11
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
397
Okunma
Kızımın görümcesi. İki yıl önce kanser olduğu öğrenildi: Dördüncü yani son evre. Bugün altı yaşlarında bir oğlu var. Hastayken eşinden de boşandı. Ailesi; kemoterapi, Amerika’dan özel akıllı ilaç getirtme, alternatif tıp dahil elinden gelenin fazlasını yaptı. Bazı organları alındı. Beyne de sıçramış. Halüsinasyonları önlemek için Işın tedavisi de görüyor. Her tarafına sıçramış. İki saate bir vermeye başlamışlar morfini. Doktoru artık günleri sayılı demiş. Ne denebilir ki.
Anne iki yıldır bebek gibi bakıyor. Yeri geliyor üstüne, yeri geliyor altına. Son altı aydır neredeyse bütün günleri hastanede geçiyor: refakatçisi. Baba facede normal paylaşımlarına devam ediyor. Sonucu önceden kabullenmiş gibi. Bilirim erkekler sessiz ağlar.
Nasıl görmeliyim bu olayı diye düşündüm.
Bana göre ölüm bir çöküş değil. “Yaşam alanının” kapanması, yeni bir alanın açılmasıdır.
Hücreler oyunu sürdüremeyince alan boşalır. Kanser, oyunbozan bir rol gibi görünür. Ama aslında oyunu hızlandıran, “yaşam alanını” değiştiren bir işarettir. Benim için ölüm, yokluk değil. Bir oyuncunun “yaşam alanından” çekilip kulise geçmesi gibidir.
Anne’nin fedakârlığı alanın en parlak ışığıdır. Çocuğun masumiyeti, oyunun devam edeceğini hatırlatır. Baba’nın sessizliği, erkeklerin farklı alanda duruşudur.
Mevlana’nın şeb-i arus gibi değil benim bakışım : “Oyun bitmedi, sadece alan değişti.”
Not: Sahne ve perde, tiyatro terimleridir ve ikişer anlamlıdırla ; karıştırılmaması için “yaşam alanı”, “alan” kullandım. Tiyatro terimlerini bilenlerin hoş görüsüyle.
Seddar İnce / Mersin / 06.09.2025