6
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
332
Okunma
Sitemizin değerli şairi Müslüm Bayram, bir yazım üzerine, bir arşiv şiirini önceki gün ikram etmişti. Hediyesini “başım üstüne” deyip kabul ettim, tabağını boş vermemek adına şiirinin incelemesini de ben kendisine ikram ediyorum.
Not: Bu yapay zekânın şiir incelemesi değildir. Aksini ispat ederim, diyenle 35’lik rakısına iddiaya girerim: müzmin bekâr oğlumun düğününde içerim.
Tornada Kütüğüm
Gel eylenme gönül yalan dünyada
Muhabbet cemine duranı getir
Yüküyle küfesi talan dünyada
Kefeni yırtanı düreni getir
Eli kalem tutar gönlü kin tutar
Şiir aşığına hece zan tutar
Şifa mürekkebi damla kan tutar
Kurşununu dile süreni getir
Tornada kütüğüm insan hatayım
Sevgisiz sedasız kalpsiz atayım
Meydan er meydanı özü satayım
Sözünün merdini yareni getir
Duada itikat belinden yoksun
Gönülde tarikat dilinden yoksun
Serinde marifet elinden yoksun
Telinde ezberim kuranı getir
Yıkandım yağmurun akan selinden
Toprağı bedenim kokan gülünden
Yârin yanağından yakan tülünden
Kuşağı tenime saranı getir
Ozanım deryaya yüzmeye geldim
Sazım cüzlerini çözmeye geldim
İnsan simasıyla gezmeye geldim
Evrenin sırrına ereni getir.
Şiirde ince ünlüler kalın ünlülerden daha fazla. Bu da şiirin ince tınısını artırmış.
Yumuşak ünsüzler sert ünsüzlere belirgin biçimde baskın. Şiiri konuşma havasına yaklaştırmış.
“r” ünsüzünde yoğunluk var, şiire ritmik hava katmış.
“Yüküyle küfesi talan dünyada” dizesinde insan olarak gelenin hüznü yansıtılmış.
“Kurşunu dile süreni getir” bu güzel imgede ise, güçlü bir ritim var.
Şiirde; küfe, kefen, yağmur, sel, toprak, saz, cüz, ten gibi objeler var.
Soyut objeler ise: sevgi, kalpsiz, itikat, tarikat, evrenin sırrı gibi
Bu objeler gösteriyor ki dünya ile insan, fizik ile öte âlem katmanları iç içe geçmiş.
İnsanın dünyadaki konumu ve kendini sorgulaması; sevgisi, muhabbeti; doğa ve fiziksel varlıkların istiareli kullanımına ek, dinsel ve manevi öğeler, şiirin anlamını oluşturmuş.
Şair, insan olarak kendi eksikliğini itiraf ediyor: Bu alın yazısından bağımsız bir irade anlayışı. Yine şair kendini yazan ve düşünen biri olarak konumlandırmış. Meydan okumaya ve sözünü savunmaya hazır görünüyor.
Şiirde ölüm ve sonrasının kaçınılmazlığına işaret ediliyor. İnsan iradesinin sınırlı olduğu, kaderle yüzleşmenin zorunlu olduğu vurgulanıyor. Evrenin sırrı şair için bir hedef. Doğa bir anlamda arınma yeri. Kısaca insan eylemleri benim Tânra diye adlandırdığım canlılık sahnesinde sınanıyor.
Özetle bu şiir, hem insanın içsel yolculuğunu hem de evrenle olan ilişkisinin izini taşıyor. Ses ve ritmiyle Aşık Edebiyatının ürünü. İmgeleriyle derin ve çok katmanlı bir şiir. İrade ile kaderi ustalıkla harmanlıyor. Okuyucuya hem akıcı hem varoluşsal bir farkındalık sunuyor.
*
Benim payım küçük bir jest, şiirin asıl değeri zaten kendi sesindedir. Dizelerini “yakan” aşık-ozanı tebrik ediyorum.
5.0
100% (5)