1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
467
Okunma
Bugüne kadar düşünce eşitliğini ve onun farklı kimliklere göre şekillenme biçimini bozmamaya özen gösterdim. Ne kendi adıma ne de karşı taraf adına, birileriyle kavgalı bir ortamda vakit harcamak istemem. Doğruyla eğrinin savaşına girmek, sadece zaman kaybıdır.
İnsanın düşüncesi, başka düşüncelere etiksel katkı sunar. Aynı dili konuşmak, aynı topraklarda yaşamak ne kadar anlamlıysa; yazılanla konuşulan üzerindeki haklar da o kadar eşittir. Düşünce, sağa sola çekiştirilecek bir şey değil; adı üstünde, kişinin kendi kendine dokunuşudur.
Yazdıklarımın bende yanlış bir algı oluşturmaması adına belirtmek isterim: Sabırlıyımdır, konuya hâkimiyetim de yüksektir. Ancak biri gelip de benim sabır sınırlarımı zorlarsa... O zaman ne olacağını ben bile bu sakinlikle kestiremem.
Var olduğum toplumun kuralları, yaşadığım değerler bana bir kimlik bıraktı. Bu nedenle her düşünce benim için kutsaldır. Evet, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" denir ama o yılanın yaşadığı yerde daha da zehirli yılanlar çoğalacaksa, ben yine tek başıma da olsam mücadele ederim.
Yapay zekânın parmak temasıyla nara attığı bu çağda, birinin yazılanı okumayıp, söyleneni dinlemeyince cahil kalacağını kimse bana inkâr edemez. Kişi, paylaşılan fikirlere göre derin gözlemler yapmalı; bu da onu ileri bir bilgi ağına dahil eder.
Elbette bir de konunun dış kapının dış mandalı gibi, kişiyi değersizleştiren, çamura çeken sözleri vardır. Ya bu kişiler farkındadır söylediklerinin, ya da saf numarası yapıp gezerler. Asıl muhatabım işte bu ikiyüzlü tutumlardır.
Toplumsal kaygılara çanak tutan bu sözlerin kişide bıraktığı iz, kişinin onu silmeye çalışmasıyla daha da derinleşir. Beyaz kumaşa sıçrayan kırmızı boya gibidir; elledikçe büyür. O gün ben toplum adına mücadele ettim. Şimdi biri çıkıp da "O mücadelenin sende hiç payı yok" derse, bunu nasıl kabul edebilirim?
Geçmişin izlerini bugüne anlamlı şekilde taşıyan büyük bir kitle var. Bizler, bu toplumun hafızasıyız. Ama birileri, arkasında durmadığım bir kavganın sahibi gibi gösterip bana hediye etmeye kalkıyor bu kimliği. İçleri kömür karası sözlerini yüzlerine çarpmamak için kendimi zor tutuyorum.
Kısacası, birileri çıkıp “Bu senin mücadelen” diyorsa, ben de elimle masaya vurup, “Ben bu düşüncenin neresindeyim?” diye sormak hakkına sahibim. Sakinliğimi koruyup kendimi rahatlatan, sevindiren o kişiye bir gün avazım çıktığı kadar bağırma hakkımı saklı tutuyorum.
Çünkü benim her canlıya bakışım eşit. Gönül duvarıma astığım eşitlik çerçevesi, pembenin tüm tonlarını ve mavinin en mavisini taşır. Renkleri bu kadar özgürce barındıran kalbimi, birilerinin siyaha bulanmış düşüncelerine alkış tutar hâle getirmemeliyim. “Alkışlarım öldü, başımız sağ olsun” diyerek geçiştiremem.
Az önce sosyal medyada bir dostun kopyala-yapıştır yöntemiyle paylaştığı bir yazıya denk geldim. Yazı, Dersim’in yiğit adamı Seyit Rıza ile ilgiliydi. Bu nedenle, insan ve kültüre sahip çıkan yanım yüksek bir tepki verdi.
Her çağın mazlum halkının birer rehberi, kahramanı olur. Onların mücadelesini bozmak, yok saymak, birilerini kötüleyip diğerlerini yüceltmek gibi çabaları asla hoş karşılamam.
Dünya üzerinde süregelen su savaşları, kadın ve çocuk ölümleri, o vahşetin resimleri gözümün önünden geçti. Ne kadar acı... Ne kadar insanlığı zedeliyor bu görüntüler. Kendimden kendime anlatırken yer yer argo terimler kullandım; bu yüzden sizlerden özür diliyorum.
Kainatta üç canlı pisliğin ne anlama geldiğini çok iyi bilir:
— Domuz yer,
— Kedi gömer,
— İnsan ise yıkar.
Bu üçlü, kokuşmuşluğun üç ayrı ifadesidir. Ama pisliğin merkezinde yine insan vardır. Onu yok etme ya da temizleme yöntemini de insan geliştirir. Bizler, yanlış giden bir olayın tarafı olmamak için sustuk diyelim... Ama ben en önde o kanlı sokağa çıkar, "İnsana yapılan vahşete dur!" diye haykırırım.
Düşüncemin doğruluğu uğruna başımı seve seve uzatırım. Ancak birilerinin “Sadece ben yazarım” diye başkalarının kişilik haklarını ayaklar altına alması kabul edilemez.
Konuşulan ya da yazılan her şey, düşünce süzgecinden geçmeden, kaba taslak haliyle insanlara sunulmamalıdır. “Seyit Rıza bir hayduttu” diyerek mücadeleyi lekelemek, tarihi anlamak yerine karalamaktır.
Görünen o ki bu arkadaş, gündem olmak uğruna saldırgan bir üslup takınmış. Kim olursa olsun, insan değerini hiçe sayan herkesi kınıyorum. Onlara göre sanat, siyaset, ticaret kirlendi; herkes vatan hainine aday…
Ama şunu bilsinler:
Beyazı seven, siyahı kendinden ötelemez…
26-08-2025
ist
Z. Can
5.0
100% (1)