Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Fikret TEZEL
Fikret TEZEL

RUH İKİZLERİM

Yorum

RUH İKİZLERİM

( 1 kişi )

1

Yorum

6

Beğeni

5,0

Puan

253

Okunma

RUH İKİZLERİM

RUH İKİZLERİM

Daha çok yeni ressamların eserlerinin sergilendiği, mütevazi bir resim sergisi. Şehrin az tanınmış kıyı semtlerinden birinde.
Sol eli sargılı, genç bir adam, acemiliğini, resimden pek anlamadığını açık edercesine bakınıyor tablolara. Genelde çok az zamanını ayırdığı her tabloyu, birkaç defa mutlaka ziyaret ediyor. Diğer ziyaretçilerin, onun acemiliğini fark ettiklerinden rahatsız olmaya başladığında, usulca oradan uzaklaşmaya karar verdiği anda, gözü bir kadın portresine takılıyor.

Çok şık olmasa da, temiz, spor giyimli. Bol bir kot pantolon, mavi, kolsuz bir tişört giyinmiş. Çok pahalı olmasa da, bakımlı bir çift de spor ayakkabı var ayaklarında. Siyah, gür saçları, son moda olmasa da, kısa, düzgün kesilmiş, yana taralı. Sadece, minyon tipli olduğundan, küçük yüzüne biraz büyük gelen gözlüğü, oldukça sırıtmakta.

Gözleri öylesine takıldı ki, o kadın portresine; resim sanatından anlayan biri gibi, detaylarıyla ilgilenmeye başladı. Renkleri, fırça darbeleri, ressamın ustalığı değildi aslında dikkatini çeken. Resimdeki kadının, bakışı, duruşu, yüzündeki masumiyet ona tanıdık gelmişti. O kadar fazla durdu ki tablonun karşısında, ziyaretçi koltuklarının birinde oturan bir hanımın dikkatini çekti. Kadın yerinden kalkıp yaklaştı ona. Omzuna dokunarak;
- Beyefendi, çok mu beğendiniz o portreyi? diye sordu. Beklemediği bu ilgi ve soru karşısında şaşırdı adam. Kadına doğru döndü ama ne diyeceğini, ne cevap vereceğini bilemedi. Kadın, sormaya devam etti:
- En çok hangi ekolleri seversiniz? En çok sevdiğiniz ressam kimdir?

Bu son sorular, suçüstü yakalanmış hissi verdi bir anda adama. İlk aklına gelen, elini gözlüğüne atıp kurcalamak ve hatta çıkarıp silmek oldu. Bu arada kadın, insafsızca, sorgusunu sürdürmek istiyordu:
- Sizce, sanatçı burada ne anlatmak istiyor? Resimdeki kadının size verdiği mesaj nedir?

Suçüstü yakalandığına inanan adamın, suçunu itiraf etmekten başka çaresi kalmamıştı. Gözlüğünü tekrar yüzüne yerleştirip, utanarak da olsa konuşmaya başladı. Kadın, gerçekten de sorgu hakimini andırıyordu. Pek uzun olmayan boyu, siyah gözlüğü, ekose takım elbisesi ile çok sert bir görünümü vardı.

- Bakın hanımefendi. Saklamamın faydası yok elbet: Ben resimden pek anlamam. Hatta hiç anlamam. Bu tip bir sergiye de ilk defa geliyorum. Hayatımda belki de ilk defa bulabildiğim, kendime ayırabildiğim bir günü, değişik şekilde, aslında daha önceleri defalarca yapmam gereken bir şekilde değerlendirmeyi düşündüm. Adamın, konuşurken heyecandan titrediğini gören kadın, biraz insafa geldi kurbanına karşı: Eliyle koltukları işaret ederek;

- Gelin şöyle oturalım isterseniz. Adam, sevindi bu teklife ve birlikte oturdular.
- Sizin için sakıncası yoksa, lütfen anlatır mısınız, kimsiniz, ne iş yaparsınız? Adamın konuşmakta zorlanacağını anlayınca, çantasından çıkardığı suyu ikram etti. Adam, çekinerek de olsa, kabul etmek zorunda hissedip aldı suyu ve biraz içip öyle devam etti konuşmaya.

-Yoksul bir ailenin, bin bir güçlükle okutup öğretmen ettiği biriyim ben. Aileme destek olmak için de öğrenim hayatım boyunca sürekli çalışmak zorunda kaldım. Aslında biliyordum, sinemayla, tiyatroyla, edebiyatla, resimle de ilgilenmem gerektiğini. Fakat, zamanım da, maddî imkânlarım da el vermedi hiç birine. Hem hepsi de çok pahalı, hem de kendime ayıracak zamanım olmuyordu. Arkadaşlarımdan dinliyordum sadece; hangi kitabın, hangi filmin, tiyatronun ya da hangi ressamın hangi tablosunun güzel olduğunu. Hayatımda bir kez olsun konsere bile gitmedim ben. Üstelik ücretsiz olanlara bile zamanım olmadığından gidemedim.

Kadın, acımaya başladı adama. Gözleri yaşaracak gibi oldu. Az önceki sert bakışlarının yerini, acıyan, merhametli, hatta biraz da hayranlık yansıtan bakışlar aldı. Kendisi oldukça rahat bir hayat yaşamıştı. Adamın saydığı her şeye imkânı da zamanı da olmuştu. Sonunda, adamı teselli edebileceğini umduğu bir cümle geldi aklına:

- Sanırım hepsi geçmişte kalmış artık. Kendinizle ve ailenizle ne kadar övünseniz azdır. Hem, çok da güzel bir meslek sahibi olmuşsunuz. Öğretmenlik, size gerçekten de çok yakışıyor.

Adam, bu güzel sözlere verecek cevap bulamadı henüz. Başını öne eğip susmayı tercih etti. Kadın, konuşmayı sürdürmek zorunda hissetti kendini:

- Hangi okulda görev yapıyorsunuz, buraya yakın mı? Kolunuza ne oldu? Adam uzun süre sonra başını kaldırıp konuşmaya başladı:

- Okulum değil ama iş yerim oldukça yakın. Arka sokaktaki bir inşaatta çalışıyordum. Daha ilk günümde, keseri elime vurup yaraladım.

Kadın şaşırdı bu defa. Az önce öğretmen olduğunu söyleyen adam, kendisiyle dalga mı geçmişti?

- Siz, öğretmen olduğunuzu söylememiş miydiniz?
- Evet öğretmen oldum. KPSS’de çok yüksek de bir puan aldım, fakat mülâkatta elediler. Atanamadım yani. Aileme karşı sorumluluğum var, çalışıp para kazanmam gerekiyor. Bulabildiğim iş de inşaat oldu ama onu da beceremedim gördüğünüz gibi.

Kadın bu dinlediklerinin karşısında, yenik hissetti kendini. Orada daha fazla durmanın, adama başka şeyler sormanın, her ikisini de üzmekten başka bir işe yaramayacağını anlayınca, omzuna elini götürdüğü adama;

- Sizden rica etsem, benimle bir kafede oturup bir şeyler yer içermişiniz? diye sordu. Adam, mahcup hissetti kendini. Hayatında, bir kadından değil, herhangi birinden aldığı ilk teklifti bu. Reddetmesine de imkân yoktu. Kalkıp çıktılar oradan. Kadın uzun süre elini omzundan almadı adamın. Yakındaki bir kafeye girip oturdular.

Adam, mahcubiyetini ve de heyecanını yenemiyordu bir türlü. Sadece, bir bardak çay içebileceğini söyledi. Kadın yine de yiyecek de bir şeyler söyledi çayın yanına. Konuyu değiştirmek zamanı gelmişti artık.

- Halâ adımızı bilmiyoruz değil mi? Ben Sevim, dedi elini uzatarak.
- Ben de Halil, diye cevap verdi adam elini yavaşça uzatıp.
- Söyle bakalım Halil; o kadın portresinde senin dikkatini çeken neydi?

Biraz rahatlamaya başladı adam. Tekrar elini gözlüğüne götürüp çıkarttı, silip yeniden yerine taktı. Bu arada, yeşil gözleri dikkatini çekti kadının.

