1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
170
Okunma
İnsanın önüne beyaz bir kâğıt getirildi mi, daha bir saniye öncesinde zihninde haykırdığı cümleleri yazamıyor. Ne demek istediğinin aynısını o beyaz kâğıda yazmanın çilesinden saçları ağarıyor. Hakiki bir mücahitse eğer kan ter içinde kalarak yazmak için zorluyor kendini. Çünkü yazdıklarından bir ilke çıkacak, bir hikâyeden hikâyeler doğacak, bir cümleyle bir insanın hayatı aydınlanacak ya da karanlık işleri sırtına yüklenenler yüklerinden vazgeçecekler, kim bilir neler olacak?
Elinde titrek bir kalem tutuşuyla defterinin o çizgisiz yaprağına son duasını yazar gibi, az önce hissettiklerini, gördüklerini, kızdıklarını, kırıldıklarını... yazacak. Yazmasa ölecek belki delirecek Sait Faik’in de dediği gibi.
Kış gecelerinin düşünmeye uzun uzun olanak sağlayacağı ama dış seslerin sürekli zihnini kemirdiği vakitlerinde, “Çekilin etrafımdan!” diyecek. Bahanelerin defalarca bir vesvese gibi bir sağından bir solundan yaklaşıp, ömrünün bereketini çalmaya geldiklerinde kapıyı yüzlerine kapatıp faydalı ve iyi işlerin peşinden gitmek için mücadele ve mücahede etmesine şahit olacak belki bu yazdıkları.
Beyaz kâğıtların dili olsa da konuşsa, duvarlarla birlikte ne çok yalvarışlara, gözyaşlarına ve öfkelere şahit oldular, kim bilir. İçinden geçen her iyi niyetin, iyiliğin ve iyiye dair her kelimenin karşısında duran cehâlet abidelerinin sesleri daha çok çıkınca, sırtları sıvazlanınca ve sözün yerine bağırtının anlamlar oluşturmaya başlayınca kimin ne söylediğinin hiçbir önemi kalmayacak.
Bazen söylenecek çok şeyin olmasına rağmen susan insanların asıl olgun insanlar olduğunu anlıyorum. Onlar yenilmiş veya susturulmuş değiller, aksine susmayı tercih eden insanlardır. Ancak yazmanın farklı bir boyutu var ki, belki bir gün birileri bu çağda birbirini dinlemeyen insanlardan ibretler çıkarır ümidiyle yazar bazıları.
Geçmişin yazarları bugüne bir şey söylemişler, beyaz kâğıtların boşluklarında bahane şeytanlarından böyle bahsederler çünkü. "Birileri hep bir şey almak ister sizden, siz o şeyi sakın vermeyin, ya da o şeyi vermeye değiyor mu ona bakın" der gibidirler. Zamanı, sevgiyi, gözyaşlarını, merhameti, öfkeyi o kişiye veya kişilere vermeye değiyor mu?
Bugün soğuk bir kış gecesinde soba yakmıyoruz belki, ama yine de sıcak bir ortam için sıcaklık saçan şeylere meylediyoruz, güzel bir hikâye gibi, anlamlı bir söz gibi, aforizmalar gibi... Onlar bu çağa seslendiler, bilerek veya bilmeyerek, öfkelerine şahit tuttular bizi.
Anlıyorum ki bizler bu çağa yazmıyoruz, beyaz kâğıtlar bu çağın, ama satır araları başka zamanlara gönderilen ibretlerdir...
Bugün bizim de geçmişin satır aralarını okuduğumuz gibi...
Zeynep Zuhal Kılınç
5.0
100% (1)