0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
177
Okunma
Yoruldum be hayat…
Sokak lambaları bile sanki
benden daha yorgun yanıyor bu akşam.
Adımlarım, taş kaldırımların hatalarını ezberlemiş,
yürümek değil de, sürüklenmek gibi artık.
Bir zamanlar
penceremde gün doğardı;
güneş perdelerden içeri süzülür,
masamın üstündeki deftere
umut satırları düşerdi.
Şimdi defterim boş,
kalemim suskun,
ve kahve fincanımda
hep soğumuş cümleler var.
Yoruldum be hayat…
Çünkü koştum, çok koştum,
ama vardığım her durakta
ya tren çoktan gitmişti
ya da biletim yanlış istasyona kesilmişti.
İnsanlara güvenmeyi denedim,
bazıları bir gülüşle umut verdi,
ama arkasından cebimden hayallerimi çaldılar.
Dün, yağmurun altında
aynı sokaktan üçüncü kez geçtim
ve fark ettim:
Bu şehrin kaldırımları bile
benden daha kararlı duruyor yerinde.
Ama bugün…
Bambaşka bir şey oldu.
Parkta otururken,
yanıma küçücük bir kız çocuğu geldi;
elinde kırmızı bir balon,
ve gözlerinde hiç bozulmamış bir gökyüzü.
Bana bakıp gülümsedi
ve balonunu uzattı:
“Senin olsun amca,” dedi,
“sen üzgünsün.”
O an…
İçimde paslanmış bütün kapılar
yavaşça aralandı.
Bir balonun ipinde bile
bunca umut taşınabiliyorsa,
demek ki hâlâ var,
demek ki hâlâ mümkün…
Yoruldum be hayat,
ama bitti demiyorum.
Belki yarın,
bir çocuk gülüşüyle
her şey yeniden başlar.