0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
149
Okunma
LOTUS ÇİÇEĞİ OLMAK
Bir gün, aynaya baktığımızda belki de ilk kez gözlerimizin ardındaki sessizliği fark ederiz. O sessizlikte saklı bir çağrı hissettiğimizde ne tam adını koyabilir ne de tam anlamını anlayabiliriz. Sadece o çağrıyı içimizde duyarız. İşte bu, ruhsal dönüşümün başlangıç noktasıdır, sevgili okuyucularım…
İnsan elbette, sadece etten kemikten ibaret değildir. Beden dediğimiz elbise ruh dediğimiz sonsuzlukla birlikte yürür bu yeryüzünde. Ve ruh zaman zaman çağırır bizi içe, en içe, en derinlere doğru… Dışarıdan içeriye, gürültüden sükûnete, bilmekten görüp anlamaya...
Modern nörobilim "Beyin, kendini yeniden şekillendirebilir." Ve buna nöroplastisite denir. Yani bir düşünce, bir inanç, bir duygu biçimi değiştiğinde sinir yolları da değişir. Beyin bu yeni yollara kapılara göre kendini düzenler. Peki ya ruh? Ruh da benzer bir biçimde, yeni bir bakışla şekillenir mi sorusunu soralım ve yanıtını arayalım sizlerle birlikte sevgili okuyucularım.
Değişim önce fikirde başlar sonra kalpte sonra bedende devam eder... Ve bir gün bir kitap okuruz bir dua eder bir acı yaşarız veya sadece bir sabah farklı uyanırız. Ve artık o eski “ben” yoktur. Bir cemre düşmüştür iç dünyamızın mevsimine. İşte buna ruhsal dönüşüm deriz. Tasavvuf, bu dönüşümü “seyr-ü sülûk” olarak adlandırıyor. Yani bir ruhsal yolculuk… Nefsten arınma, kalbin cilalanması, gerçeğin peşinden gitme… Birçok ilim insanı ve sufi gibi, büyük sufi, fars şair Mevlana, bakın bu konuda ne diyor: “Sen düşünceden ibaretsin, geriye kalan et ve kemiğindir. Güzel düşün, zira hayat senin düşündüğün gibidir” diyerek bizi ruhsal dönüşüme davet ediyor… Ruhun kusurlarını onararak ilahi bütünlüğe yeniden yaklaşma çabası birçok felsefe veya inançta da vardır. Örneğin Hint felsefesi iyi ve kötü eylemlerin bir bireyin gelecekteki varoluş biçimlerini belirlediği evrensel yasayı (karma) döngüden çıkışın anahtarı olarak görürken, Budizm insanı ıstıraptan kurtarmayı dolayısıyla mutluluğunu hedefler… NURAY ÖNGEÇ
Ruhsal dönüşüm, yalnızlık veya bir kayboluşla aniden sert bir şekilde başlar bazen... Ama sonra yavaş yavaş içimizde bir melodi belirir. Adını koyamasak da tanırız onu. Belki bir çocukluk anısı belki bir ilahi ezgi… Bizi özümüze götüren bir tını yükselir ve şiir olur akar... Ve işin sırrı şudur: Bu dönüşüm tek seferlik değil katman katmandır. Soğan gibi değil gül gibi açılır ruh. Her katmanda başka bir koku, başka bir renk, başka bir sır vardır ve bizi büyük bir huzura ve mutluluğa ulaştırır…
Sevgili okuyucularım, ruhsal dönüşüm ne bir akım, ne de bir eğilimdir. O, seninle birlikte uyanan, bazen gece uyutmayan, bazen bir rüyada sana fısıldayan bir dost gibidir. Ve kendimize ben kimim, nasıl bir insan olmak istiyorum sorusunu sorduğumuzda yanıt hemen gelmeyebilir ama mutluluğa giden dönüşümü başlatacağından emin olabilirsiniz. Büyük mutluluk ruhsal dönüşümle gerçekleşecekse bizi kendimize tutsak eden egomuzu çamurlu sularından çıkarıp bir Lotus çiçeği gibi yükseltip renk renk açtırmaya ne dersiniz?