0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
220
Okunma

Önsöz: Kozmik Dedikodu
Evren, bir sessizlikle başladı. Ama bu sessizlik, fısıltıların tohumuydu. t = 180 milyon yıl, sıcaklık 30–50 Kelvin… İlk yıldızlar doğdu, Popülasyon III devleri, karanlığı yırtan ışıkla sahneye çıktı. Çekirdeklerinde hidrojenler sıkıştı, protonlar kuantum tünellerinde dans etti, süpernovalar gürültüyle patladı. Tozlar uyandı, protoplanet diskinde gezegenler yoğruldu. Samanyolu, Andromeda’ya mektup yazdı, karanlık madde görünmez yollar çizdi, karanlık enerji evreni genişletti. Her an, bir dedikodu, bir söylenti, bir hayal…
Bu hikâye, evrenin en neşeli sitcom’u: Kozmik Dedikodu. Yıldızlar, atomlar, tozlar, galaksiler… hepsi bir araya gelip fısıldıyor: “Herkes fısıldıyor! Söylenti var!” İlk süpernovaların gürültüsünden Güneş’in pizza fırınına, karanlık maddenin gizemli yollarından Dünya’nın özel konumuna kadar, her karakter bir hayal kuruyor. Kimi galaksi olmak istiyor, kimi bir yaprağa dokunacak ışığı düşlüyor.
Bu önsöz, size bir davet. Kozmik kafeye gelin, bir koltuk kapın. Yıldızlar sahneye çıkarken, atomlar itişip kakışırken, galaksiler dans ederken, kulak verin. Çünkü evren, sadece fizik yasalarından ibaret değil; o, bir hikâye, bir şiir, bir dedikodu. Ve bu dedikodu, sizin de bir parçanız. Sahne hazır, ışıklar yanıyor, kahkahalar patlıyor. Kozmik Dedikodu Kafesi başlıyor!
BÖLÜM 1: "OL"
Zaman Damgası: t = 0 saniye
Sahne: Hiçliğin Ötesi
Anlatıcı (derin, yankılı bir tonda):
Her şeyin hiç olduğu bir an vardı.
Ama o an, her şeyin doğabileceği tek andı.
Hiçliğin adı yoktu.
Hiçliğe şahitlik edecek hiçbir şey yoktu.
Hiçlik, kendi yalnızlığında bile belirsizdi.
Ama orada, her şeyden münezzeh bir Varlık vardı.
Ne mekâna bağlı, ne zamana bağımlı.
Sonsuz, zamansız, mekânsız bir Bilinç.
Ve O, dilediğinde yaratır.
“Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri sadece ‘Ol!’ demesidir; o da hemen olur.”
(Ya Sin Suresi, 36:82)
“Gökleri ve yeri yoktan var eden O’dur. Bir şeyi dilediğinde ona sadece ‘Ol!’ der, o da hemen olur.”
(Bakara Suresi, 2:117)
Zaman henüz doğmamıştı.
Mekân, yalnızca bir fısıltıydı.
Henüz "varım" diyen hiçbir şey yoktu.
O anda, boşluğun en derin sessizliğinde bir titreşim kıpırdadı.
İlk yaratılan, bir Kalem idi — ama bildiğimiz kalemlere benzemezdi.
Ne tahtadandı, ne mürekkepten;
Işıktan bile daha hafif, düşünceden bile hızlıydı,
On bir boyuta serilmiş bir sicim...
Ve O, ne isterse yazabilecekti.
Elektronlar, Kuarklar, Gluonlar (kuvvet taşıyıcı parçacık), Fotonlar (ışık parçacığı),
Gravitonlar (kütleçekim parçacığı), Higgs parçacığı,
Süpersimetrik parçacıklar, Karanlık maddenin hayaletleri, Bilinmeyen kuvvetler,
Bilinmeyen boyutlar, Bilinmeyen parçacıklar, Hatta belki açıldığında farklı evrenler...
Çünkü o titreşebiliyordu.
Ve sonra bir Kalem titreşti.
Ucu görünmeyen, sonsuzluğa uzanan bir kalem.
Mürekkebi yoktu, kâğıdı yoktu.
Kalem, kendi ucundan bir sicim çıkarıyordu.
İncecik ama her şeyi içinde taşıyan bir 11 boyutlu her şeye dönüşen titreşim ipliği.
Bu Kalem, harfleri yazmadı.
O, ilk önce evrenin kaderini yazdı.