- Bakışları, dedi. Öyle masum, samimi, cana yakın bakıyordu ki; birden yıllardır tanıdığım, hatta hayranlık duyduğum biriymiş gibi geldi. Biliyor musunuz; insanların ruh ikizleri gerçekten de oluyor. Hem de birden fazla. Onlardan birine nerede rastlasanız, mutlaka dikkatinizi çeker.
Çok ilginç geldi kadına bu sözler.
-Allah, Allah! diye karşılık verdi. Devamını da merakla bekliyordu.
- Daha önce de rastladığım kişiler oldu. Âşık da oldum üstelik.
- Peki daha sonra? Evlendiniz mi yoksa?
-Hayır, hayır; bekârım ben.
- Peki, ne oldu âşık olduğunuz kızlara? Yine başını öne eğdi adam. Yaşadığı acı tecrübeler aklına geliverdi.
- Hepsi de hayâl kırıklığı. Kadın iyice meraklanmaya başladı.
-Anlatın lütfen!
-Daha ilkini tanıdığımda, âşık olduğumda, evlenmeyi hayâl etmiştim. Ben, hiç bir kıza kadına yanlış gözle bakmadım bu güne kadar. Bence, aşk demek, evlenmeyi düşünmek demek olmalı. Öyle gördüm, öyle bildim. Onunla da ilgili olan ufak bir olay yaşadım ve kısa süreli hapse girdim. Topu topu bir ay kadar. Çıktığımda, çoktan beni unutup başka birini bulmuştu bile. İkinci ise çok acı bir anı benim için.

Kadın dinledikçe heyecanlanıyor, her şeyi anlatmasını bekliyordu.

- İkinci de tıpkı onun gibi, ilk aşkım gibi, tablodaki kadın gib, masum bakışlı, bence tertemiz de bir kızdı.
- Peki ona ne oldu?
- Anlatması, söylemesi çok zor: Babası tarafından kirletildi.
- Neeee! Nasıl olur böyle bir şey?
- Maalesef, oldu ve oluyormuş ne yazık ki böyle rezillikler!
- Peki bir daha âşık olmadın mı? Başka ruh ikizin çıkmadı mı karşına?
- Sonuncusu okulda çıktı. Yine ilk gördüğümde tanıdım o bakışları. Ben ancak öyle birine âşık olabilirdim. Oldum da üstelik. Fakat kısa sürede, onun bana göre olmadığını, başka dünyaların insanları olduğumuzu anladım. Hem kaçtım, hem yaklaştım. Sonunda anladı, karşılık vermeye başladı, umutlandım, olabilir sandım.
- O da mı olmadı?
- İlgimden, sevgimden bıkıvermiş herhalde. Kullanılmış bir mendil gibi, eskimiş bir oyuncak gibi, savurup atıverdi beni bir kenara.
- Çok yazık, dedi kadın elini bir kez daha adamın omzuna koyarak.
-Peki, bir başka ruh ikizin daha çıkmadı mı karşına? Daha doğrusu, çıksa ne yaparsın?

Yüzü bozuldu adamın. Tüm çektikleri ve içinde bulunduğu çaresiz durum aklına gelmişti.
- Bu saatten sonra, çıksa ne olur çıkmasa ne olur? Ben kime ne verebilirim ki artık? Hangi hayatı vaat edebilirim ki? Kaderimde artık aşka meşke asla yer olmayacak. Bulduğum her işi yaparak aileme destek olmaya çalışmaktan başka yapacağım hiç bir şey olamaz!

Birden yerinde kalkıp, elini uzattı kadına.
- Her şey için teşekkür ederim size. Beni kendinize muhatap ettiniz, dinlediniz, çok mutlu ettiniz. Bense sizi üzdüm, zamanınızı çaldım, özür dilerim. Artık gitmeliyim.

Kadın da yerinden kalkıp, yavaşça elini uzattı adama. ’’Güle güle’’ diyemedi, ’’ hoşça kal’’ diyemedi, sadece sustu. Kapıya doğru yürüyen adamın arkasından umutsuzca bakarken son kez seslendi:

- Halil! O tablodaki kadın bendim, o benim portremdi, biliyor musun? derken, içinde bir umut belirmişti. Dönmesini bekledi adamın tekrar onun yanına. Halil, duydu onu. Duraksadı, düşündü. Fakat bu defa daha hızlı, koşarak uzaklaştı oradan...

’’Kürk Mantolu Madonna’’dan esinlendiğimi itiraf etmeliyim.

Fikret TEZEL

Paylaş:
6 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Ruh ikizlerim Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ruh ikizlerim yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
RUH İKİZLERİM yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
M.Y.
M.Y., @m-y
12.9.2025 16:53:37
Bazı ayrıntılar çok önemli. Örneğin iki kez kullandığınız gözlükle oynamak, silmek hareketi. Beden dilinde yalan hareket denir buna. Zora düşenin hareketi.
Güzeldi, sürükleyici. Tebrik ve saygı.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL