Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Çağdaş Durmaz
Çağdaş Durmaz

Koşulsuz Sevgi

Yorum

Koşulsuz Sevgi

( 3 kişi )

4

Yorum

8

Beğeni

5,0

Puan

229

Okunma

Koşulsuz Sevgi

Koşulsuz Sevgi




Kâmil orta yaşlarda üçüncü sınıf bir yazardı. Doğayı ve gözlemlemeyi çok seviyordu. Ailesinden kalma bahçeli bir evde tek başına yaşıyordu. İçinde kapanmayan bir yarası vardı ve bunu kimse bilmiyordu. Her sabah yaptığı gibi sabah evinin bahçesinde çayını yudumluyordu. Sabahın cılız ışıkları, Kâmil’in bahçesindeki ceviz ağacını kızıla boyarken, o taş masada oturmuş, buğulu çayını yudumluyordu. Parmakları bardağın sıcağında titredi. "Sevgi," diye düşündü, "neden bazı insanlara kum tanelerini saydıran bir hesap makinesi gibi ?" Bahçesindeki bu sessizlik onun için paha biçilmezdi. Gözleri, toprakta titreyen çiy tanelerine takıldı. Her biri, güneşle buluşunca buharlaşacak minik dünyalardı. "Koşulsuz sevgi," diye mırıldandı dudakları arasından, "Acaba bir çiy tanesi kadar kırılgan mı koşulsuz sevmek?"

Kâmil: (Çay bardağını avuçlarıyla ısıtırken, gözlerini bahçenin derinliklerine dikti. Sesini duyan yoktu, sadece rüzgârın taşıdığı sözcüklerdi.)

“İnsan dediğin, sevmeyi bile koşullara bağlıyor. ‘Şunu yaparsan severim’, ‘böyle olursan…’ Toprak hiç böyle mi davranıyor?” diye sesli düşündü. Bir karınca ordusu, masanın ayağında ilerliyordu. Taşıdıkları ölü bir tırtıldı. Hepsi aynı yöne, aynı amaca kilitlenmiş, hiçbiri, “Bu benim payıma düşen mi?” diye sormuyor, kavga etmiyorlardı O sırada Kâmil, kırmızı kiremitlerin çatlağında filizlenen bir papatyaya eğildi. Kökleri, sert tuğlaların arasından kıvrıla kıvrıla toprağa ulaşmaya çalışıyordu. İnatçı bir aşk gibi. Elini uzattı, yapraklarına dokundu. Soğuk ve ıslaktı.
“Toprak,” diye fısıldadı, “sen bu minik cana ne vaat ettin ki bu kadar inatla peşinden gidiyor? ‘Susuz bırakırım’ mı dedin? ‘Güneşi keserim’ mi?”
Papatya, rüzgârla başını salladı sanki. Koşulsuzluğun sessiz cevabıydı bu: Toprak veriyordu, çünkü özü buydu, alma beklentisi yoktu. Beklenti olsa, çorak olmaz mıydı her yer ?

“İnsan ilişkileri neden böyle değil?” diye geçirdi içinden Kâmil. “Sevgimizi bir banka hesabı gibi yönetiyoruz. Yatırım yapıyoruz, faiz bekliyoruz. Oysa şu dut ağacına bak…”
Dalları, komşu bahçedeki eriğe doğru uzanmıştı. İki ağaç, yaprakları birbirine karışmış, gölgeleri zeminde tek bir koyu leke oluşturmuştu. Kökleri ise görünmez iplerle birbirine dolanmış, aynı suyu, aynı mineralleri paylaşıyordu.
“Kim demiş ‘Senin kökün benim alanıma girdi’ diye? Kim hesap sormuş ‘Benim suyumu içiyorsun’ diye? Hayatta kalmak için bile olsa, bu birliktelik , koşulsuz bir güven değil mi?”




Akşamüstü yağan yağmur kısa sürmüş , dinmişti. Kâmil, çamurlu toprakta bir solucanın izini takip ediyordu. Hayvan, nemli karanlığında kıvrıla kıvrıla ilerliyor, arkasında parlak bir sümüksü iz bırakıyordu. Birden, bir kuş gölgesi yere çakıldı! Sığırcık, gagasını hızla savurdu. Solucan, son bir kıvranışla toprağa daldı. Kuş, boş gagasıyla şaşkın bakındı.
Kâmil: (Diz çöktü, ıslak toprağa dokundu. Sesinde bir hüzün ve hayranlık vardı.)
“Seni sakladı toprak… Hem de kuşu aç bırakma pahasına. Neden? Çünkü sen onun evladısın. Çünkü sen onun parçasısın. Koşulsuz koruma… işte bu.”
Kuş, öfkeyle çığlık atıp uçtu. Solucan ise derinlerde, güvendeydi. Toprak, asla “Hakkımı öde” demedi.



Akşam yemeğinden sonra Kâmil odasına çekilmiş, eski bir defterin sayfasına eğilmişti. Mürekkep hokkası, masanın kenarında bir kara delik gibi duruyordu. Kalemi eline aldı. Başlığı yazdı:

“KOŞULSUZLUĞUN KORKUSU”


Sonra durdu. Gözlerini kapadı. Zihninde, bahçedeki tüm sahneler canlandı:
Karıncaların fedakâr yürüyüşü, papatyanın tuğlaya kök salan inadı, dut ve eriğin dallarının kucaklaşması, toprağın solucanı saklayışı...


“İnsan,” diye yazdı titreyen harflerle, “sevgiyi bir sözleşmeye dönüştürdüğünde, ruhunu kurutur. Oysa doğa bize fısıldıyor: Gerçek sevgi, bir nefes gibidir. Alırsın, verirsin… hesabını tutmadan. Çünkü nefes almak ‘koşul’ değil, varoluşun ta kendisidir.”


Defterin başında, saatler geçti. Kâmil, kalemini bıraktı. Balkona çıktı. Ay, bulutların ardında pusluydu. Sesini yıldızlara doğru yükseltti:
“Anlıyorum artık… Koşulsuz sevgi, bir lütuf değilmiş. Bir seçim bile değilmiş aslında. Tıpkı toprağın tohuma, suyun köklere, güneşin yaprağa yaptığı gibi… Bu, evrenin temel döngüsü. Biz ona ‘sevgi’ diyoruz sadece. Ama o, bir ağacın özsuyunun yükselişi kadar doğal, bir çiçeğin polenini rüzgâra bırakışı kadar kendiliğinden.”
Derin bir nefes aldı. Gece serinliği ciğerlerine doldu.
“Peki neden bu kadar zor gelir insana? Belki de… kontrol tutkumuz yüzünden. Koşulsuz sevmek, kontrolü bırakmaktır çünkü. Toprak gibi olmak; alacaksın, vereceksin, koruyacaksın… ve karşılık beklemeden bırakacaksın evrenin döngüsüne. İşte insanı korkutan tam da bu: Kontrolsüzlük.”



Kâmil, defterden bir yaprak kopardı. Yazdıklarını katlayıp, bahçedeki en yaşlı meşe ağacının köklerine bıraktı. Üzerine bir avuç nemli toprak serpti.
“Al bunları,” diye mırıldandı ağaca, “senin öğrettiklerini yazdım. İnsanlara anlatacağım. Belki bir gün, bir çocuk buraya gelir, bu kağıdı bulur… ve koşulsuzluğun sadece bir ‘fikir’ değil, nefes alan bir gerçek olduğunu hatırlar.”
Ertesi sabah, kağıt yerinde yoktu. Yağmur eritmiş miydi, yoksa solucanlar mı çekmişti toprağa? Kâmil, gülümsedi. Koşulsuzluğun gerçek sırrı buydu işte: Vermek ve izini sürmemek.
Ertesi sabah meşenin dibinde, minik bir mantar filizlenmişti. Rengi, düne kadar orada olmayan bir canlılıktaydı. Kâmil, parmağıyla mantarın şapkasına dokundu.
“İşte,” diye fısıldadı rüzgâra, “sevginin en saf hali: Verdiğin şeyin, seni aşan bir hayata dönüşmesi…”
Ve o an, yıllardır taşıdığı iç hesaplaşmanın ağırlığı, meşenin kökleri gibi toprağa karıştı. Geriye, koşulsuz bir ferahlık kaldı.



Kâmil, bahçesinin kapısını açtı , dışarı çıktığında komşusunun hasta köpeğini görüp geri döndü , elinde bir tabak akşamdan kalan et suyu çorba vardı. Köpeğe verirken komşusu onu uzaktan izliyor bir taraftan da kahvaltısını ediyordu. Komşusu ’’Ne güzel saf sevgiyle yaklaşıyorsunuz köpeğe ..’’

Kâmil sadece gülümsedi:
“Bu çorbayı ona vermek, benim ondan aldığımdan daha değersiz”

Komşusu ; ’’Nasıl yani ? ’’

Kâmil; ’’ Onun bana verdiği saf ve koşulsuz sevginin yanında nedir ki ’’

Bu sözleri sarfederken içinde büyük bir huzurla sokakta yürümeye başladı , sanki sırtında taşıdığı yılların hesap defteri toprağa düşmüştü. Yerine, toprağın suskun bilgeliği oturmuştu.
O ağacın altına gömdüğü aslında kendi yüküydü...


Gerçek sevgi; bir tohumun filizlenirken çıkardığı sesten daha sessiz, bir meşenin kök salışından daha derindir.

Ve o sessizliğin içinde, insan nihayet kendi içinde özgürleşir...

Çağdaş DURMAZ

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (3)

5.0

100% (3)

Koşulsuz sevgi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Koşulsuz sevgi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Koşulsuz Sevgi yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Müjgan Akyüz
Müjgan Akyüz, @mujganakyuz
29.8.2025 00:03:26
5 puan verdi
İnsanlarda bir annelerde vardır koşulsuz sevgi, yavrusu katil olsa bile onun gözünde dünyada tektir.

Harikaydı yine, çok çok tebriklerimle
Etkili Yorum
suyun sancısı
suyun sancısı, @suyun-sancisi
28.8.2025 23:43:47
Koşulsuz sevginin ne anlama geldiğini en iyi sen bilirsin arkadaşım
anlamlı bir öyküydü

çokça tebrik ve selam ile
Etkili Yorum
Tamer Umut
Tamer Umut, @ervh-ifirkat
28.8.2025 23:20:07
5 puan verdi
her zamanki gibi çok anlamlı ve ders niteliğinde bir yazı okudum. doğa ve içinde yaşayan canlılar üzerinden giderek koşulsuz sevgiye taşıdınız bizi de. her şeyin cevabı doğada gizlidir derlerya, yazınızı okuyunca buna bir kez daha inandım.
tebrik ediyorum. saygılarımla
Etkili Yorum
Halit Durucan
Halit Durucan, @halitdurucan
28.8.2025 23:17:15
5 puan verdi
Karşılıksız sevgi; almadan verebilmek... İnsanlardan bazılarına has özelliklerdir bence. Her insan bencil olmaz ve olamaz. Tıpkı toprak gibi, su gibi. Çünkü onlar ilahi program gereği böyle davranıyor ve evrende döngü başkalaşarak varlığını sürdürüyor. Ah insanların tamamı da böyle olabilseydi. Toprağa, karıncaya ve solucana bakıp tabiat anadan dersler çıkarabilse... Çağdaş hocamdan aklı düşünmeye zorlayan harika bir paylaşım okudum. Yürek sesinize saygılar selamlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL