Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Çağdaş Durmaz
Çağdaş Durmaz

Bakış Açısı

Yorum

Bakış Açısı

( 2 kişi )

2

Yorum

10

Beğeni

5,0

Puan

217

Okunma

Bakış Açısı

Bakış Açısı



KIRIK TESTİ VE İKİ BAKIŞ AÇISI

Konya, 1245 – Şems’in Kayboluşundan Bir Yıl Sonra
Konya’nın dar sokağında yaşlı bir kadın, testisini kırdı. Su, taşların üzerinde toprağa sızacak yol ararken, kadın dizlerine vurup ağlıyordu : “Yazık oldu emeklerime!” O anda çatıdan bir kedi fırladı. Testi kırıklarına basıp kaçarken patisi kanadı. Kan izleri, kadının gözyaşlarına karıştı.

Âsim (40): Müderris, cübbeli, sakallı. Olayı medresenin penceresinden gördü.
“Kadermiş!” diye iç geçirdi. “Testi kırıldı, kedi kazara kırık parçalara bastı. Bu, kadının sabrının imtihanı… Allah’ın hikmetine akıl ermez. Kırılan testi, geçmiş günahlarının keffâreti olabilir. Kader ve kaza, her şey yerli yerinde!”
Mürekkep lekeli defterine not düştü:
“Kâinat, ilahi bir dengeyle işler. İnsan, bu dengeyi sorgulamamalı; teslimiyetle kabul etmeli.”

Firûz (32): Kırık taşlara bakan genç derviş. Şems’in izinden giden biri.
Yere çöktü. Kanlı kedi izlerini, testi kırıklarını, kadının dökülen suyunu tek tek inceledi. Sonra gözlerini kapadı. İçinde Şems’in sesi yankılandı:
“Kırılmayan şey puttur! Bak Firûz, kırılan testi içindeki suyu özgürleştirdi. Toprak onu emecek, bulut olup göğe çıkacak, yağmur olup inerken bir gülü sulayacak. Kedi? O, acıyı fark etmemizi sağlayan uyarıcı! Kan izleri ise yaşamın kırılganlığının resmi…”
Firûz, kadına uzandı: “Nine, suyunu verdiğin toprak, seni cennet bahçelerinde sulayacak!” Sonra kedinin peşine düştü; kanayan patiyi sarıp , kediye süt verdi.

Âsim, Firûz’u görünce öfkelendi:
“Sen o kediye yardım ederek kaderle oynuyorsun!”
Firûz : “Hocam, kader dediğin, bakış açının gölgesidir. Sen testiyi ‘kırık’ görüyorsun, ben ‘özgürleşmiş suyu’… Sen kediye ‘kaza’ diyorsun, ben ‘yol gösterici’… Peki hakikat hangisi?”
Âsim : “Hakikat, Kur’an ve hadislerde yazar!”
Firûz: “Peki Hocam, Allah ‘Her şeyi insan için yarattım’ (Câsiye Suresi, 13) buyuruyor. O zaman kırılan testi, kanayan kedi de bana bir şey göstermeye hizmet ediyor! Testi kırılmasaydı, su toprağa karışmayacaktı. Kedi kanamasaydı, ona merhamet etmeyecektim. Kader, benim ona verdiğim tepki değil mi?

O hafta Konya kuraktı. Âsim, cemaatiyle açık alanda yağmur duasına çıktı. Secde edip yalvarıyorlardı. Firûz ise medresenin avlusunda, kırık testinin döküldüğü yerde oturuyordu. Ellerini açtı:
“İlahî! Senden yağmur istemiyorum. Suyun toprağa dönüşünün şükrünü istiyorum! Çünkü testi kırıldığında, su sana kavuştu. Şimdi toprak susuz… Keşke herkes testisini kırsa da suyu sana ulaştırsa!”
O anda bardaktan boşanırcasına yağmur başladı. Âsim şaşkın: “Duamız kabul oldu!” Firûz ise gülüyordu: “Hocam, yağmur sadece testinin kırıldığı yere yağıyor! Çünkü testi kırıldı su Allaha gitti , Allah suyu bize oradan verdi!”

Âsim, olayı kitabına yazdı:
“Duamızın kabulü, Allah’ın rahmetinin ispatıdır.”
Firûz ise kırık testi parçasını cebine koydu. Ona her dokunduğunda Şems’i hatırlıyordu:
“Bakış açın değişirse, dünya değişir. Sen testiyi ‘kayıp’ görürsün, ben ‘Allah’a mektup’. Asıl mucize: Kırılan şeydeki bütünlüğü görmektir!

Âsim’ın Felsefesi:
“Dünya sabit kurallarla işler. İnsan, bu düzende küçük bir noktadır. Değiştiremez, sadece kabullenir.”

Firûz’un Felsefesi (Şems Etkisi):
“Her olay, içinde sonsuz ihtimal barındıran bir kapıdır. Sen kapıyı ‘duvar’ zannedersen , kilitli kalırsın. ‘Geçit’ zannedersen, özgürleşirsin!

“Aynı gökyüzüne bakan iki insan; biri ‘sınır’ görür, diğeri ‘uçsuz bucaksızlık’. Asıl fark; gözlerde değil, gönlün ufuk çizgisinde saklıdır.”

Viktor Frank’ın Logoterapisi’nden esinle ;
"Hayat size cam kırıkları verdiğinde, ya yaralanırsınız ya da onlarla ışığı yakalarsınız. Seçim sizin bakış açınızdır."