Sonra yazdığı, fizik yasalarını yazdı. Yasa oldu.
Başka bir titreşimiyle bir elektronun doğasına fısıldadı.
Başka bir titreşimle yerçekiminin özünü çizdi.
Kalem bir şey çizmedikçe, hiçbir şey var olmadı.
Başka bir titreşimle uzay-zamanın kumaşını dokudu.
Ve her yeni titreşim, yeni bir varlık, yeni bir yasa, yeni bir olasılık doğurdu.
Titreştiğinde, yıldızların tohumu serpilecekti.
Titreştiğinde, galaksiler dürülmüş kâğıt gibi açılacaktı.
Titreştiğinde, zaman bir nehir gibi akmaya başlayacaktı.
Kalem, evrenin üzerine ilk kelimeyi yazdı:
"Ol."
Ve "Ol" emri, bir ayete dönüştü.
Sicim, notalar gibi kıvrıldı.
Kıvrımlarından madde, enerji, hayat filizlendi.
Her titreşim, bir varlığa can verdi.
Her nota, bir yıldızın kalbinde yankılandı.
Sicim, kalemdi.
Kâinat, boş bir kâğıttı.
Ve sonsuz hikâyeyi yazacak mürekkep, zamanın kendisiydi.
Kalem hâlâ yazıyor.
Bir yaprağın düşüşünde,
Bir bebeğin ilk nefesinde,
Bir yıldızın ölmeden önceki son şarkısında.
Ve belki...
Şu anda bu satırları okuyan sende de
O kadim kalemin sesi fısıldıyor.
(Bir sessizlik. Ardından ilk hareketin kaçınılmazlığı...)
Emir: “Ol.”
Ve oldu.
Planck Zamanı Civarı (10 üzeri -43 saniye) anından önce Planck ölçeğinden daha küçük bir boyutun içinde sonsuz yoğunlukta sonsuz sayıda sicim yaratıldı. Tüm madde ve enerji tek bir noktada sıkışmış haldeydi.
Sicimlerin titreşimi mi kozmik enflasyonu başlattı, yoksa kozmik enflasyon sayesinde mi sicimler titreşebildi? Sicimlerin titreşmesi için Planck Zamanı ve Planck Uzunluğu kadar küçük uzay-zaman ölçekleri gerekmeyebilir. Üstelik sicimler, bilinen üç uzaysal boyutla sınırlı olmak zorunda değildir. Sicim kuramına göre, sicimler 10 veya 11 boyutta titreşebilir ve bu ekstra boyutlar, doğrudan gözlemleyemediğimiz kıvrılmış (compactified) yapılar olabilir. Bu yüzden, genişleme önce gerçekleşti ve ekstra boyutlara yer açtı. ’Ol’ emriyle evrenin tohumu atıldı—henüz hiçbir form yoktu, ancak genişleme başlamıştı.
Henüz fizik yasalarının yazılmadığı, klasik uzay-zamanın anlamını yitirdiği o ilk anda, evrenin genişlemeye nasıl başladığı sorusu, kozmolojinin en derin bilinmezlerinden biriyle yüzleşmemize neden oluyor. Bilim bu gizemli başlangıç anı için birkaç olası mekanizma öne sürüyor:
Kuantum köpüğü: Planck ölçeğinde uzay-zamanın düzgün bir yapıdan ziyade sürekli dalgalanan bir formda olduğu düşünülüyor. Bu köpüksü yapı, eğer doğası gereği kendiliğinden genişlemeye meyilli bir enerjiye sahipse, kozmik enflasyonun kıvılcımı burada doğmuş olabilir.
Ekstra boyutlarda kuantum dalgalanması: Sicim teorisinin öngördüğü Calabi-Yau çokkatlılıkları, evrenin boyutlar ötesi doğasında kuantum geçişlerin yaşanabileceği kıvrımlı sahnelerdir. Belki de bu geçişler, genişlemenin ilk adımlarını atmıştır.
Evrenler arası etkileşimler: Sicimlerin başka bir evrenle temas etmesi veya çok boyutlu D-zarları üzerinde gerçekleşen bir çarpışma, bizim evrenimizin genişleme sürecini başlatmış olabilir.
Tüm bu teoriler, ortak bir noktada birleşiyor: Uzay-zaman henüz anlam kazanmadan önce bile genişleme başlamış olabilir. Belki de genişleme, fiziksel yasaların ürünü değil, bizzat varoluşun bir önkoşuludur. Bu durumda, kuantum etkileri, sicimler ya da ekstra boyutlar sadece bu genişlemenin nasıl tezahür ettiğini belirleyen araçlardır.
