1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
181
Okunma
İyinin ve kötünün ötesindeydi benim erdemim ,öyle var ederim kendimi.Özeleştiri mekanizmanız paslanmış ve buna iyilik diyorsunuz.Peki kötülerin ruhuna olan bu hevesiniz ne diye ?Yalnızlığa oynuyorsunuz, içinizdeki kalabalığa itaat ederek.Neydi bu çelişki,yapay bir eylemin utancı mıydı yoksa ?Arıkan Akar
ÇAĞIMIZ VE DEĞİŞİM
Dünya değişiyor; kavramlar,yaşam biçimimiz,bakış açımız..Bu değişim zaten hep vardı fakat yaşadığımız çağ kadar hızlı olmadı.Bunun biraz da insanın bilişsel fonksiyonlarının gelişimi ve duygusal zeka ile analitik zeka arasındaki dengesiz gelişimden kaynaklandığını düşünüyorum.Her şey çok hızlı değişiyor demiştik.Bir dakika içerisinde servet sahibi olunabilir ve aynı dakika içerisinde servet kaybedilebilinir.Bu ünlü olmak için de geçerli ve çoğu şey için.
Çağımızın değişim açısından en büyük sorunlarından biri;
1.)Acıdan kaçınma eğilimi.Günümüzde her yerde genel bir algofobi, acı korkusu hakim.Algofobi yalnız acı verici duyuma karşı değil, aynı zamanda acı verici duyum meydana getirebilecek her şeye karşı duyulan aşırı bir korku.Algofobi yalnız acı verici duyuma karşı değil, aynı zamanda acı verici duyum meydana getirebilecek her şeye karşı duyulan aşırı bir korkudur.
Algofobi sürekli bir anesteziye yol açtı. Acı yaratacak her durumdan kaçınılıyor.Algofobi siyasete de yansıdı. Uyum ve uyuşma baskısı arttı. Siyaset palyatif bir alana yerleşerek her türlü canlılığını yitirdi. "alternatifsizlik" siyasi bir ağrı kesicidir.
Byung-Chul Han;Palyatif Toplum Kitabında bu kavramı analiz eder.
Palyatif "paltoyla örtmek" anlamına gelen pal/iaresözcüklerinden oluşur. Tıpta temeldeki hastalığın
tedavisinin mümkün olmadığı durumlarda hastanın acılarını geçiştirmek için kullanılan yöntemlerdir.Palyatif toplum aynı zamanda bir "beğendim" toplumudur.
beğeni çılgınlığına kapılmıştır. "like" günümüzün imi,hatta ağrı kesicisidir. Sadece sosyal medyaya değil,
kültürün bütün alanlarına hakimdir. Bizzat hayatın instagramlanabilir olmak durumundadır; yani acı verebilecek çatışmalar giderilmiş olmalıdır. Acının
arındırıcı olduğu unutulur. Acı katartik bir etki gösterir.Beğeni kültürü katharsis (arınma) imkanından yoksundur.
Bu da insanların beğeni kültürünün yüzeyi altında birikenolumluluk cürufunda boğulmasına yol açar. Günümüzde
acı deneyiminin temel özelliklerinden biri acının anlamsızolarak algılanmasıdır. Acı karşısında bize dayanak sunacak ve yön verecek anlam bağlantıları mevcut
değildir. Acı çekme sanatını hepten yitirmiş durumdayız.Acının tümüyle tıp ve eczacılık alanlarına ait kılınması
"acıyla kültürel olarak başa çıkma programı"nı bozar. Acı
artık ilaçlarla mücadeleyi gerektiren anlamsız bir kötülüktür.
İnsanın anlam arayışı kitabında,Frankl şöyle der:Her nasılsa acı, bir özverinin anlamı gibi, bir anlam bulduğunda acı olmaktan çıkıyor.Bu ifade yukarıdaki tezi pekiştiriyor.
Budizm’ in temel öğretilerine göre;
Dört Yüce Gerçek (Dört Asil Hakikat) vardïr:
1. Dukka (Acı vardır): Yaşam doğası gereği acı, sıkıntı ve tatminsizlik içerir.
2. Dukkanın Kaynağı (Tanha): Acının kaynağı, arzu (istek, bağlanma) ve cehalettir.
3. Dukkanın Sonu (Nirvana): Arzular sona ererse acı da biter.
4. Acının Sona Erdirilme Yolu: Sekiz Aşamalı Yol ile aydınlanma sağlanabilir.
2.)Bu değişim rüzgarında çağımızın en büyük sorunlardan biri"yalnızlıktır."Neden kendimizi yalnız hissediyoruz.Halbuki sosyal alanlar,toplumsal,mekanlar,iletişim ağı daha fazla arttı.Biz kendimizi yalnız hissediyoruz çünkü ,bu alanların çoğalması tüketim toplumunun dayattığı bir durum.Frankfurt Okulu buna " Kültür Endüstrisi"demektedir.Alternatifler,tercihler artıkça tatminsizleşiyoruz .Bu da bireyin varoluşsal olarak sancılar yaşamasına neden olmaktadır.Birey ,topluma yabancılaştıkça kendisine de yabancılaşır.Aitsizlik hissi kemirir ruhunu . Hangi eylemi ,hangi etkinliği yapsa da huzur vermez.Çünkü değişim o kadar yoğundur ki " adapte olma problemi" mevcuttur.
3.)Ahlak( etik) problemi: Değişimin yapıcı yönleri de var fakat çağımızda büyük oranda yıkıcıdır.Özellikle ahlak konusunda.
Öz değerlerimizi hızlı,çabuk ve ucuza yitiriyoruz.Bu da kendi doğamızdan uzaklaşmamıza neden oluyor.Evet İlkel komünal toplumda da manevralar vardı fakat bu kadar dibe düşen bir ahlak yapısı yoktu.İnsanlar motivasyonlarını reklama,yalana,kıskançlığa,bencilliğe vb..dayandırmaktadır.Çünkü yoğun değişim alanın da kendisini var edecek etik değerlere sığınabilecek manevi arayışa yönelmemektedir. Örneğin ;edebiyat,sanat,felsefe,tiyatro,olumlu gelenek ve değerlerimiz gibi...Değişim ;hayır! bu alan size yasak der ve zaten biz de bu yasağa gönüllü adaylar oluruz.
4.)Aile kavramının içinin boşalması.Tüm dünyada aileler sosyolojik,psikolojik ve ekonomik olarak( bu sebepler ülkeden ülkeye değişmekte) kriz yaşamaktadır.Aile kavramı çok önemli ,çünkü milyonlarca yıllık evrimsel süreç buna dayanmaktadır.İnsanların dört ayaklıdan iki ayaklıya geçişi ( bu uzun yıllar almıştır) ile beraber dişilerde bel daralmasından dolayı doğumlarda zorluk yaşamasına neden olmuştur. Bu da doğan çocuğun daha cılız ,zayıf ve bakıma muhtaç olmasına neden olmuştur.Anne, çocuğunu içgüdüsel olarak o halde bırakamayacağı için daha uzun süre birlikte yaşamışlardır.
Bu da hem aile kavramının temelini geliştirmiş hem de dil’ in gelişimini sağlamıştır. Çoğu canlılarda yavrulara sahip çıkma güdüsü yüksektir ,insan gibi.İşte Modernizm ve Kapitalizm ile birlikte aileden kopuş yaşanmış ,bu evrimsel çizgiye aykırı davranılmıştır.Daha ötesi bireyin kendisini en rahat hisettiği alandan yabancılaşmıştır.Bu durumda konfor alanından uzaklaşmak onu başka konfor arama eğilimlerine yönlendirecektir ki bu eğilimler genelde olumsuz eğilimlerdir.Diğer yandan aile yapısının bozulması ,bireyin anlam arayışını da zorlamaktadır.Çünkü ,ürediği yuvada değildir.Bunun ötesi yoktur.
5.)Anı Yaşayamamak
Bunu tetikleyen bir çok faktör vardır.
a.)Geçmişe takılı kalmak.Bu travma yaşayan bireylerde daha çok olur.Peki bu eskiden de yok muydu?Vardı fakat değişim yoğunlaştıkça,değişimin rüzgar hızına savrulan yapraklar daha da artar ve derinleşir.Ayrıca,çok duyarsınız eskiden nasıl mutluyduk diye ve işin ilginç tarafı bu ifade her an daha fazla artıyor Örneğin ,25 yaşındaki genç bile bunu demektedir.An’ dan keyif alıyorsak geçmişi çok değerlendirmeyiz .Demek ki bunu engelleyen faktörler var ki bu faktörlere ilk dört maddede değinmeye çalıştım.
b.)Gelecek korkusu(endişesi):,Bireyler ,toplumlar ekonomik,sosyolojik, ve psikiolojik olarak kendilerini güvende hissetmediklerinde ve sürekli bir beklenti ,hedef odaklıysa bir gelecek kaygısı oluşur.Bu kaygının türü ve niteliği coğrafyadan coğrafyaya değişse de vardır.
c.) Teknoloji:Neden diğer canlılar duyular anlamında bizden daha hassas? Çünkü Kapitalizm’ in ve Modernizm’ in dayattığı o gürültülü yaşam yoktur bu alanlardan kısmen etkilenseler bile .Klasik olarak sosyal medyanın yoğunlaşmasıyla her anımızı fotoğraflaştırdık olduk .Sohbetler,diyaloglar,buluşmalar bu hedef doğrultusunda gerçekleşmektedir.
Değişim ekonomi,eğitim ve sağlık alanları ile çok ilişkili fakat ben bu konulara dolaylı olarak değindim.Doğrudan ele alacağım kapsam başka bir yazıda olacaktır. Ayrıca ,iktisadi problemler her zaman var olmuştur fakat çağa göre niteliği ve niceliği değişmiştir.Ben,modern çağımızın spesifik-özgün sorunlarına değinmeye ve yoğunlaşmaya çalıştım .
Sevgiler..
Arıkan Akar
5.0
100% (1)