1
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
190
Okunma

İnsanın en büyük yanılgısı, sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamasıdır. Günler birbirini kovalar, aylar yıllara dönüşür ve biz farkına bile varmadan ömrümüzden koca parçalar eksilir. Çoğu zaman gündelik telaşlara, işlere, unvanlara, mallara takılır kalırız. Oysa ölüm sessizce yanı başımızda yürür. Onu görmezden gelmek mümkündür, ama yok saymak asla. Bir gün ansızın, hiç beklemediğimiz bir anda kapımızı çalar.
Ölümü unutmamak, aslında hayatı anlamak demektir. İnsan, sonunu bilmeden yaşadığını düşünseydi, belki hiç kıymet vermezdi zamanına. Ölüm, hayatın kıymetini artıran en önemli gerçektir. Ölümü hatırlayan kişi, bir günün bile boş yere harcanmaması gerektiğini anlar. Çünkü her gün, ömrümüzden bir yaprak daha koparır. Çocukken oyun oynamak için harcadığımız saatleri düşünelim, o zaman hiç bitmeyecek sanırdık oysa büyüdük, arkaya baktığımızda ise hayatın ne kadar hızlı geçip gittiğini gördük. Demek ki zaman zaten akıp gidiyor, biz ona tutunamasak,ta.
Hayat bir bardak çay gibi değildir, birkaç yudumda biter ama yerine yenisi konur. Kahve gibidir belki, hatır bırakır, fakat ömrü kısadır. Sigara gibi de değildir, kendi kendini tüketip bitirir. İnsan hayatı bunların hiçbirine benzemez, çünkü insanın ardında bırakacağı ve ondan geriye kalacak bir şeyleri illaki vardır, sözleri, izleri, anıları yazıları. İşte bu yüzden ölümü unutmamak, bize asıl olanın geriye bırakacak bir şeylerimiz olduğunu hatırlatır.
Düşün ki bir dostunuzu, arkadaşınızı, komşunuzu yıllar sonra yıllar sonra bir vesile ile hatırlıyorsun yaşadığınız bir olay buna aracı olurken anımsadığınız şey onun malı, mülkü makamı değil, sadece seninle paylaştığı bir anıdır bir gülüşü, söylemi ve içten gelen o samimi davranışı geliyor akla. Demek ki insanı insan yapan, arkasında bıraktığı bu küçük ama değerli izlerdir, bilinir ki mallar tükenir, şöhret solar, unvanlar unutulur. Ama güzel bir söz, gönülden gelen bir iyilik, insanın gönlünde yaşamaya devam eder.
Ölümün farkında olmak, insanı karamsar yapmadığı gibi, tam tersine, ona yaşamanın kıymetini öğretir örneğin ertelememeyi, yarın yaparım dememeyi öğretir, çünkü o yarın belki de hiç gelmeyecek, söylemek istediğin sözü söyle, affetmek istediğini affet, sevmek istediğini sev. Kısa bir telefon konuşması, gecenin bir vakti yazılmış bir iyi ki varsın mesajı bile hayatın anlamını değiştirebilir. Bilinmelidir ki insanlar çoğu zaman büyük şeyleri değil, bu küçük ve samimi dokunuşları hatırlarlar.
Çevremizde nice örnekler vardır, bir büyüğümüzün ardından konuşulanlar… Çoğu zaman onun serveti ya da işi değil, gönül kırıp kırmadığı, kimseye faydası dokunup dokunmadığı dır. Kimi insan geride dostane bir tebessüm bırakır, kimi ise yalnızca gölgesini… Ve biz, seçimimizi yaşarken yaparız.
Unutma ölüm var derken hep bunu hatırlamak, her anı o düşünceyle ya da korkuyla yaşamak değildir. Ölümü hatırlamak, hayatı daha içten yaşamak demektir, çünkü hepimiz biliyoruz ki her yolun sonu oraya varır ve bizim elimizde olan tek şey bu yolda nasıl yürüdüğümüz dür.
O halde hayatı sadece tüketmeyelim anlamlı bir şekilde yaşayalım. Yazacaklarını yaz, sevdiklerine söyleyeceklerini söyle. Bugün hemen başla, çünkü ölüm geldiğinde geriye kalacak tek şey, bizim bıraktığımız izlerdir. Bir şiir, bir anı, bir tebessüm… Belki de hepsi ama yeter ki bir iz kalsın senden sonra.
"İşte o zaman ölüm bile seni silemez."
*
Mehmet Demir
31825