmaktır.
Yazımın devamı gelecek...
Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Metniniz oldukça iddialı ve radikal bir giriş yapıyor. Evliliği tarihsel, ekonomik ve biyolojik perspektiften tartışmaya açmanız dikkat çekici. Özellikle “tarım devrimi ,özel mülkiyet ,miras” bağlantısı güçlü bir argüman, fakat “beta erkekler” vurgusu daha tartışmalı bir dil içeriyor; bu kısmı biraz daha akademik/kanıta dayalı biçimde açarsanız metin daha sağlam görünebilir. Sanatın kökenini bu bağlama bağlamanız da ilginç ve provokatif bir düşünce. Genel olarak çarpıcı bir başlangıç olmuş, merak uyandırıyor; devamında düşünceleri daha sistematik delillerle desteklerseniz çok daha güçlü bir metin çıkacaktır.
Tek eşlilik çok eşliliğe gelince
Biyolojik/Evrimsel açıdan: İnsan türü tamamen tek eşliliğe programlı değil; hem tek eşlilik hem çok eşlilik eğilimleri evrimsel süreçte iç içe var olmuş. Tarih boyunca farklı toplumlarda farklı modeller (tek eşlilik, çok eşlilik, seri tek eşlilik) görülmüş.
Toplumsal/Kültürel açıdan: Tek eşlilik daha çok düzen, miras, toplumsal istikrar ve çocukların kimliğini güvence altına almak için kurumsallaştırılmış. Yani doğrudan biyolojik bir zorunluluktan ziyade kültürel ve ekonomik tercihlerle güç kazanmış.
Bireysel/Duygusal açıdan: Bir erkek–bir kadın ilişkisi, toplumsal bir sözleşmeden öte, kişisel seçim ve değer meselesi hâline de gelebiliyor. Kimileri için “tek eşlilik” güven, sadakat ve derin bağ anlamına geliyor; kimileri içinse sınırlayıcı bir kalıp gibi görülebiliyor.
Kısacası “bir erkek bir kadın” formu evrimsel bir zorunluluk değil ama toplumsal işlevi ve bireysel anlamı nedeniyle hâlâ baskın.
"Bireysel/Duygusal açıdan: Bir erkek–bir kadın ilişkisi, toplumsal bir sözleşmeden öte, kişisel seçim ve değer meselesi hâline de gelebiliyor. Kimileri için “tek eşlilik” güven, sadakat ve derin bağ anlamına geliyor; kimileri içinse sınırlayıcı bir kalıp gibi görülebiliyor"
İfadesinde bulunmuşsunuz.Evrrim makro düzeyde de olabilir mikro düzeyde de olabilir.Makro düzeydeki evrim,daha uzun,daha derin daha ve kapsamlıdır.Mikro düzeyde evrimler daha kısa süreli,daha geçici olmaya müsait ,değişkenleri daha fazla içsselleştirilmeye çalışan evrimdir.Örneğin Tarım Devrimi sonrası yaşadığınız değişimler ya da Sanayi Devrimi,Modernizm,Kültürel devrim gibi.. Freud' un sürekli bilinçdışı kavramını kullanmasının nedenin de bizi biz yapan ve bu " uygar toplumsal değerler" tarafından bastırılan ilkel hikayeyi keşfetmektir.Bunu "Uygarlığın Hoşnutsuzluğu "kitabında ifade eder .
Analitik Psikolojinin kurucusu Jung "kolektif bilinçdışı" kavramını kullanır. İnsanların uzun dönemler boyunca karşılaştığı benzer olaylar bir süre sonra belli tecrübe edilmiş davranış kalıplarını oluşturmuş ve bu kalıplar kuşaklar boyunca aktarılmaya başlanmıştır. Bu kollektif bilinçdışının temel tanımıdır. insan ve insan öncesi türlerin kalıtsal deneyimlerini içeren psişenin en derin seviyesi.
Diğer bir ifade ile bilinçdışı zihnin tamamen kişisel deneyimlerden oluşmadığını, bir bölümünün türe ait (genetik olarak aktarılan) kolektif deneyimleri kapsadığını savunuyor. Yani bilinçdışı yalnızca sizin yaşadıklarınızla değil, aynı zamanda sizden önce yaşamış insanların yaşadıklarını ve edindikleri temel tecrübeleri de barındırıyor. Bu bir açıdan evrimsel bir perspektife işaret eder.
Örneklerle pekiştirelim:daha önceden hiç ağaçtan, bacadan, taştan veya herhangi bir yerden düşme yaşantınız olmadı. bunu sosyal öğrenme yoluyla bir başkasından gözlemleme deneyiminiz de yok. yani düşmenin ne olduğunu bilmediğiniz gibi herhangi bir fikir sahibi de değilsiniz. dolayısıyla da herhangi bir düşme , düşmeye karşı duyuşsal bir şema geliştirmenizden bahsetmemiz olanaksız. Ancak travmatik bir olay esnasında kendinizi bir yerden düşüyormuş hissine kapılmış bir şekilde buldunuz.
İşte güven,sadakat zaten vardı.Sorun bu duyguların temeline inilmemesi ve kıstlı bir bağlamda değerlendirilmesi.Bunu farklı dayanaklarla ,gerekçelendirmeler ile dayatılması .Evlilik de bunlardan biri. Yazımın devamı ile birlikte yanıtlarım daha dolu ve olgun olacaktır..Saygılar..
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.