12
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
610
Okunma

Sitemizin sahibi Ansızın’la ablamın bu fotoğrafları 2010’dan
Babamız gedikli başçavuş (sonradan ordudan ayrılmış), annemiz İstanbul’da yaşayan istihbarat şefinin kızı. Kader onları babamın görev yeri Nusaybin’de karşılaştırmış. O karşılaşmadan üç çocuk doğmuş. Sırayla: Ablam Afet İnce Kırat, ben, rahmetli erkek kardeşimiz. Ablam rahmetlilere dualarını bile şiirle etti:
“Dokunma ne olursun öksüz düşüme anne
Şiir serdim üstüne yerde üşüme anne”
Ablam benden bir buçuk yaş büyük. Çocukken sanki daha büyük görüyordum. Yardımcım, ışığımdı.
Eskiden iftihar belgeleri verilirdi. Sınıfın değil, şubelerin birincisine. Ablam ortaokulda her yıl her dönem bu belgeyi alırdı.
Ablam lise son sınıfta eniştem tarafından kaçırıldı. Altı çocukları oldu. Eniştem, takım kuracağım, diyordu; ama son çocuğu bebekken kalp krizi sonucu rahmetli oldu. Otuz üç sene önce.
Ablamın büyük kızı şimdi elli yaşlarında. Sınıf öğretmeni.
Büyük oğlu ablamın şiire başlama nedeni: İzmir’e birinci tercihi olan üniversiteye okumaya gitti güya. Birçok yerden burs alıyordu. O ise internet oyunlarına düşkünmüş. Üst üste iki yıl devamsızlıktan kaydı silinmiş. Geri dönmeye yüzü olmamış ki parasız pulsuz İzmir’de hayatta kalmaya çalışmış. Ne bir mektup ne bir telefon. Ablam onun yokluğuna yazmaya başladı şiirlerini. Çok aradı, defalarca İzmir’e gitti. Sonunda buldu. Adeta sokağın sarmalından, yılanın ağzından çekip aldı yavrusunu. Evine getirdi. Yıllarca hayata küstü o genç, evden dışarı çıkmadı. Onun terapisti oldu:
“Nice yanardağ vardı zamanla sönmedi mi?
Gözünden akan suya alev dayanmaz oğul
Öfkelenen dalgalar geriye dönmedi mi?
Bir vurup bir kaçmaya kayalar kanmaz oğul
Yediklerin bal olsun içtiğin sular şerbet
Gönül kuşun canlansın etmelisin muhabbet.”
Bu, büyük oğlu şimdi bir üniversitede memur.
Eniştem tanker sürüyordu. Bir otobüsle çarpışmış. Otobüs eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın. Eniştem kusurun kendinde olmadığını söylüyordu ama %100 kusurlu bulundu. SGK parayı karşı tarafa ödedi sonra da ablama tazmin için dava açtı:
“Az mı çektim elinden bilir misin kaç yıldır
İcra haciz ne varsa alıp eline saldır
Nasılsa kalbimi de tımar ettirdim bıldır
Daha çok beklersin sen ölmeyecem SGK
Ekmeğimi seninle bölmeyecem SGK”
Oğlu kayıpken yukarıdaki sebeple Amasya’daki evini satmak zorunda kaldı. Büyük kızının “Niğde’ye yanımıza gel” ısrarına rağmen kardeşinin, yani benim yaşadığım şehre Mersin’e gelmeye karar verdi:
“Gözlerimi bırakıp kuzeyin yeşiline
‘Geri dön’ deme diye kilit takıp diline
Düşüp kara yollara güneyin sahiline
Dertleri kucağıma çekip de gideceğim
Hasretini göğsüme ekip de gideceğim.”