İnsanın tüm varoluşu, bir bakışın esiridir. Dünya, ona baktığın pencerenin rengine bürünür. Bu pencere , kalıtımla, kültürle, travmayla sırlanmış bir prizmadır. Peki ya gerçeğe ulaşmak için tüm pencereleri kırmak mümkünse...

Bir masaya bakılınca;

Marangoz ahşabın kalitesine ve işçiliğine bakar,
Fizikçi atomların titreşim dansına bakar.
Aç bir çocuk masada ekmek konulmayan boşluğa bakar.
Hangisi hakikat? Hepsi ve hiçbiri. Çünkü bakış, hakikati değil, kendi sınırlarını açığa vurur.

Nehir kenarında yuvarlaklaşmış çakıl taşını jeolog "milyon yıllık suyun sabrı" diye tanımlar.
Bir çocuğun fırlattığı, camı kıran keskin taşı polis "delil " diye etiketler.
Aynı nesne ama anlam, ona yüklenen niyetle doğar. Nietzsche’nin dediği üzere : "Olay yoktur, sadece yorum vardır."

Bir Din Alimi: "Güneş dünyanın etrafında döner" der. Çünkü Kutsal Kitap öyle diyordur.
Galileo: "Dünya güneşin etrafında döner" diye söyler çünkü gözlem ve deneyleri onu gösterir.
İkisi de "gerçeği" savunduğunu iddia eder. Peki hangisi bakış açısının tutsağıydı? İlki kutsal kitaptaki metnin, ikincisi deney ve gözlemlerin esiriydi. Özgür bakış, hiçbir araca teslim olmayandır.

Bir balık, içinde yüzdüğü suyu görmez çünkü onun varlığı, suyun şeffaflığına bağlıdır. İnsan da kendi kültürel suyunda yüzer.
Batılı için "bireysel başarı" kutsalsa,
Doğulu için "cemaat huzuru" kutsaldır.
Biri diğerini "sürü psikolojisi" diye yargılar, öteki "benlik putçuluğu" diye. Oysa ikisi de kendi kör noktasını görememektedir.

Bakış açısını dönüştürmek, dört katmanlı bir devrimdir:

Köklere İnme: "Bu yargı bana nereden miras kaldı? Korkularımla mı besleniyor?"
Perspektif Çoğaltma: Bir başkası bu olayı nasıl görürdü?
Meta-Bakış: "Şu anki bakışımı nasıl bir pencereden görüyorum?"
Cesaret: "Tüm pencereler kırılırsa, geriye ne kalır?"
Budist ; "boşluk" kavramı tam da budur ,anlamın askıya alınışı. Wittgenstein’ın dediği gibi: "Üzerine konuşulamayan konuda susmalı."

Bir katil düşünün:

Ceza Hukuku: "Topluma tehdittir, hapsedilmeli."
Psikiyatri: "Travma mağdurudur, tedavi edilmeli."
Annenin Bakışı: "O benim çocuğum."
Hangisi insanca? Asıl erdem, tek bir bakışa sığınmamaktır. Levinas’ın "Öteki’nin Yüzü" etiği burada devreye girer: "Öteki’ni anlamaya çalışmadığın an, insanlığı öldürürsün"

Foucault’nun "Hapishanenin Doğuşu" eseri, bakışın iktidarını anlatır. Gözetleme kulesi (Panoptikon), mahkûmun "gözetlendiğini bilmesi" üzerinden kontrol eder. Özgürleşmek için yapılması gereken:

Gözetleyeni reddetmek değil,
Gözetlenmeyi umursamamayı öğrenmektir.
Nasıl mı?

Stoacı Yöntem: "Dış olayları değil, onlara verdiğin tepkiyi kontrol et." (Epiktetos)
Varoluşçu Yöntem: "Anlamsız evrende kendi anlamını kendin yont." (Camus)
Zen Yöntemi: "Bakışın da bakılan da sen de bir hiçsin."

"Gerçek" diye bir şey yoktur. Sadece "sana gerçek görünen" vardır. Bu yüzden:

Kör inançlarını sorgula ki, kendi zindanının gardiyanı olmayasın.
Yargılarını yık ki, öteki’nin gözünden dünyaya bakabilesin.
Dünyaya bakan pencerelilerini kır ki, belki o zaman hakikatin ışığını görebilirsin.
"Gördüğün her şey, senin varlığının bir kanıtıdır. O halde neye baktığın değil, nasıl baktığın belirler kim olduğunu."


Çağdaş DURMAZ


Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Bakış açısı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bakış açısı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bakış Açısı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
suyun sancısı
suyun sancısı, @suyun-sancisi
10.9.2025 00:16:39
Hiçbir şey gördüğümüz gibi değildir gerçeği görmedikçe
yanılgımız odaklandığımız sabit görüntüdür ne yazık ki oysa gerçek bambaşkadır arkadaşım gönül gözüyle görebilene elbette

Daim sevgim selamım ve saygımla
M.Y.
M.Y., @m-y
9.9.2025 22:30:47
Bir minik hikaye/anı da ben anlatayım. Öğretmenliğimin ilk yıllarında küçük ünlü uyumunu bir ders saatinde anlatırdım. Öğretmenliğimin son yılında bir iddia üzerine tahtada yazarak 20 saniyede anlattım. Sınıf da alkışladı. Ama bunun için 25 yıllık deneyim gerekir.
Aynı konuya başka örnek: İki gün önce söylemiştim Mevlana ve Şems'in de anılacağı bir yazı hazırlayacağım diye. İlk metin iki buçuk sayfaydı. defalarca kısalttım. Bir sayfaya düşürdüm.
Kısa yazmak zaman, emek, ve beceri işidir.
Yazılara ben böyle bakıyorum.
Saygılarımla.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL