0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
129
Okunma
Hayatın içinde sürekli bir acele var. İnsan, yetişmesi gereken yerlere koşuyor; zamanı kovalar gibi, aslında zamanın kendisine esir oluyor. Oysa her şey, çoğu kez beyhude bir telaş. Çünkü varmak için acele ettiğimiz yerler, vardığımızda bizi bekleyen boşluklardan ibaret. “Beyhude”, bize unutmaya çalıştığımız bir hakikati hatırlatıyor: Asıl mesele, vardığımız yer değil de, yürüdüğümüz yolun farkında olmak gibi. Bir ağacın gölgesine oturup nefes almak da, bir kitabın tek cümlesinde kaybolmak da, bazen bütün ömrün özeti olabilir. Oysa telaş, insana yüklenmiş bir ağırlık değil; insanın kendine yüklediği bir yanılsama. Ve biz, her yanılsamanın içinde hakikatin küçük bir kıvılcımını taşıyoruz. Ve her yanılsamanın içinde, hakikatin küçük bir kıvılcımını taşırken, fark ediyoruz ki beyhude sandığımız adımlar bile aslında bir yön göstermiş Bize, hangi yolların gerçekten bize ait olduğunu, hangi sessizliklerin bizi beslediğini, hangi telaşların sadece gölgesini takip ettiğimizi anlatıyor. Beyhude olmadan hakikatin kıymetini nasıl bilebiliriz? Ve her adım, gerçekten bize ait mi, yoksa sadece gölgemizin peşinden mi gidiyoruz?
5.0
100% (1)