Bir kimseyi sahip olmadığı sıfatlarla övmek, onu kibarca yermek demektir. cemil sena
Ke
Keomaagain

Melek

Yorum

Melek

( 1 kişi )

1

Yorum

4

Beğeni

5,0

Puan

171

Okunma

Melek

Mehmet Ali abi, bir balık projesinin sorumluluğunu bana vermişti. Tektim. Koca koca tankların içinde binlerce balık… Yanlarında deniz kurtları, deniz börülceleri. İşlerin ucu bucağı yoktu, yetiştiremiyordum. Üstelik sinirlerim de iyice geriliyordu. Çoğu yan gelip yatarken ben köpek gibi çalışıyordum.

Şikâyetlerim başladı. En azından bir işçi istiyordum. Biri yanımda olsa projeyi düşünmeye fırsat bulur, balıklar daha az ölür, deniz börülcelerini daha sağlıklı takip edebilirdim. Sonunda Mehmet Ali abiyi ikna ettim. İşçilerin nerede görevlendirileceğine Ayhan karar veriyordu. Sanırım Mehmet Ali abi ona, “Bu işleri bana mı öğreteceksin? Görüyorum, torpilli bir sürü işçi var, ayarla birini,” demiş. Ya da buna yakın bir şey. Çünkü o çıyan bana kolay kolay işçi vermezdi.

Sonunda bir işçi ayarlandı. Haftada üç gün gelecekti: pazartesi, salı, çarşamba.
“Kim?” diye sordum.
— Melek, dediler.

Kafam allak bullak olmuştu.

Melek’i hiç tanımıyordum ama işyerinin en sorunlu çalışanı olarak nam salmıştı. Hakkında türlü söylentiler dolaşıyordu. Önceki müdürle yakınlaştığına dair laflar, dedikodular… Ayhan’ın şeytanlıklarından birini planladığına emindim. Ama çok da umursamadım. “Üç gün üç gündür,” dedim. Hem tüm hafta boyunca yanıma kimseyi vermemişti, hem de baş belasını başıma sarmıştı.

Mehmet Ali abiyle konuştuğumda, “Melek geliyor Cemşit. Bir sıkıntı olur mu?” diye sormuştu.
“Olmaz abi, duyduğuma göre çok çalışkanmış. Bir şekilde anlaşırız,” dedim.
“Ben de öyle duydum,” dedi o da kısa bir cevapla. Biz çok konuşmazdık zaten; birbirimizin dürüst olduğunu bilirdik.

Melek’in işe başlayacağı gün benim de işim çıkmıştı. Normalde Ayhan’ı arar, işi bilen birini yanına verdirirdim. Ama o gün canım Ayhan’la konuşmak istemedi. Melek’in telefonunu bir yerden bulup kendim aradım. İzinliymiş o gün. “Kendini yorma,” dedim. “Sadece balıklara yem ver, bir de tankların altını bir kez aç, iki dakikalığına pisliği boşalt. Fazlasını yapma.”
“Tamam Cemşit bey,” dedi usulca.

Çarşamba günü işe döndüğümde gözlerime inanamadım. Koca bölümü tek başına temizlemişti. Zeminde aylardır uğraştığım yosun lekelerini yok etmişti — hâlâ nasıl başardığını bilmiyorum. Hangarın kapısının önüne ise beş altı saksı çiçek getirmiş, dizmişti. Ağzım açık bakakaldım.

“Nasıl olmuş?” diye sordu.
“Harika… Çok güzel,” diyebildim sadece.

Sonra büyülü gözlerini dikti gözlerime; insanın bakmaya kıyamayacağı, kirlenmesin diye sakınacağı o gözlerle:
“Gel, çay yaptım,” dedi.

Masaya çörekler, börekler dizmişti. “İnsan işte, en iyi bildiğini yapar,” diye düşündüm içimden.
“Kahvaltı yapmamıştım, iyi oldu bu,” dedim.
Güldü. Çaylarımızı doldurdu.
“Çay yapmak senin görevin değil,” dedim. “Ama madem yapmışsın, içeriz. Yarın ben yaparım, ödeşiriz. Çöreklere gelince… Onlara hayır diyemem ama ben yapamam da.”
Kahkaha attı.
“Cemşit abi, herkes seni konuşuyor. Dedikleri kadar varmışsın. Çok hınzırsın.”

Güldüm. Hınzır falan değildim. Asıl hınzır olan kendisiydi. İlk iş gününde tek başına çalışmak zorunda kaldığı için özür diledim. Mecburiyetim olmasa böyle bir yükü kimseye vermezdim. “Başkasına güvenmektense sana güvenmeyi seçtim,” dedim. Güvenimi boşa çıkarmadığı için teşekkür ettim.

