2
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
185
Okunma

Okulun bahçesinde sonbahar yaprakları rüzgârla dans ediyordu. Her gün aynı sırada oturup defterine notlar alan Tuğçe, bugün günlüğüne yeni bir sayfa açtı:
“Sevdiğim şarkılar, ders aralarında kahkahalar, teneffüste gizli gizli yenilen çikolatalar… Ve tabii ki gizlice baktığım o gözler…”
Arkadaşlarıyla beraber ders aralarında koşuştururken, kalbinin bir köşesinde sakladığı sırlarını yalnızca günlüğüne yazabiliyordu. Matematik öğretmeninin ciddi bakışlarının arasında, defterinin kenarına küçük kalpler çizmek onun için en büyük cesaret gösterisiydi.
Bir günlüğe yazılan satırlar belki kimseye okunmayacaktı ama Tuğçe biliyordu ki lise yılları, hayatının en unutulmaz masalı olacaktı. Çünkü orada sadece dersler değil, dostluklar, heyecanlar ve belki de ilk aşk vardı.
Tuğçe günlüğünü defterinin arasına saklamıştı. Ama o gün teneffüste aceleyle sınıftan çıkarken defter çantasından yere düşmüştü.
En yakın arkadaşı Zeynep defteri fark etti. Önce alıp çantasına koydu, “nasıl olsa Tuğçe’ye geri veririm” diye düşündü. Ama merakına yenik düştü… Küçük bir sayfayı araladı.
“Gizlice baktığım o gözler…” cümlesi karşısına çıkınca gülümsedi. “Demek Tuğçe’nin bir sırrı var!” diye içinden geçirdi.
Sonraki teneffüste defteri Tuğçe’ye uzattı ama gözleriyle de onu süzüyordu. Tuğçe, günlüğünün açıldığını fark edince yüzü kızardı.
— Okumadın değil mi? diye sordu çekinerek.
Zeynep gülümsedi:
— Sadece bir satır… Ama merak etme, kimseye söylemem.
Tuğçe’nin kalbi hızla çarpıyordu. Günlüğü sıradan bir defter değildi, kalbinin sesi gibiydi. Ve artık en yakın arkadaşı da o sırra dokunmuştu.
Zeynep, Tuğçe’nin yüzündeki heyecanı görünce dayanamadı:
— Hadi söyle, kim bu “o gözler”?
Tuğçe utangaç bir gülümsemeyle yere baktı. Kalemiyle günlüğünün kenarını karalarken fısıldadı:
— Bahçedeki büyük çınarın altında her zaman gitar çalan çocuk var ya…
Zeynep şaşkınlıkla güldü:
— Serkan mı? Ay Tuğçe, herkes ona bakıyor zaten!
Tuğçe derin bir nefes aldı. Serkan gerçekten de okulun dikkat çeken öğrencilerindendi. Ders aralarında gitarını çalıp şarkılar söyler, etrafında kalabalık toplanırdı. Tuğçe ise hep biraz uzaktan, defterinin arasına sakladığı kalplerle onu izlerdi.
O gün dersten çıkınca, bahçede yine Serkan’ın gitar çaldığını gördüler. Zeynep dirseğiyle Tuğçe’yi dürttü:
— Bak işte, belki bir gün günlüğüne sadece bakışları değil, konuşmalarınızı da yazarsın.
Tuğçe’nin yüzü kıpkırmızı oldu. Ama kalbinin derinliklerinde, ilk defa cesaretin küçük bir kıvılcımı belirdi.
O gün okul çıkışı bahçede rüzgâr hafifçe esiyordu. Serkan çınarın altında gitarını çalıyordu. Tuğçe ise her zamanki gibi biraz uzaktan izliyordu. Kalbi hızlı atıyordu, ama bu defa Zeynep onu kolundan tutup itti:
— Git artık, sadece merhaba de, korkma!
Tuğçe adımlarını ağır ağır attı. Serkan’ın yanına geldiğinde sesi titreyerek fısıldadı:
— Çaldığın şarkı çok güzelmiş…
Serkan başını kaldırdı, gülümsedi:
— Teşekkür ederim. Sen de müzik dinlemeyi seviyorsun galiba?
Tuğçe şaşırdı. Sesinin bu kadar yumuşak olacağını hiç düşünmemişti. Elleri titrerken cevap verdi:
— Evet… Bazen yazıyorum da… küçük şeyler, defterime…
Serkan gözleriyle çantasına işaret etti:
— Günlük mü tutuyorsun yoksa?
Tuğçe’nin nefesi kesildi bir an. Gülümsemeye çalışarak sadece başını salladı. Serkan ise gitarını dizine bıraktı, göz kırptı:
— O zaman sen yaz, ben çalayım. Belki bir gün senin yazdıklarınla benim melodilerim birleşir.
Tuğçe’nin kalbi o anda ilk defa gerçek bir şarkı gibi çarpmaya başladı.
Aradan günler geçti. Tuğçe ve Serkan artık bahçede daha sık buluşuyorlardı. Tuğçe defterine duygularını yazıyor, Serkan da gitarıyla o satırlara ses katıyordu.
Bir gün okulun bahar şenliği düzenlendi. Kalabalığın ortasında Serkan gitarını alıp sahneye çıktı. İlk kez kalabalığa değil, sadece bir kişiye bakıyordu. Tuğçe’ye…
Ve o an, Tuğçe’nin günlüğünden aldığı bir cümleyi şarkısının sözlerine ekledi:
— “Teneffüslerde gizli gizli yenilen çikolatalar, ve gizlice baktığım o gözler…”
Tuğçe şaşkınlıkla günlüğüne sarıldı. Kalabalık alkışlarken o, gözyaşlarını tutamadı. Çünkü sırlarını sakladığı defter artık sadece ona ait değildi; Serkan’la paylaşılan bir hikâyeye dönüşmüştü.
O gece günlüğüne şu satırı yazdı:
“Artık sadece ben değilim. Bu defterin bir yarısı bana, diğer yarısı ise ona ait.”
Ve Tuğçe biliyordu: Lise yılları bittiğinde bile, o gün çınarın altında başlayan şarkı hep kalbinde çalmaya devam edecekti.
Meltem Mesture Güven
5.0
100% (2)