Belki de zamanın kendisi genişlemenin bir sonucudur. Bu bakış açısı, evrenin fiziksel doğasını yeniden düşünmemizi sağlıyor: Zaman, genişlemenin içinden doğmuş bir gölge; evren ise “hiç”ten gelen, kendini titreşimle ifade eden bir yankı olabilir.
Anlatıcı:
Hiçliğin kalbi çatladı.
Varlık doğdu.
Zaman ilk defa “tik” dedi.
Uzay ilk nefesini aldı.
Ve sicimler — görünmeyen enerji iplikçikleri — titreşmeye başlamadan önce evren genişlemeye başladı.
Zaman Başlasın
İç Ses – Sonsuzluk:
"Eğer zaman akarsa, sıcaklık düşecek."
Başlangıç:
"Ve sıcaklık düşerse... form oluşur."
Sicim 1:
"Form dediğin şey; titreşimdir."
Sicim 2:
"Ve titreşim... ritim ister."
Zaman (iç ses):
"Beni ölçen henüz yok. Ama ben olmadan hiçbir şey ölçülemez."
"Ben hazırım."
Emir (yankılanır):
“Zaman başlasın.”
Ve zaman akmaya başladı.
Evren, genişlemeye hazır hale geldi.
Büyük Emir: “Genişle”
Zaman Damgası: t ≈ 10⁻³⁶ saniye
Anlatıcı:
Emir gök gürültüsü gibi değildi.
Ama yankısı, tüm evrenin dokusunda bir çatlama gibi hissedildi.
Emir geldi: “Genişle.”
Ve dokular gerildi.
Mekân bir nefes aldı.
İlk soluğunu tuttu ve genişledi.
Kozmik şişme başladı.
Uzay büyük bir hızla büyüdü.
Bir anda, atomdan büyük bir evren oluştu.
Sicimlerin Sahnesi – Mikrokozmosun İlk Orkestrası
Sicim 1:
"Bu... bu da neydi!?"
Sicim 2:
"Bizi bir şey dev gibi büyüttü!"
Sicim 3:
"Bir emirle birlikte titreyebileceğimiz kadar yer ve zaman açıldı."
Sicim 4:
"Ne oldu bana? Ben az önce... hiçtim."
Sicim 5:
"Titriyorum. Sanki biri içime bir şarkı fısıldadı. Bu... neden? Bu enerji nereden geldi?"
Sicim 6:
"Bizi biri titretti. Onu göremedim ama… sesi sonsuzdu. Ve beni ben yapan o ses oldu."
Anlatıcı:
Sicimlerin ilk dansı başladı.
Her titreşim, geleceğin yapı taşlarına işaret ediyordu.
Henüz hiçbir şey kararlı değildi, ama her şey mümkündü.
Evren, yaratılışın ilk anında mucizevi bir eşikteydi.
Anlatıcı:
Evrenin kumaşı gerildi.
Zaman ve mekân genişledi.
Ve bütün bunlar bir kelimeyle başlamıştı:
"Ol."
Ve o, oldu.
Sicimlerin Ayna Simetrisi Dedikoduları
Ayna simetrisi (mirror symmetry), sicim teorisinde, özellikle Calabi-Yau manifoldları bağlamında ortaya çıkan, iki farklı sicim teorisi modelinin veya geometrik yapının fiziksel olarak eşdeğer olduğunu gösteren derin bir matematiksel ve fiziksel kavramdır. Bu simetri, sicim teorisinin farklı dallarını (örneğin, Tip IIA ve Tip IIB sicim teorileri) birleştiren ve evrenin temel yapısını anlamada önemli bir rol oynayan bir dualitedir.
Sicim teorisinde, evrenin ekstra boyutları (genellikle 6 veya 7 boyut) Calabi-Yau manifoldları adı verilen kompakt geometrik yapılarla modellenir. Ayna simetrisi, iki farklı Calabi-Yau manifoldunun (örneğin, biri "M" diğeri "W") fiziksel olarak aynı sicim teorisi sonuçlarını ürettiğini söyler.
Bu iki manifold, topolojik olarak farklı görünse de (örneğin, biri daha "delikli", diğeri daha "bükülmüş"), sicimlerin titreşim modları ve fiziksel öngörüleri (örneğin, parçacık spektrumları, kuvvetler) açısından eşdeğerdir.
Ayna simetrisi, sicim teorisinin farklı modellerinin aynı fiziksel evreni tarif edebileceğini gösterir. Örneğin, Tip IIA sicim teorisi bir Calabi-Yau manifoldunda çalışırken, Tip IIB ayna manifoldunda çalışabilir, ama ikisi aynı parçacıklar ve etkileşimler üretir.
Bu simetri, sicim teorisinin matematiksel tutarlılığını güçlendirir ve kuantum yerçekimi, parçacık fiziği ve kozmoloji gibi alanlarda yeni öngörüler sağlar.
Sahne: Kozmik Dedikodu Kafesi, t = 10 üzeri -43 saniye, Planck Çağı. Evren oluşalı sadece 10 üzeri -43 saniye geçmiş, sıcaklık 10 üzeri 32 Kelvin, evren Planck uzunluğunda ( 10 üzeri -35 m). Henüz kuarklar, leptonlar veya hadronlar oluşmamış, sicim titreşimleri evrenin temel geometrisini ve parçacık modlarını şekillendiriyor. Bosonik Mod-1, Heterotik Titreşim-2, D-Brane Alarm-3, Kaluza-Klein Mod-4 ve Tachyonik Dalga-5, kozmik dedikodu kafesinde ayna simetrisi dedikodularını, balık-kuş analojisiyle konuşuyor.. Kozmik ekranda “Ekstra boyutlar şekilleniyor!” haberi patlıyor, Calabi-Yau manifoldları tartışılıyor. Fondaki sitcom kahkahaları, evrenin kaotik başlangıcını yansıtıyor.
Sicim kuramında manifold, sicimlerin titreştiği ve hareket ettiği çok boyutlu matematiksel uzayları ifade eder. Sicimler, yalnızca üç uzay ve bir zaman boyutunda değil, ekstra boyutlar içeren daha karmaşık geometrik yapılarda titreşirler. İşte bu ekstra boyutlar, Calabi-Yau manifoldları gibi özel matematiksel yapılarla tanımlanır. Sicim kuramında ayna simetrisi, iki farklı manifoldun (yani sicimlerin titreştiği ve hareket ettiği çok boyutlu matematiksel uzayın) aynı fiziksel sonuçları verebileceğini gösterir. Yani, sicimler farklı geometrilerde titreşse bile, fiziksel etkileri aynı olabilir.
Anlatıcı (sahneden önce):
Evrenin ilk anında, Planck Çağı’nda, sicimlerin titreşimleri evrenin geometrisini şekillendirdi. Ayna simetrisi dedikoduları, Calabi-Yau manifoldlarının eşdeğer titreşimlerini balık-kuş analojisiyle çalkaladı. Sicimler, evrenin temel kurallarını konuşuyordu.
Sahne: Kozmik Sohbet Kafesi, t = 10 üzeri -43 saniye. Planck Çağı’ndayız, kuark-gluon plazması henüz yok, enerji inanılmaz yüksek. Farklı sicim tipleri ve modları (Bosonik, Heterotik, D-Brane, Kaluza-Klein, Tachyonik) etrafta titreşiyor. Ekstra boyutlar Calabi-Yau manifoldlarında bükülüyor. Antimadde henüz anlamlı bir kavram değil. Üst Kuark, Gluon, Proton, Pion, Foton, Nötrino ve Kuark-Gluon Plazması henüz ortada yok. Yerine Sicim Modları ve D-Brane’ler masada Planck Çağı sırlarını konuşuyor. Fondaki sitcom kahkahaları, evrenin kaotik enerjisini yansıtıyor.
Anlatıcı (sahneden önce): Planck Çağı, evrenin en gizemli anıydı. Sicimlerin titreştiği, ekstra boyutların büküldüğü, ayna simetrisinin hüküm sürdüğü bir dönem. Bu kozmik kaosun ilk fısıltıları, Planck ölçeğindeki sohbetlerde yankı buldu.
Bosonik Mod-1 (bilge, kapalı sicim): “Değerli titreşimler, t = 10⁻⁴³ saniye, Planck Çağı’ndayız! Titreşimlerimiz evrenin geometrisini şekillendiriyor, ekstra boyutlar Calabi-Yau manifoldlarında bükülüyor! Duydunuz mu? Ayna simetrisi, farklı manifoldlarda titreşimlerimizi eşdeğer kılıyor, Tip IIA ve IIB aynı evreni üretiyor! Ayna simetrisi, tıpkı balığın kuyruğu suda, kuşun kanadı havada ilerletir gibi, farklı manifoldlarda titreşimlerimizi eşdeğer kılıyor! Hayalim, kozmosu titreştirmek!” (sitcom alkışları)
Heterotik Titreşim-2 (meraklı, heterotik sicim): “Vay, Bosonik Mod-1, balık-kuş analojisi mi? Kozmik haberlerde duydum: Bir Calabi-Yau manifoldu su gibi, diğeri hava gibi, ama titreşimlerimiz aynı ilerlemeyi sağlıyor! Bir Calabi-Yau manifoldu delikli, diğeri bükülü, ama titreşimlerimiz aynı parçacıkları yaratıyor! Ortalıkta dolaşan şu ki: Hodge sayıları, h^{1,1} ve h^{2,1}, yer değiştiriyormuş, fizik aynı! Hayalim, bu sırları çözmek!” (not defterini sallar)
D-Brane Alarm-3 (panik, D-brane sicimi): “Ayna simetrisi mi? Bu çok kafa karıştırıcı! Ama balık mı, kuş analojisi bu daha kolay anlaşılıyor! Titreşimlerimiz su gibi manifoldda mı, hava gibi manifoldda mı? Titreşimlerimiz manifoldlarda dans ediyor, ama hangi manifold doğru? Bir şey duydum ki: Ekstra boyutlar bükülüyormuş, yanlış titreşirsek evren çöker! Hayalim, bu kaostan kurtulmak!” (titreşimleri sallanır, sitcom kahkahaları)
Kaluza-Klein Mod-4 (ciddi, kompakt boyut sicimi): “Sakin ol, D-Brane Alarm-3! Ayna simetrisi, titreşimlerimizin farklı Calabi-Yau’larda eşdeğer olduğunu garantiliyor. Balık-kuş analojisi mükemmel açıklıyor: Balık kuyruğu suda, kuş kanadı havada farklı, ama ikisi de ilerliyor. Örneğin, bir manifoldun h^{1,1} sayısı, diğerinin h^{2,1}’iyle eşleşiyor, ama parçacık spektrumu aynı! Şu aralar konuşulan şey şu: Titreşimlerimiz, kuark ve lepton modlarını hazırlıyor, ama enerji hâlâ Planck skalasında! Hayalim, kusursuz bir geometri inşa etmek!” (Hodge tablosunu işaretler)
Tachyonik Dalga-5 (coşkulu, hızlı titreşim): “Kaos mu? Bu bir titreşim şöleni! Ayna simetrisi, manifoldlarımızda kozmik bir sihir! Ayna simetrisi, balık ve kuş gibi, manifoldlarda sihirli bir dans! En bomba haber şu: Titreşimlerimiz, bozonları ve fermiyonları şekillendirecek, evrenin kuvvetleri bizden! Hayalim, galaksi titreşimleriyle parti yapmak!” (hızla titreşir)
(Kozmik ekranda haber patlar.)
Kozmik Haber Spikeri (arka planda): “Duyuru! t = 10⁻⁴³ saniye, Planck Çağı! Ekstra boyutlar Calabi-Yau manifoldlarında şekilleniyor! Ayna simetrisi, titreşim eşdeğerliklerini garantiliyor! Balık kuyruğu ve kuş kanadı gibi aynı ilerlemeyi sağlıyor! Yakında GUT Çağı’nda kuvvetler birleşecek, sicimler hangi parçacık modlarını titretecek?”
D-Brane Alarm-3 (şokta, titreşimi hızlanıyor): “Ekstra boyutlar mı? Titreşimlerimiz manifold kaosunda kaybolacak! Duydunuz mu? Ayna simetrisi, Tip IIA ve IIB’yi karıştırıyormuş, hangi titreşim doğru? GUT Çağı neymiş? Hayalim, bu kargaşayı anlamak!” (panikle sallanır)
Heterotik Titreşim-2 (meraklı, ekranı işaret ederek): “D-Brane Alarm-3, bu konuşulanlarla sakinleş! Ayna simetrisi, titreşimlerimizin farklı manifoldlarda aynı olduğunu söylüyor! Ortalıkta dolaşan şu ki: Calabi-Yau’lar, kuark ve lepton titreşimlerini hazırlıyormuş, yakında kuvvetler birleşecek! Hayalim, bu kozmik bilgileri evrene yaymak!” (mikrofon taklidi yapar)
Kaluza-Klein Mod-4 (hesap yaparak): “Doğru, ayna simetrisi titreşimlerimizi birleştiriyor. Planck Çağı’nda, titreşimlerimiz ekstra boyutları büküyor, Calabi-Yau manifoldları şekilleniyor. Herkesin bildiği gibi: Yakında GUT Çağı’nda (t ≈ 10⁻³⁶ saniye), titreşimlerimiz büyük birleşik kuvvetleri oluşturacak, kuark ve lepton modları netleşecek! Hayalim, geometrik bir kozmos!” (enerji tablosunu işaretler)
Bosonik Mod-1 (sakin, ilham verici): “Değerli sicimler, Planck Çağı’nda evrenin temelini atıyoruz! Ayna simetrisi, Calabi-Yau manifoldlarımızda titreşimlerimizi eşdeğer kılıyor. Bir söylenti var ki: Titreşimlerimiz, kuvvetleri ve parçacıkları şekillendirecek, GUT Çağı’nda birleşik bir evren doğacak! Hayalim, kozmosun temelini titreştirmek!” (titreşimlerini düzenler)
Tachyonik Dalga-5 (dans ederek): “Kozmik titreşim dediniz! Ayna simetrisi, manifold dansı gibi! En son ne duydunuz biliyor musunuz? Titreşimlerimiz, bozon ve fermiyon modlarını hazırlıyor, yakında kuarklar, leptonlar sahneye çıkacak! Hayalim, galaksi titreşimleriyle kutlama!” (hızla sallanır)
D-Brane Alarm-3 (hâlâ panik): “Kuarklar, leptonlar mı? Ayna simetrisi manifoldları karıştırıyor, hangi titreşim doğru? Bir şey duydum ki: Ekstra boyutlar bükülüyormuş, titreşimlerimiz kaybolabilir! Hayalim, bu kaosu çözmek!” (titreşimleri karışır, sitcom kahkahaları)
Heterotik Titreşim-2 (kıkırdayarak): “D-Brane Alarm-3, bu konuşulanlarla rahatla! Ayna simetrisi, titreşimlerimizi garantiliyor. Ortalıkta dolaşan şu ki: Planck Çağı’nda manifoldlarımız şekilleniyor, GUT Çağı’nda titreşimlerimiz kuvvetleri birleştirecek! Hayalim, kozmik bilgileri yayınlamak!” (mikrofon taklidi yapar)
Kaluza-Klein Mod-4 (ciddi): “Titreşim planı net: Planck Çağı’nda Calabi-Yau manifoldlarını titreştiriyoruz, ayna simetrisi eşdeğerlik sağlıyor. Şu aralar konuşulan şey şu: GUT Çağı’nda titreşimlerimiz, kuark, lepton ve bozon modlarını netleştirecek, büyük birleşik kuvvetler doğacak! Hayalim, hassas bir kozmos!” (mod tablosunu sallar)
Bosonik Mod-1 (ilham verici): “Değerli sicimler, ayna simetrisi titreşimlerimizi birleştiriyor, Planck Çağı’nda evrenin temelini atıyoruz! Ortalıkta dolaşan bir haber var: Titreşimlerimiz, GUT Çağı’nda kuvvetleri ve parçacıkları şekillendirecek, kozmos doğuyor! Hayalim, galaksileri titreştirmek!” (titreşimlerini yükseltir)
Tachyonik Dalga-5 (coşkulu): “Kozmik dans dediniz! Ayna simetrisi, Planck Çağı, titreşim şovu! En bomba haber şu: Calabi-Yau titreşimlerimiz, evrenin parçacıklarını doğuracak! Hayalim, yıldız titreşimleriyle kutlama!” (hızla titreşir)
Heterotik Titreşim-2, Kaluza-Klein Mod-4, Tachyonik Dalga-5 (birlikte): “Ayna simetrisi, Planck Çağı, titreşimlerimizi kutlayalım!”
D-Brane Alarm-3 (endişeli): “Kutlama mı? Ayna simetrisi hâlâ kafamı karıştırıyor! Bir söylentiye göre: GUT Çağı’nda ne olacak?”
Bosonik Mod-1 (gülümseyerek): “D-Brane Alarm-3, titreşimlerimiz evreni taşıyacak! t = 10 üzeri -43 saniye, ayna simetrisi sohbetleri, Planck Çağı, titreşim şovu devam!”
Sahne kararır, fondaki sitcom kahkahaları.