0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
191
Okunma
Bu sabah uyandığımda göz çukurlarımda göremedim kendi gözlerimi. Akşam yediğim bir şey mi dokundu bilemem ama bu sabah uyandığımda, tanrısal bakış açısıyla görüyordum dünyayı. Merhametlilerin en merhametlisinin gözleri, benim kadar enayice bir saflıkla yorumlamıyormuş insanların eylemlerini, şaşırdım. Demek ki merhametimden değilmiş, dedim. Yutması zor oldu bu farkına varışı. Uyuşuk uyuşuk kalktım yataktan. Ayaklarımı sürüyerek mutfağa giderken hol duvarlarına astığım fotoğraflara baktım, tanrı gibi. Elimi omzuna koyduğum, kol kola gülerek fotoğraflar çekildiğim insanlara baktım. Sevgiyle dolarım da kalbim ısınır diye beklerken hiçbir şey olmadı. Demek bu da insanlığıma aitmiş, dedim. Mutfağa girdim. Kahve demlerken aklıma Dionysos düştü. Tanrılar kahve değil de şarap içer diye düşündüm. Ama doğru değildi bu çünkü ben ne dersem o olurdu. Karar vermiştim, bu sabahtan itibaren bütün tanrılar kahve içecekti. İçmeyenler de en ağır şekilde cezalandırılacak ve belki de güçleri bir müddet ellerinden alınacaktı. Uslanan ve bir daha aynı hatayı tekrarlamayanlar ise, sözlerinin dürüstlüğüne güvenilerek müfakatlandırılacaklardı. Sonra durdum, bu nereden geldi, diye düşündüm. Galiba kendi içimden bir yerden, dedim. Galiba, kendi içimden bir yerden.
5.0
100% (2)