0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
167
Okunma
İdealist & Realist
Neyse uzatmayım;
Araya araya bulamadım
Cesaret edip kimseye de soramadım.
Kalabalık bir oda gördüm. Oraya daldım, belki oradadır …
Doktorlar odasıymış
Etrafa garip garip alık alık
bakmakta olduğumu görenlerden biri;
-Buyur! Kime baktınız?
-Bir doktorla görüşmek istiyorum…
-Kiminle, hangi doktorla
-Kim olursa!
-Peki dedi, esmer bir delikanlı
Masadakilere izninizle dedi, kalktı.
Beraberce o odadan çıktık. Salondayız, hem etrafa bakınıp duruyorum,
hem kendimi tanıtıp lafı uzatmadan zaman kazanmak istiyorum.
- Beyefendi isteğiniz !?
-10 günlük bir rapor dedim.
Hay demez olaydım!
Genç delikanlı;
-Ben sizi diğer insanlardan ayıramam… Ayrı göremem…
Veremem!
Demesin mi?
Dedi bile…
Güldüm;
- Ben de bir zamanlar böyle İDEALİSTTİM. dedim.
Gülmemi de, cümlemi de manalı bulmuş olacak ki ( ki öyleydi)
-İdealist değil… Yani… Bir rahatsızlığı olmayan…
Diyorken o, sözünü kestim;-Canınız sağ olsun! yanından uzaklaşırken, arkamdan
- kusura bakma… Falan diyordu. Döndüm;
-Bende bir zamanlar… deyip o cümle tekrarlayarak
Alınmadım, alınmadım… devamla;
-idealislikle başlamak iyidir… gereklidir. Realistliğe zamanla alışılıyor…
Deyip baş hekimin odasına doğru gittim…Kapısı açık içerisi boştu. Çay ocağına doğru gittim.
Döndüm, derdim asıl amacım olan zambağı görebilmekti. Ama yoktu…Hiçbir yerde yoktu.
.İzinli miydi, işine son mu verilmişti? Düşünceleriyle dışarı çıktım.
Yağmur hala devam ediyordu.
O genç, esmer doktorda dışarıda, kapı girişinde sigara içiyordu. Beni görünce ilgilendi, yaklaştı, belli ki o da hal ve davranışlarından, sözlerimden etkilenmişti.
- Bir dakika… dedi, devamla, alındınız değil mi?
-Bakın doktorum, dedim devamla;
ben bir ayrıcalık istemiyorum. Ben dördüncü yıldır buradayım. Burada noterim. Emekli Hâkimim ama ayrıcalık istemiyorum. Ben burada yalnız kalıyorum. Uzun süre yalnız kalınca sıkılıyorum, bunalıyorum… Arada izin, rapor… Derken bir değişim oluyor, rahatlıyorum.
-Haa! Psikolojik bir sorun yani?
-Adına ne derseniz değin…Yaşım altmışa dayandı… Uzun süre yalnız kalınca…
Bu kez o benim sözümü kesti.
-Evet evet ! Anladım Ama siz böyle demediniz ki, yani sorununuzu anlatmadınız ki…
-Evet, ama siz de sormadınız ki… Hemen… ’Sizi diğer insanlardan ayırmam… Ayıramam, veremem,’ dediniz.
-O haliniz o düşünceniz işte idealistliktir. Hevestir, heyecandır, eşitlik duygusu… Görevi bu şekilde eşitlik duygu ve heyecanıyla yapma isteğidir. Bu nedenle alınmadım, çünkü gençsin bu duygu
bu heyecanla görevinizi yapmalısınız. Bu duygu ve heyecanınızın devamını dilerim.
-Teşekkür ederim… dedi.
Ben devamla:
-Ama şunu da unutmayın;
’Realistliği İdealistliğe Feda etmeyin’
-Nasıl yani? demekten kendini alamadı. Çünkü hakikaten tıptan yeni çıkmış gencecik bir delikanlıydı.
’Realiteyi, idealistliğe feda etmemek gibi felsefi ve hukuki bir cümleyi ilk anda manalandıramamış olmalı, doğaldı.
Bu nedenle cümleme açıklık getirmemi istiyordu…
-Bak genç kardeşim; İdealistlik: düşünülen en iyi, en yüce, en kusursuzluktur. Hep erişmek istenen bir hedeftir.
Hep ufuktaki bir ışıktır… Erişilmek istenen bir ufuk, bir ışık… Bu sonsuzluğa değin uzun bir yoldur.
Yani maddecilik ve gerçekçiliğin karşıtı olan bir duygu erişilmek istenen kusursuzluktur.
Oysa; Realite=Realistlik= gerçekliktir. Maddeseldir. Var olan durumdur.
Sen kusursuzluğu yakalamak için, yani duygunu tatmin için; var olan durumu görmezlikten gelemezsin. Aksi halde;
Kendi idealinin duygunun kendine göreliğin vs.yi en doğru olarak kabul edersen ve bu uğurda ortadaki salt gerçeğe itibar etmezsen; gerçeği harcamış olursun; yani kusursuz bir iş yapayım derken en büyük kusuru işlemiş olursun.
- Kusura bakma hocam…Buyur bir çayımı iç..dedi
İçeri girdik. Çay ocağına gittik
Oradaki tek masanın etrafında üç-dört kişi olduk. Çay içtik…
Sigara tüttürdük,
Bana cep telefonunu verdi. Bir hasta varmış, çağırdılar…
Müsaadenizle… Dedi.
- SON -