0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
93
Okunma
"Onu otogarda karşılama görevi bana verilmişti. Otogar TÖB-DER binasına yürüme mesafesindeydi Bir rampa çıkıyorduk birlikte. TÖB-DER’e varmaya 150-200 metre mesafe kalmıştı.Aniden arkamızda iki kişi belirdi. Bizi takip ettikleri belliydi. Onunla yanyana yürümekten hemen vaz geçerek, o önde ben arkada yürümeye başladık. Ona faşistlerin kurduğu bir pusuya düşmüş olabileceğimizi hissettirmek istemiyordum. Benim onun arkasından yürümemin nedeni, eğer bizi takip edenler ateş açarlarsa ona isabet etmesin diye idi. Çünkü o öğretmen hareketinin lider kadrosundandı. Büyük bir devrimciydi. Kolay yetişecek biri değildi. Ama yalan yok korku da tepeden tırnağa kuşatmıştı beni. Sabahleyin evden oğlumu öpmeden çıktığım için içimin yandığını hissettim yalnızca.
Bu şekilde ilerlerken takip edenlerden birisi seslendi: “Hayrettin Hocam, rahat olun.Biz POL-DER’li polisleriz. Sizin güvenliğinizi almak için arkanızdayız.“ Ölümle burun buruna gelme duygusunu o zamana kadar yaşamamıştım. POL-DER’li polisin adımla hitap etmesini büyük bir şaşkınlıkla karşıladığımı hiç ama hiç unutmam.
Onunla Almanya’da karşılaştık çok uzun yıllar sonra. Köln’de düzenlenen bir etkinlik sırasında 12 Eylül’de işkence sırasında boğazına kaynar su dökülerek sesi alınan Enver Karagöz hakkında konuşmacıyken beni en heyecanlı, en çoşkulu şekilde dinleyenlerden birisi de oydu. Enver Karagöz Almanya’ya gittiğinde ona evini açtığını, hastalığı boyunca da onu hiç yalnız bırakmadığını biliyordum. Çok iyi dosttu onlar. Etkinlikten sonra buluşup bir günü berber geçirdik. O buluşmada eşi, Ebral Karagöz, Esral Karagöz, Işılay Karagöz, Neşe Keskin, ve eşim Zeynep de vardı. Hüzün, sevinç, anılar konuşmalarımızı sarıp sarmalamıştı. Sağlığı o zaman da çok iyi değildi onun. Ayrılırken bir daha karşılaşamayacağımızı biliyordum aslında."
Hayrettin Geckin
Kemal Uzun;
TÖB-DER’in son genel sekreteriydi. Kaybetmişiz O’nu. O büyük eğitimciyi.
O büyük devrimciyi.
Ailesinin, dostlarının; bilimsel, demokratik ve çağdaş eğitim savunucularının ve yeryüzünün bütün devrimcilerinin başı sağ olsun.
Devrin daim olsun Kemal hocam.
Değerli okurlarım sizler de ziyadesiyle bilirsiniz ki;
Yolu onurlu kılan, yolcunun dik duruşudur. Duruş ne denli gösterişsiz ve vakursa o denli güzeldir.
Deniz güzeldir, çünkü düz bir yüzeye benzer.
Kar güzeldir.
Çünkü tek rengi vardır.
O da deniz gibi düz bir yüzeyi çağrıştırıyor.
Oysa kar da, deniz de derindir ve niteliklerinin ayırdındadır.
Yolcu da bilir yolun sonunu görmeyeceğini
çünkü yol sonsuzdur.
Ancak öyle yollar da vardır ki;
çok güzel, çok özel ve çok onurludur.
Çünkü yolcusu, yolcuları dik duruşundan asla taviz vermez.
Kemal Uzun başkanımız öylesi dik duruşu bize gösteren çağdaşımız, yoldaşımız, öğretmenimiz ve önderimizdir.
Selam olsun ...
Normal, sıradan, alelâde insanlar üç bin kelime ile konuşur, yazışır, anlaşırken; gerçek bir yazar bu sözcükleri asla kullanmaz. Zira sözlüklerde bunun yüzlerce kat fazlası vardır. Örneğin Türkçe yazan bir yazara, Türk Dil Kurumu (TDK) üzerinden bakıldığı zaman güncel sözlük açısından şu an 616.767 kelime bulunuyor. Demek ki yazar 613.767 kelime ile derdini anlatmalıdır. Çünkü o bir yazardır sıradan, alelâde bir insan değil.
Güle güle Kemal ağabey... Güle güle...