0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
134
Okunma
İnsan Denilen Canlı Bilgisayarın Sırrı
Yazar: Murat Kerem
Bir bilgisayarı açtığınızda milyonlarca satır kod görünmez bir şekilde işlemeye başlar. Siz sadece sonuçlarını görürsünüz: Açılan programlar, çalışan uygulamalar, işleyen bir sistem.
Peki, ya aynı mucizenin bedenimizde, üstelik çok daha kusursuz şekilde, her an gerçekleştiğini düşündünüz mü?
Kalbimiz hiç durmadan atar, beynimiz saniyede milyonlarca sinyal gönderir, hücrelerimiz görünmez bir fabrika gibi çalışır. Ve bütün bu sistemi yöneten görünmez bir yazılım vardır: DNA.
Bir bilgisayarı gördüğümüzde onun bir mühendisi olduğunu hemen kabul ederiz. O hâlde milyarlarca hücreyi yönetebilen kusursuz bir sistemin de elbette bir Yaratıcısı olmalıdır.
Görünmez Yazılım: DNA
Her hücremizin çekirdeğinde bulunan DNA, bütün canlılığımızın yazılımıdır. Bir bilgisayarda Windows veya macOS nasıl programların çalışmasını sağlıyorsa DNA da hangi proteinin ne zaman üretileceğini belirler.
Bir cep telefonunu elinize aldığınızda içinde milyonlarca satır kod olduğunu bilirsiniz ama ekranda sadece ikonları görürsünüz. DNA da böyledir; göz rengimizi, saç tipimizi, hatta hangi hastalıklara yatkın olduğumuzu görünmez kodlarla belirler.
Kur’ân bu hakikati şöyle bildirir:
“Andolsun, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.” (Tin, 95/4) [1]
Bu ayet, insanın hem biyolojik yapısının hem de ruhî donanımının kusursuzluğunu hatırlatır.
Çalışan Kopyalar: RNA – Hücrelerin Mesaj Taşıyıcısı
Bilgisayarın “yedek diski” olduğunu hayal edin. Asıl dosyalara dokunmazsınız ama yalnızca işinize yarayan kısmını kopyalayıp çalıştırırsınız. İşte RNA budur.
Bir restoranda şef, ana tarifi gizli tutar; garson mutfaktan sadece sipariş fişini alır ve aşçılara iletir. Şefin gizli kitabı DNA, garsonun taşıdığı sipariş fişi RNA, ortaya çıkan yemek ise protein gibidir.
İmam Gazâlî’nin şu sözü sanki bu işleyişe ışık tutar gibidir:
“Her şeyin hakikati bir yazı gibi, bir satır gibi, bir harf gibi Allah’ın ilminde yazılıdır. O ilimden kudretine intikal eder.” (İhyâ-u Ulûmi’d-Dîn) [2]
Yani DNA’daki şifre de aslında Allah’ın ilminden kudretine yansıyan bir nakıştır.
Canlı Uygulamalar: Proteinler
Bilgisayarın uygulamaları olmadan hiçbir şey yapamayız. Word, Photoshop, oyunlar… Hepsi kodun işlenmiş hâlidir. İnsan bedeninde de proteinler tam olarak budur.
Bilgisayarınızda Word olmadan yazı yazamazsınız, Spotify olmadan müzik dinleyemezsiniz. İnsan bedeninde de proteinler olmadan hiçbir şey çalışmaz. Kaslarımızı kasan, gözümüze ışığı algılatan, ekmeği şekere dönüştüren hep proteinlerdir.
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Allah, hastalığı da devasını da yaratmıştır. Her hastalığın bir ilacı vardır.” (Buhârî, Tıbb, 1) [3]
Proteinlerin ve bağışıklık sistemimizin varlığı da bu ilahî hakikatin bir parçasıdır. Onlar bedenin şifa bulma mekanizmalarıdır.
Bedenin Şarjı: Enerji Döngüsü
Bir telefonu düşünün: Şarjı bittiğinde bir işe yaramaz. İnsan bedeni de böyle; enerjisi bitince bütün sistem durur. İşte bu enerji, hücrelerimizde ATP adı verilen küçük enerji paketlerinde depolanır.
Koşudan sonra nefes nefese kalmamız, aslında hücrelerimizin daha çok “pil” üretmeye çalışmasından ibarettir.
Nasıl ki telefon şarj edilmezse kapanır, biz de oksijen almazsak sistemimiz çöker.
Kur’ân bu gerçeğe şöyle işaret eder:
“Geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da O’nun emriyle boyun eğmiştir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için deliller vardır.” (Nahl, 16/12) [4]
Yani kozmik döngü bile insanın hayatına hizmet edecek şekilde kurulmuştur.
Hücrenin Sessiz İşçileri: Enzimler
Her biyokimyasal reaksiyonun hızı, enzimler sayesinde düzenlenir. Onlar olmasa sindirim saatler değil, yıllar sürerdi.
Çamaşır makinelerindeki deterjanların içinde “enzimler” vardır. Onlar yağ lekesini parçalayarak temizliği hızlandırır. Aynı prensip, midemizdeki amilazın ekmekteki nişastayı parçalayarak şeker hâline getirmesinde geçerlidir.
Resûlullah (s.a.v.) buyurmuştur:
“Allah, her derdin devasını da yaratmıştır.” (Buhârî, Tıbb, 1) [5]
Enzimler de bu hikmetin canlı örneğidir; bedenin içindeki görünmez işçiler gibidirler.
Hücrelerin WhatsApp’ı: Kimyasal Haberleşme
Hücrelerimiz birbirleriyle kimyasal sinyallerle konuşur. Bir korku anında salgılanan adrenalin, kalbimizin hızlanmasına sebep olur.
Telefonunuza bir mesaj geldiğinde anında titrer ve bildirim sesi çıkar. Vücudumuzda da adrenalin hormonu geldiğinde kalbimiz hızlanır, göz bebeklerimiz büyür, kaslarımız alarma geçer. Bu, hücrelerin kendi “mesajlaşma ağı”dır.
Mevlânâ’nın ifadesiyle:
“İnsan bir damla sudan yaratıldı; ama içinde nice sırlar gizlendi. O damla su, bir âlem oldu.” (Mesnevî, Cilt 1) [6]
Bu söz, küçücük bir damlanın nasıl koca bir iletişim ağına dönüştüğünü anlamamıza ışık tutar.
Hayatın Görünmez Mutfağı: Kimya ve Biyoloji
Kimya, biyolojinin dilidir. DNA’dan protein sentezine, kaslarımızın kasılmasından beynimizdeki sinyallere kadar her şey kimyasal reaksiyonlarla açıklanır.
Mutfakta şeker ile suyu karıştırıp kaynatınca şerbet oluşur. Bu da kimyasal bir değişimdir. Ama hücredeki kimyasal değişimler bunun milyarlarca kat daha karmaşık hâlidir. Hayat, bu görünmez mutfakta sürekli pişen “kimya tariflerinden” doğar.
Bediüzzaman Said Nursî bu hakikati şöyle dile getirir:
“İnsan, kâinatın küçültülmüş bir nüshasıdır. Ve Cenâb-ı Hakk’ın kudretine ve hikmetine bir aynadır.” (Sözler, 23. Söz) [7]
Yani insan, kâinat kitabının küçük ama kapsamlı bir özeti gibidir.
Kusursuz Mühendislik: Tasarımın Sahibi
Bilgisayar varsa bir mühendisi, yazılım varsa bir programcısı vardır. İnsan gibi mucizevî bir bilgisayar varsa, onun da bir Yaratıcısı vardır.
Kur’ân bu hakikati şöyle dile getirir:
“Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde nice deliller vardır. Hâlâ görmüyor musunuz?” (Zâriyât, 51/20-21) [8]
İnsanın sadece kendi varlığına bakması bile bu daveti anlaması için yeterlidir.
Ve yine buyurulur:
“O, her şeyi yaratmış ve yarattığı şeyi bir ölçüye göre takdir etmiştir.” (Furkan, 25/2) [9]
Bu ayet, hücredeki enzimden galaksilere kadar görülen ölçüyü hatırlatır.
Bediüzzaman’ın ifadesiyle:
“İlim bir nurdur; o nur ile eşya okunur. Her şeyde, hatta en küçük bir zerrede, Allah’ın isimlerinin nakışları vardır.” (Mektubat, 19. Mektup) [10]
Yani mikroskopla görülen küçücük bir hücre bile ilahî isimlerin tecellisini taşır.
Tefekkürün Penceresi: İnsanlık İçin İlahi Yazılım
İnsan, kendi yazılımını taşıyan bir canlı bilgisayardır:
• DNA -> Kod / İşletim sistemi
• RNA ->Çalıştırılabilir dosya
• Proteinler -> Uygulamalar
Ama unutmayalım: Biz sadece “kullanıcı”yız. Asıl mühendis, yazılımcı, programcı, yani Yaratıcı ise Allah’tır.
Bugün bilim bize DNA’nın sırlarını açıyor, genetik bilimi insanın haritasını çıkarıyor. Fakat bu haritanın çizildiğini görmek, haritacıyı görmezden gelmemize sebep olamaz. Aksine, her yeni keşif bizi daha çok hayran bırakmalı.
Kur’ân-ı Kerîm’in çağrısı da budur:
“Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde nice deliller vardır. Hâlâ görmüyor musunuz?” (Zâriyât, 51/20-21) [8]
Evet, kendimize bakmayı bilen herkes için, kalbinin atışında, nefesinin geliş gidişinde, hücrelerinin sessiz fabrikasında sayısız deliller vardır.
Tıpkı bir saatin tik taklarıyla zamanı göstermesi veya bir bilgisayar fanının sürekli dönerek sistemi serin tutması gibi, kalbimizin ritmi ve nefesimizin akışı da bu büyük yazılımın işaretlerindendir. Bunlar bize sürekli şunu hatırlatır: Bu kusursuz düzen, kendi kendine var olamaz.
İşte bu deliller bize şunu fısıldar:
Bilim, eşyayı anlamamızı sağlar; tefekkür ise o eşyanın sahibine götürür. O hâlde kendine bakan herkes, aslında Rabbine açılan bir pencereye bakıyor demektir.
Kaynakça
1. Kur’ân-ı Kerîm, Tin Sûresi, 95/4.
2. İmam Gazâlî, İhyâ-u Ulûmi’d-Dîn.
3. Buhârî, Tıbb, 1.
4. Kur’ân-ı Kerîm, Nahl Sûresi, 16/12.
5. Buhârî, Tıbb, 1.
6. Mevlânâ, Mesnevî, Cilt 1.
7. Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 23. Söz.
8. Kur’ân-ı Kerîm, Zâriyât Sûresi, 51/20-21.
9. Kur’ân-ı Kerîm, Furkan Sûresi, 25/2.
10. Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, 19. Mektup.