0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
282
Okunma

Dağ Yolu!
Dağ yolunu aştın mı bizim köy orda işte. Artık asfaltın kenarına kadar uzanan bir zamanlar belediyelik bile olan kışlabayırın eteklerini süsleyen bizim köy.
Bizim orada gurbetin ayrılığın vedanın terkedişin adıdır aynı zamanda. Kimi okula diye. Kimi iş bulmaya. Kimi babasına olan kırgınlığına küskünlüğüne ama hep bir umuda yolculuğun adı olagelmiştir.
Askere de . Almanyaya da. İstanbula da. İlçeye vilayete okumaya da burdan bismillah dendi.
Askere gidişler de burdan başlar. Onlu yaşlarda yuvadan ayrılıklar da. Yeneceğiz seni İstanbul hayalleri de . Sırtında yatak serencamlarının başlangıcı da bu ayrılık tepesindendir.. Almanya yolculuklarında da ilk veda tepesi bizim dağ yoludur.
Köyün görüntüsünün kaybolupta namı diğer susa yolu dedikleri asfalta uzanan dik tepeden bahsediyorum. 2 km uzunluğunda hafif kıvrımları olan yokuş aşağı ayrılığın adımlarının peşpeşe geldiği kışlabayırı. Kışın yağan karlarla kızak kayma mekanı. Esen rüzgarıyla yamaç paraşütüne yelken açan bir tepe. Şimdi yeni evlerle manzarasıyla renklenen bu tepenin kenarındaki yol, her gün bir ayrılığa daha şahitlik etmeye devam ediyor.
Kimi, Almancı ya da emeklilerin köye dönüş hayallerine de zemin olsa da temel vazifesi olan ayrılık işlevi hep ön planda olagelmiştir. Tabi hayatın bir gerçeği daha var. Vaktiyle nice umutlarla olan vedalar ayrılıklar aynı yoldan cenazelerin geldiği vuslata da şahitlik eder. Dağ yolunda.
Kar yağıpta yollar kapanınca cami aporlosundan yapılan anonsla Dağ Yolu temizlenir hemen. Kimi küreğiyle,olan traktör ve kepçesiyle. Olmayan çayını çorbasın yollar. Bir kaç ayrılığa daha zemin hazırlansın diye. Bir çırpıda açılır yol. Nice düğünlere nice kavuşmalara şahitlk etse de bu yol kimin aklına gelse ayrılığın hafızası tazelenir. Adı farklı farklı olsa da her köyün bir dağ yolu vardır aslında.
Bir valiz. Bir yatak. Bir erzak çantası;
“Ve ayrılık. Anadan,yardan arkadaştan”
Şimdi her evin önünde en az bir araba var. Dağ yolunu hem de sırtında valizi ile kan ter içinde kalarak adımlamadan otuzlu yaşlara gelenlere buraları anlatmak hikâye gibi gelse de bunlar düne kadar yaşanabilen rutinlerdendi. Bu yolları aşarak nice üniversite sınavları kazanılmadı ki.
Asfalttan inip te 2 km lik dik yokuşu sırtında en az bir iki valizle tırmanmak. Hem de mola vermeden kolay değildir. Bir Allahın kulu gelse de bizi de atsa arbaya Traktörün römorkuna. Beklentisiyle her on adımda bir dönüp umuda bakmaktır.
Bir kış günü. Tamamen buz. Sırtımda valizim köye doğru tırmanırken bir umut köyün minibüsü arkamdan belirdi. Oh be dedim. Yavaşladı. Binmeye hazırlanırken Kaptan Uğur camdan kafayı çıkardı. Kusura bakma duramıyorum. Durursam buzdan kalkamam. Hepimiz kalırız burda. Diyerek gaza basıp gitmişti. Kırılmadım değil ama düşünüyorum da. Haklıymış meğer.
Yine bir dağ yolu inişi. Etraf 40cm kar. Yolda kara parçası görünmeyecek buz. Asfalta indim. Sırtımda beyaz gübre torbasından modifiye 1 haftalık ekmek/çörek torbam. Her pazar olduğu veçhile okumaya gidiyorum. Asfaltta ne otobüs duruyor ne başka bir araç. 12 km lik yolu yürümem lazım. Aksi taktirde geceye kalmam söz konusu. Kurdu var kuşu var. Ayazı da cabası. Yaşım mı? Ondört. 300m yürüdüm ama hem soğuk hem zemin buz. Daha menzile var 11700m. Bir Murat Serçe yavaşladı. Dönüp bakmadım bile. Almaz seni boşuna umutlanma. Derken. Atla dedi. Ekmek torbamla bir çırpıda atlamışım. Aman Allah’m. Sıcacık. Nasıl bir konfor. 2 saatlik yolu 10 dakikada almazmıyım. Ne zaman karlı Dağ Yolundan geçsem o serçe aklıma gelir de şoföre rahmet okumayı ihmal etmem.
Aklımdan geçmiyor değil. Z kuşağı bedelli yapıyor askerlikte yok artık. Hiç olmazsa gidiş geliş olmak üzere üç ayrı iklimde dağ yolunu aşmayı denetmeli. Yağmur,kar,güneşli havada sırtta 20 kilo valiz öteki elinde 5 kilo yoğurt dolu beyaz cıncık bakraçla aşmalarını zorunlu tutmaktan yanayım. Kadir İnanırın dakkasında saçlarının ağarması misali 20 yıl birden olgunlaşır bunlar.
Bak Dağ Yolu. Daha Z kuşağını terbiye edeceksin. Omuzlarında daha çok yük var çok.