0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
124
Okunma
Sad bin Ebû Vakkas: Duasıyla ve Cesaretiyle Tarihe Geçen Sahabî
Yazar: Murat Kerem
Her çağın kahramanları vardır. Ama öyle isimler vardır ki, onların hayatı çağları aşar, asırlar boyu gönüllerde yankılanır. Sad bin Ebû Vakkas (r.a.) da işte o isimlerden biridir. Daha genç yaşta iman nuruyla şereflenmiş, Efendimiz’in (s.a.v.) yanında cihat meydanlarında destan yazmış, duasıyla gök kapılarını aralamış, cennetle müjdelenmiş büyük bir sahabî…
Onun hayatını okurken insan kendine şu soruyu sormadan edemiyor: “Bir insanın duası gerçekten kaderin akışını değiştirebilir mi?” Sad’ın ömrü boyunca yaşadığı hadiseler bize bunun cevabını veriyor. Bazen bir iftiranın ardından, bazen meydan muharebelerinin ortasında, bazen de annesinin gözyaşları arasında… Her defasında dua, onun elindeki en güçlü silah, yüreğindeki en büyük dayanak oldu.
Genç Yaşta İman ve Anne İmtihanı
Henüz 17 yaşında Müslüman oldu. Annesi, oğlunun bu inancını kabullenemedi. Günlerce yemek yemedi, oğlunu dinden döndürmek için direndi. Sad’ın kalbi annesi için yanıyordu, fakat imanı sarsılmadı. Bu sırada Lokman Sûresi’nin şu ayeti nazil oldu:
“Eğer anne-baban, bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için ısrar ederlerse, onlara itaat etme.” (Kur’ân, Lokman, 15) [1]
Bu sahne, imanın gözyaşına rağmen nasıl ayakta durduğunu gösterir. Sad, annesinin kararlılığına karşı kendi gözyaşını içine akıtarak sabretti. O an, imanının hiçbir şeye feda edilmeyeceğini bütün dünyaya ilan etmiş oldu.
İlk Ok Atan Sahabî
Sad bin Ebû Vakkas, İslâm tarihinde Allah yolunda ok atan ilk kişiydi. Kendisi şöyle demiştir:
“Ben, İslâm’da Allah yolunda ok atan ilk kişiyim.” (İbn Sa’d, Tabakât, III, 144) [2]
Bedir’de, Uhud’da ve Hendek’te hep ön saflardaydı. Uhud günü, Resûlullah (s.a.v.) onun için defalarca şöyle buyurdu:
“At ey Sa‘d! Anam babam sana feda olsun!” (Buhârî, Sahîh, “Menâkıb”, 25) [3]
Hz. Ali (r.a.) de bu olayı şöyle nakleder:
“Resûlullah’ın, bir kimseyi anne ve babasıyla birlikte feda ettiğini hiç duymadım. Sadece Sad için Uhud günü şöyle dediğini işittim: ‘At ey Sa‘d! Anam babam sana feda olsun!’” [2]
Bu söz, onun Resûlullah’ın kalbindeki özel yerini göstermeye yeter. Onun yayı, sadece bir silah değil; imanla örülmüş bir siperdi.
Malla İmtihan ve İnfak Hassasiyeti
Sad, sahabenin zenginlerindendi. Bir gün hastalanıp malını vasiyet etmek istediğinde, Peygamberimiz (s.a.v.) ona şöyle dedi:
“Üçte biri yeterlidir, o da çoktur. Zira senin çocuklarını zengin bırakman, onları insanlara muhtaç bırakmandan daha hayırlıdır.” (Buhârî, Sahîh, “Vesâyâ”, 3) [4]
Sad’ın kalbi malını Allah yolunda infak etme arzusuyla yanıyordu. Fakat Efendimiz (s.a.v.) ona dengeyi gösterdi: Cömertlik, ardında fakir evlatlar bırakmamakla tamamlanır. Bu hadise, infakta coşku ile tedbirin nasıl el ele yürümesi gerektiğini gösterir.
Duası Kabul Olan
Sad’ın en bilinen yönlerinden biri duasının kabul edilmesiydi. Hz. Ömer (r.a.), onu ordu komutanı tayin ederken ashâba dönüp şöyle demişti:
“Ben Sad’ı seçtim. Çünkü onun duası makbuldür.” [3]
Kûfe’de İftira Hadisesi
Sad, valilik yaptığı dönemde bazı kişiler tarafından haksız yere “adaletsizlik yapmakla” suçlandı. Bu, onun dürüstlüğüyle bağdaşmayan ağır bir ithamdı. Sad uzun uzun kendini savunmadı; ellerini semaya kaldırarak şöyle dedi:
“Allah’ım! Eğer bu adam yalancı ise, ömrünü uzun kıl, fakir bırak ve fitnelere düşür!” [2][3]
Rivayet edilir ki, bu adam ömrünün sonunda yaşlılıktan beli bükülmüş, düşkün bir hâlde sokaklarda dolaşır olmuştu. İnsanlar da ona bakıp, “Bu adam, Sad’ın duasına uğrayan kimsedir” derlerdi.
“Allah’ın Köpeğini Musallat Et” Hadisesi
Bir başka seferinde bir bedevî Sad’a hakaret etti. Sad yine kendini savunmadı; sadece şu duayı yaptı:
“Allah’ım! Eğer bu adam haksızsa, köpeğini ona musallat et!” [2]
Kısa süre sonra o adam çölde yolculuk yaparken bir aslan saldırısına uğradı ve öldü. Bu olay, Sad’ın duasının nasıl tezahür ettiğini görenler için ibret vesilesi oldu.
Kadisiye’nin Kahramanı
Hz. Ömer’in hilafeti döneminde, Pers İmparatorluğu ile yapılan Kadisiye Savaşı’nda ordunun başında Sad vardı. Ayağındaki rahatsızlık sebebiyle savaşa at sırtında katılamamıştı; fakat yüreğindeki iman ve duasıyla ordusuna yön verdi. Müslümanlar o gün tarihin en büyük zaferlerinden birini kazandı.
Kadisiye, sayı üstünlüğünün değil; kalpteki iman üstünlüğünün zaferiydi. O zaferin başında ise Sad’ın duası, cesareti ve teslimiyeti vardı. (Taberî, Tarih, IV, 397 vd.) [5]
Son Nefes ve Mirası
Sad bin Ebû Vakkas, 80 yaşına yaklaşmışken Medine yakınlarında vefat etti. Vasiyeti üzerine, Resûlullah’ın yanında savaşırken giydiği bir hırka ile kefenlendi. Çünkü onun için en büyük şeref, Peygamber uğrunda verdiği mücadeliyeydi.
Sad’ın Hayatından Bize Düşenler
Sad bin Ebû Vakkas (r.a.), yalnızca bir komutan değildi. O, iman yolunda annesinin gözyaşına direnen bir evlat; Resûlullah’ın arkasında dimdik duran bir yiğit; duasıyla göklere seslenen bir kuldu.
Bugün bize düşen, onun şu üç büyük mirasını hayatımıza taşımaktır:
• İman uğruna dimdik durmak.
• Dünya malına kalbi kaptırmadan infak etmek.
• Samimiyetle dua edip Rabbine güvenmek.
Sad, tarihte “ilk ok atan sahabî” olarak bilinse de, hakikatte kalbiyle atan bir arslanın adıdır.
Ve işin ibret tarafı şudur: Bugün ne kadar imkânımız, gücümüz ya da malımız olursa olsun, Sad’ın hayatı bize şunu hatırlatır: En büyük güç dua, en sağlam dayanak iman, en kalıcı miras ise geride bıraktığımız güzel bir duruştur.
Kaynakça
[1] Kur’ân-ı Kerîm, Lokman Sûresi, 15.
[2] İbn Sa’d, Tabakât, III, 144.
[3] Buhârî, Sahîh, “Menâkıb”, 25.
[4] Buhârî, Sahîh, “Vesâyâ”, 3.
[5] Taberî, Tarih, IV, 397 vd.
5.0
100% (1)