2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
294
Okunma
Ah, 1982 yılında güneşli bir bahar ayında doğmuşum ben, bir rüya tohumu gibi toprağa serpilmişim. Yıldızların altında, rüzgârın fısıldadığı sırlarla büyümüşüm bozkırın ortasında, ama ne fayda? Hayat, keskin renklerin birbirine karıştığı bir tuval gibi, renkleri kanayan yaralarla dolu. Renkler ki, kırmızı pişmanlık, mavi kayıp fırsatlar, siyah ise o derin, dipsiz kuyu; omurgamın çığlığı. Ne zaman içine girdiğimi bile hatırlamadığım bir labirentte dolaşıyorum şimdi, duvarlar eriyen saatler, zeminler ise kaçırdığım yolların çatlakları. Neden mi? Çünkü zaman, acımasız bir ressam, fırçasını kalbime daldırıp çekiyor, bırakıyor izleri. Bir insanın ömrü bazen bir yanlış adımın gölgesine sığar. Kuşkusuz benim ömrümde de yanlış attığım birçok adım olmuştur. Ancak benim gölgem 2019’un üstüne çökmüş halde hâlâ önümde uzanıyor.
Her insanın hayatında dönüm noktası olan yıllar vardır. Örneğin üniversite tercihi yaptığı yıl, evlendiği yıl gibi. Benim içinde birçok sevinçli ve hüzünlü yıllar oldu. Ama o lanetli yıl, kötü kâbus gibi. Ben ömrümün büyük bir kısmında fazla kilolardan mustarip oldum. Fazla kilolarım, bir yük gibi sırtımda, bedenimi eziyordu. Kurtulmak istedim, özgürleşmek. Ama acele ettim, deli gibi. Isınmadan ağırlıklar kaldırdım, demir çubuklar ellerimde dans ediyordu, ama bedenim isyan etti. Uzun yürüyüşler, koşular, ayaklarım yolları yutuyordu, ama omurgam, bir cam gibi çatlıyordu sessizce. Yüksek yerlerden atladım, rüzgâr yüzümü okşarken, özgürlük sanmıştım. Ama hayır, o bir tuzakmış. Bel fıtığı, bir ejderha gibi uyandı içimde, ateş püskürerek. Ağrı, dalga dalga yayıldı, bacaklarım uyuştu, neredeyse sakat kalacaktım. Hastane odasında yatarken, duvarlar eriyordu gözümde, doktorlar gölgeler gibi konuşuyordu. "Neredeyse yürüyemeyecektin," dediler. Pişmanlık, bir zehir gibi damarlarımda dolaşıyordu. Neden düzenli olmadım? Neden dinlemedim bedeni, o narin makineyi? Şimdi, her adımda hatırlıyorum: O yıl, bir fırsatmış aslında, sağlıklı bir dönüşüm için. Ama ben, ahmakça bir çılgınlıkla, renkleri karıştırmıştım ve sonuç, siyah bir leke. Bir pişmanlık. Aslında doğduğumda başladığım bu hayat yürüyüşüne, gençliğimin hevesleriyle kaçırdığım fırsatların acısını zaten taşıyordum. Ama 2019’da kendi cahilliğimle sırtıma bindirdiğim yük, her kaçırdığım fırsatı daha da ağırlaştırdı. Bir sevgiyi, bir dostluğu, bir anı kaçırmak bir şeydi; ama kendi bedenimin özgürlüğünü yitirmek bambaşka bir şey.
Şimdi gözlerimi kapatıp kendime soruyorum: Eğer geri dönebilseydim, 2019 yılına. Ah, bir fırsat olsa! Zamanın kapısını aralasam, 2019’a dönsem, dönebilsem. O yılın tozlu sokaklarına, koştuğum kaldırımlara, terimin içinde kaybolduğum anlara. Dönsem, dönebilsem yavaşlar mıydım? Bir adımı atmadan önce bedenimle konuşur muydum? Ağırlıkları kaldırmak yerine içimdeki taşları bırakır mıydım yere? O deli egzersizleri yapmazdım, ısınırdım önce, yavaşça, bir şiir gibi akardım. Kiloları eritirdim, ama nazikçe, bir sevgiliyi okşar gibi. Kaçırdığım fırsatları yakalardım, aşkı kucaklar, işleri kabul ederdim. Hoş bir rüyada, kendimi görürüm: Zaman nehri geriye akıyor, ben kürek çekiyorum, hatalar eriyip gidiyor. Ama gerçeklik, bir duvar gibi sert. Yine de bu pişmanlık, bir öğretmen gibi duygusal, dokunaklı ve acı verici bir ders. Anlamı şu: Hayat, kırık bir ayna, yansımalarda kendini gör, ama parçaları topla, yeni bir mozaik yap. Ben, 1982 baharının çocuğu, hala yazıyorum, kelimelerimle savaşıyorum zamanla. Belki bir gün, pişmanlık erir, yerini umuda bırakır. Ama şimdi, sadece fısıldıyorum: Keşke.
Pişmanlık, zamanın üzerinde bıraktığı en keskin bıçak gibi. Beni kesiyor, ama aynı zamanda beni diri tutuyor. Çünkü hayalini kuruyorum: Bir fırsat, tek bir şans. 2019’un kapısını aralayıp içeri girmek, o hataları yapmamak, gövdemi sakatlığa sürüklememek. Çünkü şimdi anlıyorum: Kaçırdığımız en büyük fırsat, kendimize duyduğumuz merhametsizliktir. En ağır sakatlık, pişmanlığın omurgayı değil, ruhu paramparça etmesidir. Ama biliyorum, zamanın geriye doğru akmadığı bu evrende, tek yapabileceğim şey içimdeki yankıyı daha dikkatle dinlemek. Can yakan pişmanlığımda günlerimi geçirmek.
5.0
100% (1)