0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
187
Okunma

Gece, köyün taş evlerinin arasında sessizce dolaşıyordu. Ay, çatılardan sızan ışığıyla yol gösteriyordu. Bir avluya vardım; masanın etrafında, uzun zamandır görmediğim dostlarım oturuyordu. Gözlerinde bir yabancılık, bir tanıdıklık vardı; sanki yıllar, sadece bir nefes kadar uzaktaydı.
“Hoş geldin,” dedi biri, gülümsemesi rüzgarla titreyen bir yaprak kadar hafif. Ellerimiz buluştu; tokalaşma sadece bedenleri değil, ruhları da sardı. Sessizlik, kelimelerden daha fazla konuşuyordu.
Konuşmalar ilerledikçe geçmişin gölgeleri masanın üzerine serildi: kaybolan dostluklar, kırılan sözler, unutulan zamanlar. Ve ben anladım ki gerçek dostluk, yıllar sonra bile aynı sıcaklığı taşıyabilmektir.
Bana uzatılan bir bardak su, dilimde eski bir şairin mısraları gibi dolaştı. Su, sadece serinlik değil, anıların akışını getiren bir nehirdi. O anda fark ettim: dostlar sadece yanımda değil, içimde yaşıyor.
Kitapların Dağları
Dostlardan biri beni aldı, uzak bir köşeye götürdü. Kitabevi… Ama sadece bir dükkan değil, bir dağlar silsilesi gibiydi. Raflar göğe yükseliyor, sayfalar yıldız gibi parlıyordu.
Kitaplara dokundukça parmaklarımda eski hatıralar titredi. Sayfaların kokusu, yıllar önceki meraklı çocuğu hatırlattı. Birkaç kitabımı ona verdim; sevinçle gözleri parladı. Kitaplar uzak beldelere yol aldı, ama ruhuma iz bıraktı.
Her kitap bir evren, her sayfa bir nefes… Ve ben, bu nefeslerle dolu bir evrende kaybolmadan, kendimi buluyordum.
Dökülen Ayran
Beni bekleyen küçük bir ayran vardı; biri yere dökülmüştü. Paçalarım kirlendi, ama ben sabırla temizledim.
O anda anladım: hayatın küçük kazaları, dökülen ayranlar gibidir. Kirlenmekten değil, kalbi temiz tutamamaktan korkmalıyız. Sabır, sadece beklemek değil; felaketlerden sonra yeniden doğmaktır.
Balığın Sessizliği
Pınara vardım. Suyun içinde bir balık gördüm; parlak, canlı, tuhaf bir çekiciliği vardı. Uzandım onu yakalamak için… ama suyun altındaki büyük bir delik, her çabamı boşa çıkardı. Taşlar attım; derinlerden bıyıklı, dev balıklar çıktı.
Kaçtım; ama balıklar peşimden geldi. O an fark ettim: hayatta kontrol edemediğimiz güçler vardır. Onlarla savaşmak yerine, anlamaya çalışmak gerekir. Delikler, sadece görünmeyen gerçeklerin işaretidir; balıklar, hayatın beklenmedik sınavlarıdır.
Sessiz Orman
Ormanın içine girdim; yapraklar ay ışığında gümüş gibi parlıyordu. Her adımımda yumuşak toprak çatlarken, sessizlik ruhuma işliyordu. Rüzgar, dalların arasında fısıldıyor, eski zamanlardan kalan sırları anlatıyordu.
Bir ağacın gölgesinde durdum. Gövdesi, yaşanmışlıkla dolu bir bilge gibiydi. Ona dokundum; yılların ağırlığı, ama aynı zamanda sabır ve dirayet taşıyordu. O an anladım ki, insanın kalbi de bir orman gibidir: sessiz, derin, bazen karanlık ama hep yaşam dolu.
Aynalar ve Yüzler
Ormanın sonunda bir göl buldum; su, aynaydı. Kendimi gördüm ama yüzüm değişikti. Eskiden bildiğim ben yoktu; sadece gölgeler ve ışık arasında bir siluet vardı.
Gölde, geçmişimle yüzleştim: kaybettiklerim, kazandıklarım, pişmanlıklarım… Her damla su, bir anımı yansıttı. Ve fark ettim: insan, kendi aynasında gerçeği bulur; başkasının gölgesinde değil.
Rüzgarın Fısıltısı
Rüzgar birden şiddetlendi; yüzüme çarpan her esinti bana mesajlar fısıldıyordu. Geçmişin hatırlatmaları, geleceğin umutları…
Bir yaprak düştü önüme, sonra bir diğeri… Hepsi farklı yerlerden gelmişti, ama bir araya geldiklerinde bir ritim oluşturuyordu. Hayat, rüzgarın taşıdığı yapraklar gibiydi; parçalanmış ama anlamlı.
Şehir ve Işıklar
Ormandan çıktım; uzak bir şehir ışıldıyordu. Sokaklar boştu ama sessizlik içindeki ışıklar bana umut veriyordu. Evler, geçmişin anılarını saklayan kutular gibi dizilmişti.
Gözlerimi kapadım ve şehrin sessiz melodisini dinledim. İnsanların hikayeleri, gözlerinde birikmiş acılar, sevinçler ve sırlarla birleşiyordu. O an fark ettim: topluluk, sadece bir araya gelen insanlar değil; paylaşılan duyguların, kayıpların ve umutların bütünüdür.
Sonbahar ve Dönüş
Bir patikaya vardım; yapraklar altın, kahverengi ve kırmızı tonlarda süzülüyordu. Her adımda yapraklar kırıldı, ama yol temizlenmiş gibi görünüyordu.
Rüyamın sonunda, geri dönmem gerektiğini anladım. Ama artık farklıydım; içimde yeni bir sabır, yeni bir anlayış vardı. Balıklar, pınar, kitaplar, dostlar… Hepsi bana bir mesaj vermişti: Hayat, rüyaların ardında gizli dersler barındırır; anlamak için acele etmemek gerekir.
Erol Kekeç/08.09.2025/Sancaktepe/Bu gece gördüğüm bir rüyadır bu...