0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
216
Okunma

Cibril Hadisi, El-Fiten Rivayetleri ve Geleceğin Senaryoları
Yazar: Murat Kerem
Bugünün Gölgeleri, Dün Verilen Haberler
Bugün dünyanın dört bir yanında yükselen gökdelenler, birbirini geçen servet yarışları, dijital çağın getirdiği nesiller arası çatışmalar ve aile bağlarındaki çözülmeler… Aslında bunlar yeni hadiseler değil. Bundan on dört asır önce Efendimiz (s.a.v.), Cebrâil (a.s.)’ın “Kıyametin alâmetlerinden haber ver” sorusuna şöyle cevap vermişti:
“Cariyenin efendisini doğurması ve yalınayak, çıplak koyun çobanlarının yüksek binalarda birbirleriyle yarıştıklarını görmen.” (Buhârî, Îmân 37; Müslim, Îmân 1)[1]
Âlimler bu ifadeyi özellikle nesiller arası otoritenin tersine dönmesi, çocukların ebeveynler üzerinde hâkimiyet kurması ve aile düzeninin çözülmesi şeklinde yorumlamışlardır. Bu yorum, modern toplumlarda belirginleşen otorite boşluğunu çarpıcı biçimde haber verir. Kur’ân ise ebeveyne iyiliği en temel emirlerden biri olarak hatırlatır:
“Rabbin, yalnızca Kendisine kulluk etmenizi ve ana-babaya iyilikte bulunmanızı kesin bir şekilde emretti.” (İsrâ, 17/23)[2]
Bediüzzaman Said Nursî bu çağın imtihanına işaret ederek der ki: “Bu asırda en büyük vazife, imanı kurtarmaktır. Zira fitneler içinde en çok yara alan, kalplerin iman bağlarıdır.” [3]
Fitneler Çağı ve İnsanlığın Yol Ayrımı
El-Fiten rivayetleri, kıyamet öncesi dönemde yaşanacak çalkantıları haber verir. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Fitneler, gece karanlığının parçaları gibi gelir. Kişi mü’min olarak sabahlar, kâfir olarak akşama erer.” (Müslim, Îmân, 186)[4]
Günümüzün hızlı ve sarsıcı değişimleri bu tasvire uygundur: savaşlar, ekonomik buhranlar, salgınlar, iklim krizi; dijital çağda yalan haberlerin ve hakikatin birbirine karışması… Hadislerde işaret edilen yüksek binalar yarışı, bugün Körfez’den New York’a kadar “en uzun bina” rekabetiyle gözler önündedir. Nesiller arası otorite boşluğu ebeveyn sözünün geçmez hâle gelmesiyle görünür olmuş; zenginliğin bereketini yitirmesi ise üretim ve servet artmasına rağmen milyarlarca insanın yoksullukla yüzleşmesinde tecelli etmiştir.
Kur’ân’da haber verildiği üzere:
“Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.” (Kamer, 54/1)[5]
Bu ayet, insanlığa zamanın daraldığını hatırlatır. Bediüzzaman’ın “Her karanlık bir sabahın habercisidir” sözü[6], fitnelerin yalnızca yıkım değil; aynı zamanda dirilişe vesile olabileceğini vurgular.
Geleceğin Akışı: Hadisler Işığında
Gelecek, hadisler ve ayetler ışığında tek çizgili bir kader değil; birden çok ihtimalin iç içe aktığı bir akış olarak okunabilir. Eğer teknoloji otoriterlerin elinde bir baskı aracına dönüşür, adalet zayıflar ve fitneler çoğalırsa rivayetlerde tasvir edilen karanlık dönem insanlığın payına düşer; insan, sahip olduklarıyla övünürken hakikati kaybeder, adalet yerini zulme bırakır.
Buna karşı başka bir istikamet de mümkündür: Fitnelerin yoğunlaştığı bir zamanda hakikati savunan samimi insanlar çoğalır; manevî bir uyanış başlar. Rivayetlerde bildirildiği üzere Mehdi’nin zuhuru ve İsa (a.s.)’ın inişi ile adalet yeniden ayağa kalkar. Kur’ân bu hakikati şöyle bildirir:
“Allah, kendi nurunu tamamlayacaktır; kâfirler istemese de.” (Saf, 61/8)[7]
Ve yine Kur’ân, müminlere tarihî bir vaadi hatırlatır:
“Allah, sizden iman edenlere ve salih ameller işleyenlere vaad etti ki, kendilerinden öncekileri halife yaptığı gibi onları da yeryüzünde halife kılacak, kendileri için seçip beğendiği dini onlar için sağlamlaştıracak ve korkularını güvene çevirecektir…” (Nur, 24/55)[8]
Belki de en gerçekçi okuma, bu iki çizginin dalgalı bir akış içinde iç içe seyredeceğidir: İnsanlık krizler ve çözümlerle sınanacak; her fitnenin içinde bir diriliş tohumu saklı kalacaktır. İmam Rabbânî’nin ifadesiyle: “Her sıkıntı bir rahmete kapı aralar.”[9]
İmanın Dayanıklılığı ve İhsanın Umudu
İnsanlık, teknolojinin zirveye ulaştığı; fakat ruhun susuz kaldığı bir çağda yaşıyor. Bir yanda uzaya giden roketler ve yapay zekâ şehirleri; diğer yanda zayıflayan aile bağları ve fitnelerle sarsılan toplumlar… Cebrâil Hadisi, bu çağda en güvenilir pusulayı gösterir: iman, İslâm ve ihsan. El-Fiten rivayetleri ise karanlığa karşı uyanıklık, sabır ve adaletle yürümeyi öğütler. Kur’ân’ın şu ayeti bu hakikati özetler:
“Allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de âhirette sabit bir sözle sağlam tutar. Zalimleri ise saptırır.” (İbrahim, 14/27)[10]
Neticede gelecek, yalnızca teknolojinin değil; ahlâkın, imanın ve maneviyatın da şekillendirdiği bir yolculuktur. Bugün gökdelenlerin gölgesinde yürüyen insanın asıl ihtiyacı, kalpte sağlam bir zemindir. Zira tarihin öğrettiği gibi, yüksek binalar yıkılabilir; fakat ihsan ile güçlenen kalpler yıkılmaz.
Kaynakça
1. Buhârî, “Îmân”, 37; Müslim, “Îmân”, 1.
2. Kur’ân-ı Kerîm, İsrâ 17/23.
3. Said Nursî, Lem’alar, 26. Lem’a.
4. Müslim, “Îmân”, 186.
5. Kur’ân-ı Kerîm, Kamer 54/1.
6. Said Nursî, Şualar, 5. Şua.
7. Kur’ân-ı Kerîm, Saf 61/8.
8. Kur’ân-ı Kerîm, Nur 24/55.
9. İmam Rabbânî, Mektûbât, I/266.
10. Kur’ân-ı Kerîm, İbrahim 14/27.