0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
125
Okunma
ZİLLER ÇALIYOR
Okul zilleri çalıyor, her eylülde olduğu gibi. Kimi zaman neşe dolu kahkahalar eşliğinde kimi zaman da küçük bir endişeyle. Takvimler eylül ayını gösterdiğinde bu sesin yankısı bambaşka bir anlam kazanıyor. İlk ve ortaöğretim okullarının kapıları ardına kadar açılıyor, koridorlar minik adımların sevinciyle doluyor. Bir yandan yeni defterlerin, kitapların mis kokusu yayılıyor etrafa; bir yandan da yazın rehaveti, yeni bir başlangıcın heyecanıyla yer değiştiriyor. Öğretmenler, heyecanla parlayan gözleri bekliyor sınıflarda. Tıpkı bir bahçıvanın, yeni filizleri sabırla beklediği gibi…
Özellikle ülkemizdeki ekonomik sıkıntılardan, yetersiz maaşlar ve adeta her gün artan pahalılıktan dolayı, bu telaşlı ve heyecanlı dönemde, en büyük yük kuşkusuz anne ve babaların omuzlarında. Onlar, sadece okul masraflarını karşılamakla kalmıyor, çocuklarının geleceğine bir yön vermek için de mücadele ediyor. Bu kutsal görevde, bazen kendi yaşadıkları zorlukları aşmaya çalışıyorlar, bazen de mevcut eğitim sisteminin getirdiği sorunlarla boğuşuyorlar. Ne yazık ki, Türkiye’deki eğitim sistemi, ne kadar gelişme gösterse de hala birçok sorunla karşı karşıya. Müfredatın yoğunluğu, ezbere dayalı sistemin getirdiği sıkıntılar ve sınav odaklı eğitim çocuklarımızın yaratıcılığını ve özgün düşünme becerilerini kısıtlayabiliyor. Ayrıca eğitimdeki fırsat eşitsizliği de her çocuğun aynı kalitede eğitime ulaşmasını engelliyor.
Oysa bu heyecan sadece ilkokul ve orta öğretim sıralarındaki kalplere ait değil. Üniversitelerin kapıları da yavaş yavaş aralanıyor. Gençler, ailesinin sıcak yuvasından ilk kez ayrılığın burukluğuyla şehre gelirken barınma ve maddi sorunlara rağmen yeni bir hayalin peşinde adeta kanatlanarak geliyor. Kampüslerin yemyeşil çimleri, dersliklerin atmosferi, yeni tanışıklıklara, yeni dostluklara, yeni fikirlere gebe. Üniversite, sadece diploma alınan bir yer değil, aynı zamanda hayatın laboratuvarı. Ve kendilerini keşfedecekleri, dünyayı yeniden yorumlayacakları bir yer…
Gelin sevgili okurlarım, bu yeni başlangıçları sadece bir eğitim yılı olarak değil bir öğrenme şöleni olarak görelim. Sadece ders notlarını değil, aynı zamanda hayatı da okuyalım. Birbirimizden öğrenelim, bilginin gücüne, aklın ışığına inanalım. Ne de olsa büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi "eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk hâlinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder." Bu cümle eğitimin sadece bireysel bir gelişim aracı olmadığını, bir milletin kaderini belirleyen temel bir yapı taşı olduğunu ne kadar da güzel anlatıyor. Bu nedenle, eğitimdeki sorunları sadece eleştirmekle kalmamalı hep birlikte daha iyi bir gelecek için çözüm yolları aramalıyız.
Şimdi bu yepyeni dönemin heyecanıyla dolup taşma vakti. Derslerden daha fazlasını öğrenme, hayallerin peşinden koşma ve en önemlisi kendimize, birbirimize ve geleceğe inanma vakti. Okul zilleri şimdiye kadar duyduğumuz en güzel şarkı olsun. Çünkü o sadece bir dersin değil bir hayatın başladığının müjdecisi sevgili okurlarım. Aydınlık huzur ve mutluluk dolu bir eğitim ve öğretim yılı dileklerimle…