Mersin’in uzak bir mahallesinden ucuz bir ev alındı tapusu kızının üzerine. Rahmetli kocasından kalan emekli maaşının 3/2’siyle diğer çocuklarıyla birlikte geçinmeye çalıştı. Bu yoklukta küçük kızını da üniversitede okuttu (Şimdi İngilizce öğretmeni):
“maaşımı alınca gittim hemen pazara
uğratmadan cüzdanı kem gözlüye nazara
borçları düşünerek vazgeçmeden kazara
ne çare ki kendimi zengin vatandaş sandım
dolaştım tezgâhları varlığımdan utandım”
18 sene Mersin’de kaldı ama kalbindeki şehir Amasya’ydı:
“Bembeyaz hayatta huzur evvela
Neşeli görevler olmadan bela
Yeşiller içinde bir ev mesela
Tozpembe hayaller kurma zamanı”
3 sene önce Mersin’deki evi sattı. Kocasının mezarının bulunduğu şehre Amasya’mıza gitti. Bu kez de Amasya’nın uzak mahallesinde bağların içinde bir ev satın aldı. Bekâr, İngilizce öğretmeni olan küçük kızıyla birlikte aynı evde yaşıyor. Ortanca kızı İzmir’de çalışıyor. Diğer iki oğlu sezonluk olarak turistik bölge otellerinde; sezon bitiminde ablamın yanına geliyorlar. Belki ablamın çekim gücü onları birbirlerine daha da yakınlaştırdı. Ablamın şu an, en büyüğü doktor, en küçüğü dört aylık yedi torunu var.
Ablamın birçok hastalığı var, saymayacağım; çünkü neresi sağlam ki. Artık pek yürüyemiyor. Geçen üç ayaklı baston aldığını söyledi:
“Geldim yine kapına yine sana muhtacım
Düzenli içmesem de ilaçlarım tükendi
Yürümek zulüm oldu azalmaz oldu acım
Ben inat o inattı hastalık beni yendi
Solumda atan saat stres diyor doktor bey
Gülmek bilmeyen surat stres diyor doktor bey”
Yapabildiği kadar ev işi yapıyor. Eskiden bir şiiri bir gecede üç farklı versiyonla yazdığı oluyordu, şimdi yazamıyor.
Ablamın Edebiyat Defterinde binden fazla şiiri vardı: Bir şeye kızıp silmeye başladı. Kimini de sildi. “Ansızın” fark etmiş ve şiir silme hakkını elinden almış. Ablam da bazı şiirlerin içeriklerini sildi (Ansızın bilmiyor). Daha sonra da bazı şiirlerini pasifledi sanırım. Şu an sekiz yüzün üstünde kayıtlı şiirine ek yüzün üstünde de yazısı var.
Burada ablamın şiirinden ve sanatından söz etmeyeceğim, yalnızca şunu söylemek istiyorum: Şiirlerinin büyük çoğunluğunu çocuklarına ve torunlarına yazdı.
Yıllar önce, ablamın Yozgat Sürmene şiir şenliklerine gideceğini Ansızın biliyormuş. Orada sorup ablamı bulmuş. Ansızın, ablamın yanına gelip kendini tanıtmış, ablam ilk önce anlayamamış. Sonra Edebiyat Defteri deyince ablam karşısındakinin gençliğinden, belki ona aşağıda bahsedeceğim yazdığı şiirin ağırlığından, gözyaşı dökmüş. Ansızın da bu olayı unutmamış, yıllar sonra benimle yaptığı bir yazışmada o da aktardı bu karşılaşmayı. Orada ablamı tavla oynamaya davet etmiş. Ansızın ile, yenilenin “Bu el öpülür usta” diye şiir yazma için iddiaya girmişler. Bir şair arkadaşın(Toynak) Ansızın’ı yanlış hamlelere yönlendirmesi sonucu tavladan ablam galip ayrılmış. Bu olayı şiirleştirip aşağıdaki gibi başlayan bir şiir yazdı:
“Ben ustayım Ansızın sen de yanımda çırak
Git sitenle ilgilen tavlayı bana bırak...”