O da önce korktuğunu, “Ben ne yapacağım şimdi?” diye düşündüğünü anlattı. Ama daha önce kuluçkahane ve yavru bölümünde çalıştığı için işi az çok bildiğini, sonra bana güvenerek giriştiğini söyledi.
Melek, dediğim gibi, farklı bir tipti. Kocasından ayrılmış, Yağmur adında sınavlara hazırlanan bir kızıyla yaşıyordu. MasterChef’in iyice popüler olduğu yıllar… Kızı annesiyle birlikte sürekli bir şeyler yapıp önüme koyuyor, puanlamamı istiyordu. Yalan söylemeyi beceremediğimden hep doğruyu söylüyordum, onlar da bunu anlamış olacak ki daha da hevesleniyorlardı.

Güle oynaya çalışmaya başladık. Melek, işini ciddiyetle yapıyor, boş zamanlarında kızını iş yerine getiriyor, ders çalıştırıyordu. Ben de elimden geldiğince katılıyordum onlara. Güzel günlerdi; balıklar sağlıklıydı, deniz börülceleri coşmuştu. Melek’in ailesi seracıydı, bitkilerden iyi anlıyordu. Deniz kurtlarını ise bir türlü yaşatamıyorduk. Kimisi amonyaktan, kimisi tuz oranından diyordu. Çalışıyorduk. Tek derdimiz buydu.

Bir gün Melek bana,
— Cemşit bey, boş zamanlarımda garaja gidip arabaları yıkamalıymışım, dedi.

Birden şimşekler çaktı kafamda. Garajda çalışacak bir sürü erkek personel varken, Melek’i oraya göndermeye kalkıyorlardı.
— Kim dedi bunu? diye sordum.
— Ayhan, dedi.

İçimden öfkeyle küfrettim.
— Gitmeyeceksin, dedim. “Cemşit, görev yerini terk etme dedi bana,” diyeceksin. Ben burada olsam da olmasam da bunu söyle. Yoksa kırılırım.
Gülümsedi.
— Tamam Cemşit abi, dedi.

Aramızda sessiz bir güven bağı kurulmuştu.

Bir hafta izin almak zorunda kaldım. Cumartesi günü memlekete giderken güvenlik kulübesinde Melek’le karşılaştım. Nöbetçiydi. Çay teklif etti, saate baktım; vaktim vardı, kabul ettim. Biraz sohbet ettikten sonra döküldü:

Cuma günü müdür çağırmış, garaja gitmediği için iyi bir fırça çekmiş. “Ne dersem yapacaksın,” demiş. İçimden “Ayhan’ın işidir” diye geçirdim. Delirdim. Ama Melek’e belli etmedim. Çay için teşekkür edip lojmana döndüm. İznimi iptal ettirdim; çünkü işimin aciliyeti yoktu.

Telefonu elime aldım, müdürü arayacaktım. Ama sinirimden ağzımdan çıkacakları düşündüm, vazgeçtim. Sonunda kısa bir mesaj attım:

“Buranın sorumluluğunu bana verdiniz. Melek’i de siz görevlendirdiniz. Ben göndermedim garaja, göndermem de. Çalışkan birini böyle harcatmam. Önceki hesaplaşmalarınız beni ilgilendirmez. Kan davasına çevirmeyin bu işi. Bir fırça atacaksanız bana atın. Sorumlu benim.”

Aslında yazmak istediğim çok daha ağırdı ama kendimi tuttum. Sıkıyorsa bana fırça atsın. Ama cevap gelmedi.

İki üç saat sonra Melek’in yanına gidip konuştum.
— Ben söyledim, dedim. “Gitmeyecek,” dedim. Mesaj da attım. Sorumluluğu üzerime aldım.
Gözleri doldu.
— İlk defa biri hakkımı savundu, dedi.
— Haklıydın, dedim. Ama bu işin sonu nereye varır bilmiyorum. Benim yüzümden başına bir şey gelsin istemem.

Gülümsedi. O gülümseme hâlâ aklımdadır.

Sanırım Mehmet Ali abi arkamı toparladı. Benim gibi insanları destekleyen, sessiz ama güçlü birileri hep vardır. Ben ‘yapmayın’ derim, onlar ise gider yaparlar da Melek’in benimle çalışmasını da sonlandırdılar. Çakalların bir şekilde bulduğu arka kapılar bitmez. İmza yetkilerim elimden alındı. Tek yapabildiğim şey küfretmekti: “Alayınızı sokayım” Bunu bir grupta açıktan da yazdım. O, ayrı bir anlatının konusu.

Yine de bağımız kopmadı. Melek ve kızıyla hâlâ görüşürüz. Yağmur, iyi bir dereceyle iyi bir lise kazandı. Melek’in üzerine artık eskisi kadar gitmiyorlarmış. Arada teşekkür eder bana.
Ben de her seferinde, “Gerek yok, haklıydın,” derim.

İlk iş gününde, tek başına didine birine yarı yolda bırakamzdım.

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Melek Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Melek yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Melek yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
M.Y.
M.Y., @m-y
18.9.2025 11:28:04
5 puan verdi
Güzel bir anı. Ne derler etrafına cami ağyarına mani. Ne eksiği var ne fazlası. Hak edene söveceksin. Yakışsa da yakışmasa da.
Saygılar (Meleğin kızına da başarılar).
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL