0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
167
Okunma

İbretlik Bir Hikaye
Yıllar önce, şehrin en büyük tekstil fabrikasının patronu Hüseyin Bey, çalışanlarından Tuğçe’nin annesi Ayşe’yi işten kovmuştu. Gerekçesi acımasızca basitti: Ayşe’nin bacağındaki sakatlık, Hüseyin Bey’e göre “işi yavaşlatıyordu.” Tuğçe, o zamanlar henüz küçük bir kız çocuğuydu ve annesinin gözyaşlarına tanıklık ederken yüreğinde derin bir yara açılmıştı. Annesinin haksız yere işten atıldığını öğrenen Tuğçe, bu acıyı asla unutmadı. Yıllar geçti, Tuğçe büyüdü ve kızı Hatice’yi dünyaya getirdi. Hatice, annesinin anlattığı bu hikayeyle büyüdü; adaletsizliğe karşı sessiz bir öfke ve iyilik yapma arzusuyla doldu.
Aradan yıllar geçti. Hüseyin Bey’in oğlu Cemil, bir kaza sonucu ayaklarını hareket ettiremez hale gelmişti. Doktorlar, Cemil’in tekrar yürüyebilmesi için umut vermiyordu. Hüseyin Bey, oğlunun acısını dindirmek için servetini harcamış, ama hiçbir çare bulamamıştı. Bir gün, şehrin eski bir lokantasında, Hüseyin Bey ve Cemil yemek yerken, karşı masada genç bir kadın dikkatlerini çekti. Bu kadın, Hatice’ydi. Sakin, kendinden emin bir duruşu vardı; gözlerinde derin bir hikaye saklıydı.
Hatice, Cemil’in tekerlekli sandalyesini fark etti. Hüseyin Bey’in yüzündeki çaresizliği gördü ve içinden bir ses, ona harekete geçmesini söyledi. Masalarına yaklaştı, sakin bir sesle, “Oğlunuzu iyileştirebilirim,” dedi. Hüseyin Bey, bu cesur sözlere öfkelendi. “Sen de kimsin?” diye bağırarak garsonu çağırdı ve Hatice’yi dışarı attırmak istedi. Garsonlar Hatice’yi kollarından tutup kapıya doğru sürüklerken, o bir anlık fırsatı yakaladı. Aralarından sıyrılarak Cemil’in yanına ulaştı ve elini usulca onun dizine dokundurdu. O anda, lokantada bir sessizlik oldu. Hatice, bir gölge gibi ortadan kayboldu.
Cemil, ayaklarında bir sıcaklık hissetti. Şaşkınlıkla babasına döndü ve “Baba, ayaklarımda bir şeyler oluyor!” dedi. Hüseyin Bey, önce inanmadı, ama Cemil’in yüzündeki umut, onu da etkiledi. Hemen doktorlara koştular. Muayeneler sonucunda doktorlar hayretler içinde kaldı: Cemil’in ayaklarındaki sinirler, açıklanamaz bir şekilde iyileşmeye başlamıştı. Günler içinde Cemil, önce küçük adımlar atmaya, sonra yürümeye başladı. Doktorların çaresiz kaldığı bir durum, Hatice’nin dokunuşuyla değişmişti.
Hüseyin Bey, bu mucizenin peşine düştü. Hatice’yi bulmak için şehri alt üst etti. Dedektifler tuttu, sokak sokak arattı, ama genç kadın sanki buhar olup uçmuştu. Aylar sonra, bir tesadüf eseri, şehrin kenar mahallelerinden birinde, küçük bir yardım derneğinde Hatice’yi gördü. Hatice, ihtiyaç sahiplerine yemek dağıtırken, Hüseyin Bey onunla göz göze geldi. Utanç ve merakla yanına yaklaştı. Hatice, sakin bir şekilde kim olduğunu açıkladı: “Ben Tuğçe’nin kızıyım. Yıllar önce annemi sakat diye işten kovdunuz. O gün annemin gözyaşları, benim yüreğime kazındı. Ama ben kin tutmadım. İyilikle karşılık verdim.”
Hüseyin Bey’in yüzü kızardı. Geçmişteki hatası, bir yumruk gibi suratına çarpmıştı. Özür dileyerek, “Sana ve ailene ne yapsam az,” dedi. Hatice’yi ve annesi Tuğçe’yi buldu, onlara yardım etti. Şirketinin başına Tuğçe’yi getirdi; onun dürüstlüğü ve çalışkanlığı, fabrikayı daha da büyüttü. Hüseyin Bey, hayatının sonuna kadar bu ibretlik hikayeyi anlattı. Hatice’nin dokunuşu, sadece Cemil’in ayaklarını değil, Hüseyin Bey’in kalbini de iyileştirmişti.
yoruma bekliyorum
5.0
100% (3)