0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
129
Okunma

Her çağın kendine ait bir dili, bir ritmi, bir isyanı vardır. Fakat bazı insanlar o çağın sesine kulak veremez, kendi yüreklerinde bambaşka bir zamanın yankısını taşırlar. Onlar için "yanlış neslin doğru insanı" derler. Aslında yanlışlık değil, uyumsuzluk vardır; uyumsuzluk da çoğu zaman kendi derinliğinin bedelidir.
İçinde bulunduğu nesli kabullenmeyen insan, o neslin yüzeyselliğinden, hızından, duygusuzluğundan rahatsızdır. Kalabalığın peşinden gitmek yerine sorgulamayı, başını eğmek yerine başını kaldırmayı seçer. Böylece çoğunluk ona yabancılaşır. Yabancı kalan da çoğu zaman dışlanır. Çünkü kalabalık, aynısını görmek ister; farklı olan, eksikmiş gibi gösterilir.
Kendi neslini reddedenler çoğu zaman cahillikten değil, fazlasıyla farkındalıktan beslenir. Çünkü onlar, sessizce akan suyun altındaki çamuru da görür. Gösterişli vitrinlerin ardındaki boşluğu fark eder. Bu yüzden yalnız kalır, dışlanır, "yanlış zamanın çocuğu" damgasını yer. Oysa onların derdi eğitimsizlik değil, fazlaca uyanık bir zihnin sessizliği taşıyamayışıdır.
İnsan, çağının şartlarına göre ya kabullenir ya da sorgular. Kabullenen rahat eder; sorgulayan ise diken üstünde yaşar. Ama tarih boyunca ilerleten, hep o sorgulayanlar olmuştur. Belki kendi neslinde anlaşılmamış, ama gelecek nesillerde anlaşılmıştır.
Demek ki mesele yanlış zamanda yaşamak değil, doğru kalbi koruyabilmektir. Dışlanmak, bazen ileride anlaşılmanın tohumudur.
5.0
100% (1)