Ansızın iddiayı kaybetmesine rağmen uzun süre şiir yazmadı. Ablam da empati yaparak onun ağzından aşağıdaki şiiri yazdı:
“Uzatma artık yeter tüm dünyayı satarım
Bak kafamı kızdırma siteden de atarım.
Bekliyorum diyerek mesajlar ekliyorsun
Yazdık işte yetmez mi daha ne bekliyorsun?”
Ansızın, ablamdan kurtulamayacağını anlayınca aşağıdaki dizelerle başlayan bir şiir yazdı:
T/oynağın oyununa gelip oynarsanız Afet kırat’la tavla
Yenilmeye şimdiden hazırlıklı olun
Şiir altına da:
Beni Yozgat’ta tavlada 5-4 yenen değerli büyüğüm Afet Kırat; oyun başlarken dediğim gibi, ben bu eli öperim.
Bir gün ne oldu bilmem ablam aşağıdaki şiir yazdı:
“Bana mızıkçı demiş sayın site sahibi
Mızıkçı değil miydi Yozgat’ta yenilirken?
Bir de mavişim demiş ilgisi varmış gibi
Siteye bastırmadın bir buçuk yıl Ansızın
Öcüm var alacağım ama şimdi çok erken.
İtiraf et her şeyi doğru söyle Ansızın
İnkâr sana yakışmaz yapma böyle Ansızın.”
Ablam Niğde’deki kızının yanında bir süre kalmaya gittiğinde Ansızın bir bayan şaire vekâlet vermiş; ama o tavlayı bilmiyormuş, ablam hem öğretmiş hem yenilmiş.
Bir defasında da ablam İzmir’deki kızının yanındayken site üyelerinin katıldığı bir buluşma gerçekleşmiş. Ablam da katılmış. Ansızın, belki yukarıdaki yenilgiden cesaretlenip ablamla yine tavla oynamış. Ablam yenilmiş:
“Üzülmedim mutluyum yenildim bile bile
Yılların acısını alsın diye evladım
Zar salladın, zar tuttun ve daha bir çok hile
Göz yummak görevimdi madem anneydi adım
Mutluyum ellerimi öptürdüm ya Ansızın
Geçti mi iki yıldır içinde artan sızın”
Ablamın üç oğlu var ama dördüncü oğlu gibi gördüğü kişi Ansızın.
Yukarıda bahsedeceğimi söylemiştim: Aslında ilk başlarda Ansızın ile yıldızları barışmamış. Sebebini bilmiyorum ama kızıp “...seni gidi Ansızın, Fransız’ın” uyaklı bir taşlama yazmış. O da ablamı siteden atmış. Ablam çok üzülmüştü, siteye yeniden “girmek” istiyordu. O zamanlar şiir atölyesi vardı. Oraya başladı, oradaki bir şairin tavassutuyla Defter’e geri döndü (sitenin ilk yılları).
Şimdi her gün yine giriyor ama üç beş şiirle birlikte benim yorumlarımı okuyup çıkıyor:
“Aman yapma Azrail acelen nedir böyle
Cennetteki huriler yetmez mi oldu söyle
Çoğunu unutmuşsun bir dolaşıver şöyle
Daha yeni yetmeyim yaşlanınca gelirim
Kutupta sıcaklardan haşlanınca gelirim
Neyzen’in şiiriyle taşlanınca gelirim.”
(Birkaç üyeliğim askıya alındı: Her üyeliğimde farklı bir şiir anlayışıyla yazdım: Farklı kişileri takibe aldım. Ablamla 18 yıldır aynı sitedeyiz. Kardeş olduğumuzu kimse bilmiyordu).
Sararmış sayfalarda birkaç dizeymiş kalan
Koca dünya yalan da Afet değil mi yalan?
Seddar İnce/ Mersin/ 29.08.2025
5.0
100% (9)