0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
127
Okunma
Hücrelerden Kâinatın Şehirlerine: İlâhî Kudretin Tefekküründe Bir Yolculuk
Yazar: Murat Kerem
Şehir Manzarasından Hücrelere
Bir tepeye çıkıp gece vakti bir şehre baktığınızı hayal edin. Binlerce evin ışıkları yanıyor, yollar boyunca arabaların farları akıp gidiyor, fabrikalar çalışıyor, haberleşme kulelerinden sinyaller yayılıyor. Her şey belli bir düzen içinde işliyor: elektrik, su, ulaşım ve haberleşme…
O an düşünürsünüz: Bu şehir kendiliğinden kurulmuş olamaz. Mutlaka bir planlayıcısı ve yöneticisi vardır. Aksi hâlde bu kadar evin ışığı aynı anda yanar mıydı? Yollar, sular, iletişim böylesine kusursuz işler miydi?
İşte insan bedeni de böylesine bir şehirdir. Ama bir farkla: Bir şehirde milyonlarca insan yaşarken, bedende trilyonlarca hücre yaşar. Her biri adeta bir ev gibi işler; beslenir, enerji üretir, haberleşir, atıklarını temizler.
Bir hücreye baktığınızda aslında bütün bir kâinatın küçük bir modeliyle karşılaşırsınız.
Hücre: Küçük Bir Ev
Her hücre, küçük ama kusursuz bir ev gibidir. Enerji santrali, temizlik sistemi, haberleşmesi ve yönetim merkezi vardır:
• Çekirdek, belediye binasıdır; DNA adında eşsiz bir imar planını taşır.
• Mitokondriler, elektrik santralleridir; enerji üretir.
• Ribozomlar, işçi fabrikalarıdır; protein üretir.
• Lizozomlar, temizlik ekipleridir; atıkları yok eder.
Bediüzzaman Said Nursî bu hakikati şöyle dile getirir:
“Bir zerreyi dinle; o zerrecikte bir çekirdek gibi hadsiz muntazam masnuatı yapan Sâni’in varlığını sana ispat eder.” [1]
Kısacası, küçücük bir hücre bile başlı başına bir şehir, hatta bir kâinat gibidir.
Altyapısı ve Üst Yapısıyla İnsan Bedeni
Bir şehrin elektriği, suyu, haberleşmesi ve kanalizasyonu olmadan yaşaması imkânsızdır. İnsan bedeni de benzer altyapılarla işler:
1. Elektrik Teşkilatı: Sinir hücreleri, saniyede yüzlerce elektrik sinyali gönderir. Beyinden ayağa ulaşan mesaj, fiber internetten bile hızlıdır.
2. Su ve Dağıtım Sistemi: Kan damarları, boru hatları gibi her hücreye oksijen ve besin taşır, atıkları toplar.
3. Haberleşme: Hormonlar, belediye duyuruları gibidir; adrenalin alarm verir, insülin dengeyi sağlar.
4. Atık ve Kanalizasyon: Böbrek, karaciğer ve akciğer dev arıtma tesisleridir; zararlıyı ayırır, faydalıyı korur.
Kur’ân bu gerçeğe işaret eder:
“Kendi içinizde nice deliller vardır; görmüyor musunuz?” (Zâriyât, 51/21) [2]
Dünya: İnsan Vücudunun Büyük Yansıması
İnsanın bedeni küçük bir şehir gibiyse, dünya da bunun büyük bir yansımasıdır:
• Dağlar, dev su depoları,
• Nehirler ve rüzgârlar, dağıtım hatları,
• Ormanlar, oksijen fabrikaları,
• Atmosfer, şehri koruyan kubbe gibidir.
Gazâlî bu hakikati şöyle dile getirir:
“Her şeyde O’na götüren bir yol vardır. Çünkü varlıklar, Allah’ın isimlerinin cilveleridir.” [3]
Kâinat: Kozmik Şehirlerin Üstünde Bir Âlem
Bedenimiz küçük bir şehir, dünya büyük bir şehir gibiyse; kâinat tüm şehirlerin üzerinde yükselen muhteşem bir âlemdir:
• Yıldızlar, dev enerji kaynakları,
• Gezegenler, farklı semtler,
• Galaksiler, birbirine bağlı büyük topluluklardır.
Kur’ân buyurur:
“Güneşi ışıklı, ayı parlak kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir eden O’dur. Allah bunları boşuna değil, hak ile yaratmıştır.” (Yûnus, 10/5) [4]
İmam Rabbânî de şöyle der:
“Kâinat kitabının her harfi, bir kelime gibidir. İnsan, o kelimeleri okumak için gönderilmiştir.” [5]
Nizamdan Münazzıma
Her düzen bir ustayı, her nizam bir düzenleyiciyi gösterir. Bir yol plan yapılmadan döşenmez; yol olmadan bina kurulmaz. Hücreden insana, insandan dünyaya, dünyadan kâinata kadar her şey ölçüyle kurulmuştur.
Bediüzzaman bu hakikati şöyle ifade eder:
“Bir köy muhtarsız olmaz; bir iğne ustasız olmaz; bir harf kâtipsiz olmaz. Nasıl olur ki bu kadar muntazam memleket hâkimsiz, bu kadar musannâ masnu’ ustasız, bu kadar manalı mektup kâtipsiz olsun?” [6]
Kur’ân-ı Kerîm buyurur:
“Biz her şeyi bir ölçü ile yarattık.” (Kamer, 54/49) [7]
Fethullah Gülen Hocaefendi bu ölçüyü şöyle özetler:
“Kâinat kitabının bütün satırları aynı hakikati söyler. Zerreden kürreye, atomdan galaksilere kadar her şey, Allah’ın varlığını ve birliğini okur.” [8]
İbn Arabî de bu hakikati derinleştirir:
“Kâinat, Hakk’ın isimlerinin aynasıdır. Her varlık, O’nun isimlerinden birini yansıtır.” [9]
Hayret Makamı
Bir hücreden başlayıp kâinatın derinliklerine uzanan bu yolculuk tek bir hakikati gösterir:
Bu düzenin ardında muhteşem bir Yaratıcı vardır.
Efendimiz (s.a.s.) buyurmuştur:
“Allah’ın yarattıkları üzerinde tefekkür edin, ama zatı hakkında tefekküre dalmayın; zira buna güç yetiremezsiniz.” [10]
Risale-i Nur’da geçen tefekkür zinciri de bunu özetler:
“Zerreden kürelere, hücreden insana, insandan dünyaya, dünyadan kâinata kadar her şey, kendi diliyle der: ‘Ben tesadüf değilim, bir Kudret’in eseriyim.’”
Bir hücrede koskoca bir şehir gizliyse, dünya bir şehir, kâinat bir âlemse; bize düşen, bu şehirlerin kurucusunu tanımak, hayretle şükretmek ve her an “Sübhanallah!” demektir.
Kaynakça
[1] Said Nursî, Sözler, Âyetü’l-Kübrâ Risalesi.
[2] Kur’ân-ı Kerîm, Zâriyât Sûresi, 51/21.
[3] İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmiddîn.
[4] Kur’ân-ı Kerîm, Yûnus Sûresi, 10/5.
[5] İmam Rabbânî, Mektûbât.
[6] Said Nursî, Sözler, 23. Söz (Haşir Risalesi).
[7] Kur’ân-ı Kerîm, Kamer Sûresi, 54/49.
[8] Fethullah Gülen, Prizma ve Kırık Testi serilerinde yer alan “Kâinat Kitabı” yazıları.
[9] İbn Arabî, Füsûsu’l-Hikem ve el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye.
[10] Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, I/196.