0
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
119
Okunma
Örümcek Ağı: Bilimsel Gerçekler ve Kur’ânî Hakikat
Yazar: Murat Kerem
İncecik Bir İp, Büyük Bir Sır
Bir sabah pencerenin kenarına bakarsınız: İncecik ipliklerden örülmüş bir ağ, güneşin ışığında parıldar. O kadar zarif, o kadar narin görünür ki insana hem hayranlık hem de kırılganlık hissi verir. İşte Kur’ân-ı Kerîm, bu ince manzarayı asırlar öncesinden bize bir ibret tablosu olarak gösterir:
“Allah’tan başka dostlar edinenlerin hâli, örümceğin ev edinmesi gibidir. Halbuki evlerin en çürüğü şüphesiz örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!” [1]
Kur’ân’ın bu âyette kullandığı “ (ittakhazat)” fiili dişi formdadır. Yani âyet, “dişi örümcek ev yaptı” demektedir. Zoolojide Araneae takımı altında incelenen örümceklerin tamamında gerçekten de yuvayı kuran dişidir [2]. Modern biyoloji bunu ancak son asırlarda keşfederken, Kur’ân bu hakikati 1500 yıl öncesinden haber vermiştir.
Dişi Örümceğin Sırrı
Zoologların gözlemleriyle sabittir: Yuvayı örmek dişinin görevidir. Erkek örümcek çoğu zaman küçüktür, yuva kurmaz. Bazı türlerde dişinin ağına yakalanırsa hayatını kaybeder. Kur’ân’ın ittakhazat kelimesiyle işaret ettiği bu hakikat, çıplak gözle fark edilmeyecek bir ayrıntıdır. Modern bilimin uzun araştırmalarla ulaştığı bu sır, âyetin tek bir kelimesinde dile getirilmiştir [2].
Güçlü İplik, Zayıf Ev
Araştırmalar, örümcek ipliğinin çelikten beş kat güçlü, Kevlar’dan daha sağlam olduğunu göstermektedir [3]. Esnekliği sayesinde muazzam bir dayanıklılığa sahiptir. Bu yüzden tıptan mühendisliğe kadar birçok alanda ilham kaynağı olmuştur.
Ancak bu güçlü ipliklerden yapılan yuva çürük bir evdir: Rüzgârla dağılır, yağmurla bozulur, küçücük bir darbede yıkılır. İşte Kur’ân’ın verdiği örneğin hikmeti burada saklıdır: “Evlerin en çürüğü, örümceğin evidir.” [1]
Mecazın Derinliği
Müfessirler, örümcek evinin yalnız maddî değil, manevî açıdan da zayıf olduğuna dikkat çeker [4]. Çünkü dişi çoğu zaman erkeğini öldürür; yavrular da annelerini yer. Yani bu evde sevgi değil, yıkım vardır.
İnsanın Allah’tan başkasına güvenmesi de böyledir. Zahirde sağlam görünen saraylar, dostluklar, servetler; hakikatte örümcek yuvası gibi dayanıksızdır.
Tevekkülün Hakikati
Kur’ân buyurur:
“Kim Allah’a tevekkül ederse, O ona yeter.” (Talâk, 65/3) [1]
Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurur:
“Eğer siz Allah’a hakkıyla tevekkül etseydiniz, sabah aç çıkıp akşam tok dönen kuşlar gibi rızıklanırdınız.” [5]
Bediüzzaman Said Nursî ise tevekkülün özünü şöyle açıklar:
“Tevekkül, sebepleri bütün bütün reddetmek değildir; esbabı bir perde-i kudret bilip, ümidini yalnız Allah’tan beklemektir.” [6]
Ve 23. Söz’de verdiği gemi örneği, örümcek ağı ile tevekkül arasındaki farkı canlı bir şekilde gözler önüne serer:
Bir sefere çıkan iki yolcudan biri yükünü gemiye bırakır, huzurla yolculuğunu yapar. Diğeri ise yükünü sırtında taşır, hem yorulur hem de herkesin maskarası olur. Ona denilir: “Şu sefine-i sultaniye senden daha kuvvetlidir; yükünü ona bırak ki emniyetle yol alasın.” O akılsız inat eder; sonunda ya helâk olur ya da rezil olur.
İşte tevekkülsüz insan da, yükünü Allah’a bırakmayan yolcu gibidir. Her hadisenin önünde titrer, her musibetin altında ezilir. Oysa tevekkül eden, yükünü Kadîr-i Mutlak’a bırakır; kâinatın fırtınaları arasında dahi sükûnetle yol alır [6].
Modern Zamanın Çürük Evleri
Bugünün insanı da örümcek yuvaları örüyor:
• Paraya,
• Teknolojiye,
• Siyasete,
• Geçici dostluklara dayanıyor.
Ama bir salgın, bir kriz, bir savaş geldiğinde bütün bu “güven ağları” bir anda dağılıyor. Sosyologlar buna “güven krizi” diyor. Kur’ân ise çok daha veciz söylüyor: “Evlerin en çürüğü, örümceğin evidir.” [1]
Bugün hakka dayanmayan, zalimce kurulan yapılar da böyledir. Kendi kurdukları sistemleri, örgütlenmeleri ve ittifakları en sağlam bağlar sanırlar. O ağların kendilerini sonsuza kadar ayakta tutacağını, asla bozulmayacağını düşünürler. Oysa Kur’ân’ın işaret ettiği hakikat değişmez: Bu yapılar örümcek evi gibi zayıftır. Bir fırtına geldiğinde, bu çürük birliktelikler dağılır gider. İşte bu da, insanın en büyük aldanma noktalarından biridir.
İman ve Kuvvet
Bediüzzaman’ın ifadesiyle:
“İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hâdisâtın tazyikatından kurtulabilir. ‘Tevekkeltü alâllah’ der, sefine-i hayatta kemâl-i emniyetle hâdisâtın dağlarvari dalgaları içinde seyran eder.” [6]
İman, tevhidi; tevhid, teslimi; teslim, tevekkülü; tevekkül de dünyada huzuru ve ahirette saadeti netice verir.
İşte bu yüzden örümcek ağı benzetmesi yalnızca biyolojik bir mucize değil, aynı zamanda insana yol gösteren bir hakikattir.
Örümcek Ağından Tevekkülün Kalesine
Örümcek ağına bakan insan iki şey görür:
• Allah’ın kudretini gösteren muazzam bir sanat,
• Yanlış güvenlerin ne kadar çürük olduğunu anlatan bir işaret.
Kur’ân’ın ittakhazat kelimesi, dişi örümceğin yuva yaptığına işaret ederek modern biyolojinin yeni keşfettiği bir sırrı haber verir. Aynı zamanda insana şunu söyler: Dayandığın bağ çelik gibi görünse de, Allah’tan başka her şey örümcek ağı kadar zayıftır.
Gerçek güven, örümcek ağında değil; Allah’ın kudretinde, tevekkülün kalesindedir.
Kaynakça
[1] Kur’ân-ı Kerîm, Ankebût 29/41; Talâk 65/3
[2] Platnick, N. (2014). The World Spider Catalog
[3] Vollrath, F., Knight, D. P. (2001). “Spider silk as a model biomaterial.” Nature
[4] Fahreddin Râzî, Mefâtihu’l-Gayb
[5] Tirmizî, Zühd 33
[6] Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı (23. Söz)