Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Çağdaş Durmaz
Çağdaş Durmaz

AŞKTA PİŞMANLIĞIN FELSEFESİ

Yorum

AŞKTA PİŞMANLIĞIN FELSEFESİ

( 2 kişi )

1

Yorum

6

Beğeni

5,0

Puan

195

Okunma

AŞKTA PİŞMANLIĞIN FELSEFESİ

AŞKTA PİŞMANLIĞIN FELSEFESİ




Epiktetos der ki:
"En büyük acı, geçmişe dönüp bakarken gördüğün boşluktur."
Bu boşluk, keşkelerle doldurmaya çalışırsan,
Her hece bir hançer olur.
Çözüm:
Boşluğu kabul etmekte değil,
O boşluğun içine
Tohum atmaktadır!

"Pişmanlık, ruhun zamana attığı çelme değil;
Zamana tuttuğumuz aynadır.
Kırılınca...
Parçalarıyla kendimizi keseriz."


"Sevgi, ruhun kendini öteki’nde tanımasıdır" der Hegel.
Kavuşma imkânı varken suskun kalan, kendini inkâr eden ruhtur.
Ölümle gelen veda ise:
"Öteki’nin yokluğunda, benliğin parçalanışıdır".
Çünkü:
Aşkın diyalektiği;
| Tez (Ben) | + | Antitez (Sen) | → | Sentez (Biz) |
...ölümle sentez parçalanır.
Geriye kalan: "Tarihin mezarlığında sonsuz bir eksikliktir".



SCHOPENHAUER: İRADENİN TRAJEDİSİ

"İnsan arzu ettiği şeyi elde edemeyince acı çeker, elde edince de sıkılır".
Ancak kavuşma fırsatı varken hareketsiz kalmak:
"İradenin kendini aldatışıdır".
Pişmanlık, bu aldanışın küllerinde doğar:
"Dünya bir irade ve tasavvurdur.
Sen tasavvur etmedin, irade etmedin...
Şimdi dünyan yıkıldı."

KIERKEGAARD’IN KAYGISI: SEÇİM VE SORUMLULUK

"Ya/Ya da" ikileminde takılıp kalan insan:
"Korku ve Titreme" içinde zamanı öldürür.
Son pişmanlık:
"Varoluşsal sıçramayı yapmamış olmanın utancı".
Kierkegaard’ın sesiyle:
"Tanrı önünde tek başınasın.
Ona ’keşke’ dememekle yükümlüsün.
Çünkü seçimlerin senin eserindi , kaderin değil"

NIETZSCHE: ZAMANA HAYKIRIŞ

Böyle Buyurdu Zerdüşt’teki daimi dönüş kavramı:
"Yaşadığın her an sonsuza dek yinelecekse,
O ’keşke’ anını kaç kez yaşamaya katlanırsın?"
Üst insan, pişmanlığı şöyle dövüştürür:
"Amor Fati! Kaderini sev!
O vedayı da, o sessizliği de...
Çünkü seni sen eden budur."


HEIDEGGER: VEDANIN ONTOLOJİSİ

Varlık ve Zamanda ölüm:
Dasein’ın en otantik olasılığıdır.
Kavuşamamak:
"Dünyada olmanın (In-der-Welt-sein) çöküşü".
Pişmanlık ise:
"Zamanın geçmiş modunda takılı kalarak,
Aslında hiç burada olmamış’ olmanın itirafı".
Heidegger fısıldar:
"Ölüm sana veda ettirdi,
Ama sen zaten ’ölmüş’ gibi yaşıyordun."


CAMUS: SİSYPHOS’UN GÖZYAŞLARI

"Başkaldırıyorum, öyleyse varım"
Kavuşma şansı varken suskunluk:
"Saçma ’ya teslimiyettir"
Ölümle gelen veda:
"Taşın tepeden aşağı yuvarlanışıdır"
Pişmanlık ise:
"O taşı yeniden itmeye başlarken dökülen ilk gözyaşı"
Ama Camus uyarır:
"Sisifos mutludur!
Çünkü başkaldırısı,
Pişmanlığından daha güçlüdür."


PLOTINOS’UN IŞIĞI

"Bir’den (The One) süzülen ruh,
Aşkla yükselir ona dönmek için."
Kavuşamadığın sevgili:
"Seni Bir’e yaklaştıran basamaktı.
Ölüm, o basamağı kırdı.
Şimdi dönüp bakma!
Tırmanmayı sürdür."


LEVİNAS: “ÖTEKİ”NİN SONSUZ SORUMLULUĞU

“Yüz, bana ‘Öldürmeyeceksin!’ buyruğunu verir” der Levinas.
Kavuşma fırsatını kaçırmak:
Ötekinin yüzüne ihanettir.
Ölümle gelen veda ise:
“Sonsuzluğun yüzünü artık görememektir”.

Pişmanlık, bu ihanetin ontolojik yüküdür:
“Zaman, ötekiyle karşılaşmamızda doğar.
Onu kaybettiğinde, zaman da çöker...”


HERRİKLEITOS: AŞKIN PARADOKSU

“Aynı ırmağa iki kez girilmez” sözünde saklı trajedi:
Aşk, o ırmağın sularında yıkanmaktır.
Kavuşma anı geldiğinde,
Sen hâlâ kıyıda ayaklarını ıslatırken,
Irmağın suları çekilir.
Pişmanlık:
“Değişimi anlayamayışın külleri üzerinde yükselen anıttır”

“Savaş her şeyin babasıdır” der Efesli Bilge:
Aşk da bir savaştır ; zamanla, korkularınla, kendinle...
Silahsız teslim olan, kaybeder.

LAO TZU: TAO’SUZ KALAN SEVGİ

“Bin millik yolculuk tek bir adımla başlar”.
Kavuşmak o tek adımdı , sen atmadın.
Tao Te Ching’in sırlarından:

“Bilge insan, fırsatı koklayan rüzgâr gibidir.
Rüzgâr döndüğünde, artık onu yakalayamazsın.”
Vedanın acısı:
Yin-Yang dengesinin bozulmasıdır.
Artık hayatında “Yang” (ışık) yok,
“Yin” (karanlık) ise seni kemirir.


DERRİDA: “ÖLMÜŞ SEVGİLİ”NİN METNİ

Yapı söküm teorisiyle bakarsak:
Kavuşma imkânı: Bir metindir.
Sen onu yanlış okudun.
Ölüm: Metnin silinmesidir.
Pişmanlık ise:
“Silinmiş kelimeleri yeniden yazma çabasıdır .
Ama bu kez mürekkebin gözyaşıdır.”

Derrida’nın uyarısı:
“Hiçbir metin aslına döndürülemez.
Ölen sevgili de...”.


MARCEL PROUST: ZAMANIN KAYIP KOKULARI

“Kayıp Zamanın İzinde” eserindeki istemsiz hafıza:
Madeleine kurabiyesine bandığı çayın kokusu gibi,
Sevgilinin kaybı da:
Aniden burnuna gelen bir kokuyla
Geçmişi diriltir.
Fakat:
Kavuşma şansını kaçırmak,
O kokuyu hiçbir zaman alamamaktır.

“Gerçek cennet, kaybedilmiş cennettir” der Proust.
Sen ise cennetin kapısında bekleyip içeri girmeyendin...


EAN-LUC MARION: “AŞKIN FAZLALIĞI”

Fenomenolojide “aşk” bir fazlalıktır:
“Seven, sevilenden fazlasını görür”.
Kavuşmamak:
Bu fazlalığı körleştirmektir.
Ölüm:
Fazlalığın yok oluşudur.
Pişmanlığın kökeni:
“Görme yetini kullanmayışının karanlıkta kalışıdır”.

Marion’un çaresi:
“Seven gözler, artık olmayan bedende bile
O fazlalığı görmeye devam etmelidir.”


MEISTER ECKHART: TANRISAL YOKLUK

14. yüzyıl mistiğinin devrimci fikri:
“Tanrı, ben ‘Hiç’ olduğumda içime dolar”.
Sevgilinin ölümüyle yaşanan yokluk:
İşte o “Hiç”tir!
Pişmanlığın dönüşümü:
Bu Hiç’in içinde
Tanrısal olanı bulmaktır.

“Aşkın en saf hali, varlığın değil,
Yokluğun kucağında doğar...”


KÜLLERİNDEN DOĞMA PROTOKOLU ; PLATON’UN MAĞARASINDAN ÇIKIŞ


Mağarada gördüğün gölgeler:
Keşkelerindir.
Çözüm:

Zincirlerini kır → Geçmişe saplanmayı bırak.
Işığa dön → Yüzünü şimdiye ve geleceğe çevir.
Gerçeği gör → Aşk ölmez, form değiştirir.

İBN ARABİ’NİN “HAZRET-ÜL CEM”İ

“Aşk, Hakikat’in tecellisidir”.
Ölen sevgili:
Sende bir “Fena” (yok oluş) yaratmalı ki,
“Beka” (ebedî kalış) gerçekleşsin.

“Veda, bir perdenin kalkışıdır .
Asıl sevgiliye (Hakikat’e) kavuşmak için...”


EPİKTETOS’UN BİÇARE ÇARESİ

"Kontrol edemediğin şeyler için üzülme.
Kontrol edebildiğin tek şey:
Şu anki tutumun."
Yap:
| Geçmişin "keşke"si → | Şimdinin "yapıyorum"u → | Geleceğin "yaptım"ı |
Olsun.


VE KENDİMCE ;

Aşk;
Duvarları sesle örülmüş bir kaledir.
Kavuşmak mümkünken içeri girmek yerine,
duvarların dışında resim çizenler...
Bilin ki:
Zamanın değeri,
Güneş batarken fark ettiğiniz
O son ışık hüzmeleridir.
Sonsuz sanırsınız çünkü...
Gece daha üzerinize çökmemiştir.

İnsan;
"Yarın..." dediği her an,
Kum saatindeki camı çatlatır.
Kum taneleri dökülür avuçlarına:
"Dur!" dersin, sımsıkı kapatırsın parmaklarını...
Ama kum, senin değil zamanın malıdır.
Pişmanlık:
Avucunu açtığında
Geriye kalan tek tanedir.
O taneyi de rüzgâr alır gider...


Pişmanlık ;

Ölüm döşeğindeki sevgiliye bakarken,
Gözlerinde gezinen o son ışıktır...
Aslında:
Ben seni hep sevdim diyemediğin
O kırık cümlelerin aynasıdır.
Çünkü aşk;
Söylenmeyen her kelimede
Bir mezar taşı diker kalbe.
Veda ise,
Son taşın üstüne bırakılan
Çürümüş bir güldür...

Ey sevgiyi toprağa veren ruh!
Dinle:
Aşk ölmez;
Ölen bedendir.
Hasret tükenmez;
Tükenen, cesaretini yitiren yürektir.
Zaman affetmez;
Ama sen, kendini affedebilirsin.

"O vedada kaybettiklerin,
Sana bir miras bıraktı:
Ölümün bile susturamadığı
Bir sevda türküsü...
Şimdi sesini yükselt:
Her ’keşke’ni bir ’şimdi’ye
Her gözyaşını bir tohum olarak toprağa at!
Bilesin ki:
Külünü savuran rüzgâr
Yeni bir baharın habercisidir."

Sabah ilk ışık vurduğunda,
Şu cümleyi fısılda kendine:
’Bugün, dünün vedasını doğuracak.’
Çünkü sevmek...
Pişmanlıkları değil,
Şu an avucunda titreşen
Ona kavuşma ihtimalini
Yaşamaktır."

Yürü sevdiğim ve korkma sevmekten
Sev ki ;
Kaybettiğin her nefes,
Sana soluduğum anın kıymetini
Bir kez daha hatırlatsın...


Çünkü gerçek aşk:
Kavuşulan değil,
Kavuşulmamış olanda bile
Izdırapla yoğrularak
Yüceleniştir.

"Ölüm sana vedayı dayattı,
Ama aşkı asla...
Çünkü sevmek;
Yokluğu varlığa dönüştürmenin
Felsefesidir."

Şimdi kalk!
Yokluğunu fark edecek kaç insan varsa,
Onlara şimdiyi fısılda
Çünkü zamanın kumları:
Bir kez dökülür, bir daha dolmaz...


Ey insan!
Unutma ki:
“Sevgilinin bedeni toprak olduğunda,
Senin bedenin de bir gün toprak olacak.
Ama aşk ;
İki toprağın arasında filizlenecek
Bir çiçektir...

Şimdi yapılacak tek şey var:
O çiçeği sulamak.
Suyun adı:
‘Geçmişi değil, şimdiyi sevmek’tir.

“Kalk!
Birine ‘seni seviyorum’ de.
Bugün,
Şu an,
Bu nefes alışında...

Çünkü felsefe:
Yaşanmış bir aşkın adıdır.”


Çağdaş DURMAZ




Paylaş:
6 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Aşkta pişmanlığın felsefesi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Aşkta pişmanlığın felsefesi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
AŞKTA PİŞMANLIĞIN FELSEFESİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
Tamer Umut
Tamer Umut, @ervh-ifirkat
31.8.2025 21:52:33
5 puan verdi
aslında bu yazıya yorum yazmayı çok isterdim Epikletos'tan başlayıp didişmem gerekecekti tarihe geçmiş bu şahsiyetlerle :))))
çok beğendim pişmanlığı felsefi olarak derlemenizi. bu yazıyı daha derinlemesine okuyup anlamak için görünür bir yere alacağım izninizle.
tebrik ediyorum. saygılarımla
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL