Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Karadenizin_Asi_Sairi
Karadenizin_Asi_Sairi

Bağımız

Yorum

Bağımız

( 3 kişi )

0

Yorum

5

Beğeni

5,0

Puan

160

Okunma

Bağımız

Bağımız

Bugün hava rüzgârlıydı. Bağdaki üzüm taneleri, rüzgârın etkisiyle tek tek yere düşmeye başladı. Bunu gören Gökçe, içi sızlayarak üzüldü. Aylarca verdiği emeklerin boşa gittiğini düşünerek gözyaşlarını tutamadı.

Tam o sırada, yaz tatillerinde memleketine gelen Efe, bağın yakınından geçerken Gökçe’yi ağlarken gördü. Sessiz adımlarla yanına yaklaştı. Fakat Gökçe, başını kaldırıp tek kelime etmedi. Çünkü Efe’nin ailesi ile Gökçe’nin ailesi, yıllardır süren bir arazi davası yüzünden düşmandı.

Rüzgâr hâlâ sert esiyor, üzüm taneleri toprağa düşmeye devam ediyordu. İki genç, geçmişin yüküyle konuşamadan, sadece sessizce birbirlerine bakti, Efe, Gökçe’nin konuşmamasına aldırmadan onun yanına oturdu. Bir süre ikisi de sessizce üzüm tanelerinin toprağa düşüşünü izledi. Rüzgârın uğultusu ve yaprakların hışırtısı, aralarındaki sessizliği dolduruyordu.
Efe yavaşça cebinden mendilini çıkarıp Gökçe’ye uzattı.
“Üzümler düşse de emek boşa gitmez,” dedi, alçak bir sesle.
Gökçe, başını hafifçe kaldırıp Efe’nin gözlerine baktı. O an, onun bakışlarında düşmanlık değil, yalnızca içten bir samimiyet gördü.
“Sen anlamazsın,” dedi Gökçe, sesi titreyerek.
Efe hafifçe gülümsedi. “Belki de anlarım. Toprağın kıymetini, emeğin değerini bilirim. Ama bir şey var ki ailelerimizin kavgası, bizim susmamıza değmez.”
Gökçe, bu sözler karşısında duraksadı. Çocukluklarının bir zamanlar ne kadar yakın geçtiğini, sonra büyüklerin davası yüzünden yollarının ayrıldığını hatırladı.
Rüzgâr biraz hafiflemişti. Efe ayağa kalktı, yere düşen üzümleri tek tek topladı, avucuna doldurdu.
“Bak,” dedi, “Toprak her zaman yeniden filiz verir. Belki de biz de öyle yapmalıyız ,yeniden başlamalıyız.”
Gökçe’nin dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi. O anda, aralarındaki sessizlik artık düşmanlığın değil, yeni bir başlangıcın sessizliğiydi.
Ertesi gün, Gökçe sabah erkenden bağa gitti. Rüzgâr dinmişti ama yere dökülen üzüm taneleri hâlâ toprağın üzerinde duruyordu. Onları toplarken aklı hâlâ Efe’nin söylediklerinde dolaşıyordu: "Belki de biz de yeniden başlamalıyız."
Tam o sırada, uzaktan Efe belirdi. Elinde küçük bir sepet vardı.
“Düşenleri beraber toplayalım mı?” diye sordu.
Gökçe önce tereddüt etti. “Bizi gören olursa ailelerimiz.”
Efe başını eğip gülümsedi. “Bırakalım, istediklerini düşünsünler. Biz doğru bildiğimizi yapalım.”
İkisi de sessizce yere eğilip üzüm tanelerini toplamaya başladılar. Arada parmakları birbirine dokunuyor, o kısa anlarda ikisinin de kalbi hızla atıyordu.
Fakat o sakin an uzun sürmedi. Bağın kenarından sert bir ses yükseldi:
“Ne yapıyorsunuz siz?!”
Gökçe’nin babası, ellerini beline koymuş, öfkeyle onlara bakıyordu. Efe hemen ayağa kalktı ama ne diyeceğini bilemedi.
“Senin ailenden kimse bu toprağa adım atamaz!” diye bağırdı adam.
Gökçe titreyerek, “Baba, sadece…” demeye çalıştı ama babasının sözleri araya girdi:
“Sus! Onlarla konuşmak bile yasak!”
Efe bir adım geri çekildi. Gözleri Gökçe’nin gözlerinde takılı kaldı. Gitmek istemiyordu, ama kalırsa işler daha da kötüleşecekti.
“Ben pes etmeyeceğim,” dedi sadece. “Bir gün bu kavgayı bitireceğim.”
Ve ağır adımlarla uzaklaştı. Gökçe, babasının arkasında sessizce dururken, kalbinde hem korku hem umut vardı. Çünkü Efe’nin gözlerindeki kararlılık, bir gün bu düşmanlığın biteceğine dair tek işaretti…
Gökçe, o gün babasından sert bir azar işitse de Efe’nin sözleri kulaklarından gitmedi. Günler geçti, bağlarda hasat zamanı yaklaştı. Efe, Gökçe’yi görmenin bir yolunu bulmak için her fırsatı kolluyordu.
Bir akşamüstü, güneş batmaya yakınken Gökçe bağda tek başına çalışıyordu. Birden, arkasından tanıdık bir ses duydu:
“Yine tek başına mısın?”
Gökçe irkilip arkasına döndü. Efe, bağın arkasındaki patikadan gelmişti. Bu yolu sadece köyün eskileri bilirdi.
“Beni burada görürlerse…” dedi Gökçe endişeyle.
“Görmeyecekler,” diye gülümsedi Efe. “Hem sana bir şey göstermek istiyorum.”
Cebinden küçük bir fidan çıkardı. “Bu, dedemin bağından kalan son asma fidanı. Onlar kavga ederken, ben ikimizin adını yaşatacak bir bağ kurmak istiyorum. Buraya, seninle beraber dikelim.”
Gökçe’nin yüreği hızla çarpmaya başladı. Sessizce fidanı aldı, toprağa küçük bir çukur kazdılar ve birlikte diktiklerinde elleri birbirine değdi. O an, aralarındaki sessizlik bile kelimelerden daha anlamlıydı.
Ama tam o sırada uzaktan köpek havlamaları ve ayak sesleri duyuldu. Gökçe’nin yüzü bembeyaz oldu.
“Git, çabuk!” dedi telaşla.
Efe başını iki yana salladı. “Gitmem. Bu sefer kaçmayacağım.”
Ve birkaç saniye sonra, bağın girişinde hem Gökçe’nin babası hem de Efe’nin babası belirdi. İkisi de öfke dolu bakışlarla gençlere bakıyordu.
Bağın girişinde iki baba, sert adımlarla gençlere doğru ilerledi. Gökçe’nin babası, elini fidanın üzerinde görünce öfkeyle bağırdı:
“Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?! Bu toprak bizim! Siz kim oluyorsunuz da burada dikim yapıyorsunuz?”
Efe’nin babası da geri kalmadı:
“Senin arazin olmasa bile bu fidan sana ait değil! Bizim bağımızdan çaldın, öyle mi?”
Efe ileri atıldı. “Kimse bir şey çalmadı! Bu fidan, kavganızın arasında yok olup giden dostluğun hatırası! Siz yıllardır birbirinize kin güderken biz çocukluğumuzu kaybettik!”
Gökçe titreyen sesiyle araya girdi:
“Yeter artık! Sizin yüzünüzden biz konuşamaz olduk! Toprağı paylaştınız ama sevgiyi, komşuluğu, dostluğu unuttunuz!”
İki baba, birbirine bakarken bir an sessizlik oldu. Yıllardır süren kavgaları, mahkeme kapılarında geçen günler, komşuluklarının nasıl yok olduğu gözlerinin önünden geçti.
O an Efe’nin babası derin bir nefes aldı:
“Belki de… bu çocuklar haklı.”
Gökçe’nin babası kaşlarını çattı ama Efe’nin babasının sesi yumuşadı:
“Toprak yine bizim kalır, ama çocukların kalbi kırılırsa onu geri getiremeyiz.”
Gökçe’nin babası başını eğdi. Rüzgâr hafifçe esiyor, az önce diktikleri fidanın yapraklarını sallıyordu. O fidan sanki iki aile arasındaki bütün sessiz yıllara inat, kök salmak istiyordu.
“Peki,” dedi sonunda Gökçe’nin babası. “Bu fidan burada kalsın. Belki bizim bilmediğimizi onlar başarır.”
Efe ile Gökçe birbirlerine baktılar. O an anladılar ki bu sadece bir fidan değil; hem bağın hem de kalplerinin yeniden filizlenmesiydi.
Meltem Mesture Güven

Paylaş:
5 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (3)

5.0

100% (3)

Bağımız Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bağımız yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bağımız yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL