Gün geldi ağladığım günlere ağladım. hz. ebubekir
Yusufoğlu
Yusufoğlu

YUNUS VE KARANFİL

Yorum

YUNUS VE KARANFİL

( 1 kişi )

0

Yorum

3

Beğeni

5,0

Puan

123

Okunma

YUNUS VE KARANFİL

YUNUS VE KARANFİL



Yine bir yağmur sonrası gökkuşağının muhteşem renkleri ile bir başka âleme geçiş kapısını açtığı anlardan biriydi. Okyanusun enginliğinde yunuslar sevinç çığlıkları ile oynaşıp mutluluk şarkıları söylüyorlardı.

O an sanki bir şeyler olmuş, bir haber gelmiş, bir limandan umuda hareket eden, bir sürü hasreti gidermeye niyeti ile demir alan geminin kokusunu almışlardı sanki.

Hemen anında, az önce sevinç çığlıkları ile mutluluk şarkıları söyleyip bir birlerine nazire yaparcasına taklalar atan yunuslar gitmiş yerlerine ölümüne yarışta sanki bir ahit için birbirlerine " Sen, ben " diyecek kadar rakip haline gelmişlerdi. Ama asıl rakipleri tekti.

O yumuşak başlı ve uysal yunusların yerini çelik gibi sert birer onur abidesi mağrur duruşlu rakipler gibi başlama noktasına kulaç atmaya başladırlar. O ise bir çevresine baktı, şaşırdı, yalnız kaldığını fark etti ve de arkadaşlarının ardına kulaç atmaya başladı. İçinden gelen güdü ile.

Önce dumanını gördüler geminin, ardından bacası ve direkleri derken tüm ihtişamı ile rakipleri yaklaşıyordu, çıkış noktasına kendi rotasında ağır ağır, ölümüne başlayacak yarısın havası ile aynı hisle rakipleri olan gemiye meydan okuyup " Sen bittin oğlum. Bu sefer işin tamam önceki arkadaşlarımız başaramadılar ama seni şimdi ardımızda ki köpüklere boğacağız" diye meydan okumalar arasında gemi olandan bitenden habersiz denizi yararak rotasında süzülüyordu. Yunuslarda heyecan, oldukça yükselmişti, sanki maça çıkacak sporcu gibi ısınma hareketleri yapıyorlardı işte bu güne kadar geçilemeyen rakipleri yine karşılarında ve çıkış noktasına doğru ilerlemekte idi, az daha azcık daha derken tam aynı hizada çıkış noktasına gelinmişti, bir birlerine baktılar, şans dilediler belki de son vedaları idi bu bakışları.

O an, işte o an neden çalındığı bile bilemedikleri belki de kaptanın onlara selam için belki de artık yarış yok barış olsun diyerek çaldığı geminin düdüğünü başlama işareti kabul edip o ölümüne yarışa başlamışlardı.

Hava çok güzeldi, deniz masumdu, gökkuşağı ise tüm ihtişamı ile bir başka âleme davetkârdı.

Olandan bitenden habersiz gemi ise tüm motor gücü ve pervanelerin azameti ile ardında kocaman kocaman dalgalar oluşturarak ilerlerken çevresindeki cılız kulaçlar ve kuyruk darbelerin sulardaki etkisini hissetmiyordu bile.

Ama an geçtikçe yunuslardaki umut ta kulaçları ve kuyruk darbeleri ile okyanusun sularında oluşan dalga köpükleri gibi azalıyor, tükeniyordu. O da bir gayretle atlıyor, sıçrıyor, kulaç atıyor, arkadaşlarından kopmak istemiyor, geminin gözünde gittikçe ufaldığına bir anlam bulmaya çalışıyordu. Tam içinde ki duygular yerini o malum sona mı gidiyorum diye endişeye dönüşürken garip bir şey olmuştu. Artık ne kulaç atmaları, ne kuyruk darbeleri ona bir fayda etmiyordu, iyice endişelendi korktu, onu engelleyen bir şeyi hissetti. Esnek vücudunu sarmalayan hareketlerini engelleyen bir şeydi bu. Biraz geri açıldı, zıplayarak aşmayı deneyecekti. Gerildi, gerildi, gerildi ve hızlanıp öyle bir zıpladı ki sanki gökkuşağına dokunacak gibi oldu. Ama heyhat olmadı, o şey oraya kadar da uzaktı ki, sakinleşti, o şeyi ağzı ile kontrol etti, kulaçları ile baktı yabancı değildi bu şey, tanıyordu. Bir ara kendisinin geride kaldığını bile hissetmeyen arkadaşlarını ardına baktı. Kaderine küserek düşündü, neydi bu, nasıl bir şey idi derken bir den hatırladı," Evet " dedi " Bu bir ağ, bir balıkçı ağıydı. Bu çok değil bir iki mevsim önce kendisi ile bir sürü balıkla birlikte içine düşmüştü ama son bir gayretle yaptığı sıçrama ile kurtulmuştu kendini ölüme götürecek olan bu ağdan.

Ürperdi, içini bir korku kapladı, yine mi düştüm bu ağa diye hayıflandı, ama bu seferki başka ne kadar sıçrasam da aşamıyorum, sanırım buraya kadar dedi. Hayatını ve artık okyanuslarda sevinç çığlıkları ile mutluluk şarkıları söyleyip taklalar atamayacağını düşündü, masum gözlerle çevresine bakındı aynı kaderi paylaşacağını düşündüğü birilerini aradı ama garip başkası yoktu, yalnızdı bu sefer ağın içinde; ne garip dedi, hem bu seferki onu gittikçe sıkmıyor, onun bir yerlere çekip sürüklemiyordu. Yine yılmadan sıçrıyor, taklalar atıyor içinde amma ileriye gidemiyordu iyice şaşırdı.
Arkadaşları ve gemi nasıl geçmişti bunun içinden diye düşünürken, ufukta kaybolan geminin düdüğünü duydu acı bir feryat gibi, irkildi. Bir sızı doldu yüreğine, az sonra geminin pervanelerinden bir kırmızılık yayıldı okyanusun sularına ve ona ulaşana dek pembeleşen ve bir süre sonra kaybolan renkten anlamıştı o malum sonu, yine kazanan gemi oldu habersiz. Ufka dalan gözlerinde bir kaç damla yaş belirmiş okyanusun suların karışmıştı. Gittikçe pembeleşen ve silinen kan bozmuştu okyanusun dengesini, ne gözlerinden akan bir kaç damla yaş, ne hüznü yaşayan yüreği etkilemişti.

Bir süre okyanusun sularına saldı kendin, ne kulaç attı ne kuyruk vurdu, nede sıçradı, sanki elleri cebinde umutsuzluğu umuda dönüştürecek hayalleri kurmaya çalışan bir insan gibi dolaştı durdu. Bir süre sonra bir geminin gittiği yöne baktı. Bir de bir zamanlar onu ölüme götürecek olan ağlar olsa da şimdi ise ölümden kurtaran, onu hayata döndüren ağlara baktı. Başını uzattı sulardan dışarıya çevresine bakındı, gök kuşağı tüm ihtişamı ile duruyordu hala, ilerde sular üzerinde bir şeyi fark etti, ona doğru yüzdü, hayret yeni koparılmış bir kırmızı karanfil di bu gemiden atılmış ya da düşmüş olabilirdi. İçini varoluşun sevinci kapladı birden, umutsuzluk umuda dönüşmüştü aniden. Karanfili ağzına alıp sabrını sevgisini de ilmek yaparak onu ölümden kurtaran, ona hayatı veren o ağı geren ve kendisini ağdan kurtarıp tekrar okyanusa atan, onun umutsuzluğuna sonsuz umut olan balıkçıya sunmak için gözleri mutluluk dolu olarak kimi kulaçlarını okyanusun sularına vurarak kimi de gök kuşağına dokunurcasına zıplayarak dolaşmaya başladı. İçinde onunda bir yerlerde onu beklediğini ve karanfili sunacağı anın çok yakın olduğu hissi gittikçe artıyordu ve o an anladı ki onu mest eden bir güç sarıp sarmalamıştı. Sevginin yaratıcı ve kusursuz güzelliğiydi bu. Su da kırmızı karanfille cilveleşti, sevinç şarkıları söyleyerek yüzünden ışıyan bahtiyarlığının ifade edilmesinde kelimelerin yetersizliği o denli netti. Mutluluk yaşları denizin tuzlu sularına karışırken o; karanfili balıkçı motorunun önüne bırakıp uzaklaşırken; onu seven bir kalbin varlığını ve gücünü hep yanında hissedecekti artık. Yaradan’ın “Hayır bildiğinizde şer, şer bildiğinizde hayır vardır.” diye buyurduğunu nereden bilsin, işte bunun bir tecelli olduğu aklına bile gelmeyecekti.

İçini kaplayan mutluluğu doya doya yaşarken, sanki okyanusa gerili ağın onu sadece gemi pervanelerinden korumak için değil de, yalnızlığına, sevgisizliğine bir son olduğu nu bilmiş olmamaktan oldukça emin sevinç taklaları ile sonsuza doğru kulaç atmaya devam etti...

Coşkun KOÇHAN


Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Yunus ve karanfil Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Yunus ve karanfil yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YUNUS VE KARANFİL yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
Paylaş
YAZI KÜNYE
Tarih:
2.9.2025 14:11:03
Beğeni:
3
Okunma:
123
Yorum:
0
BEĞENENLER
SON YAZILARI
POPÜLER YAZILARI
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL