İntikam alıp da sonunda pişman olmaktansa, affedip de pişman olmak daha iyidir. cafer b. muhammed
Çağdaş Durmaz
Çağdaş Durmaz

DENİZİN SOLUĞUNDAKİ KADIN

Yorum

DENİZİN SOLUĞUNDAKİ KADIN

( 5 kişi )

1

Yorum

8

Beğeni

5,0

Puan

326

Okunma

DENİZİN SOLUĞUNDAKİ KADIN

DENİZİN SOLUĞUNDAKİ KADIN



Falezlerin dik yamacında, rüzgârın taşlara kazıdığı bir kulübe vardı. Penceresi, uçsuz bucaksız maviliğe açılan bir gözbebeği gibiydi. Derin, sabahın ilk ışıklarıyla kendini denize bıraktığında, "Sana geldim," diye fısıldardı. Sabahları kimseler denize el sürmemişken denize girmeyi severdi Derin. Köylüler ona "denizin dilini bilen kadın" derdi. Balıkçılar ise saygıyla selamlar, ağlarının bereketini onun suyla olan gizli diyaloğuna bağlarlardı. Bir haziran sabahı, Derin suların içinde gözlerini kapadı. Kemiklerine işleyen bir titreşimle başladı diyalog:
"Ben senin ilk nefesinim Derin," dedi deniz. "Ana rahmindeki tuzlu sular, benim bir damlamdı. Doğumun ve ölümün arasındaki yol, benim dalgalarımda saklı. Şu kayadaki yarığı görüyor musun? Bir çocuğun gözyaşları oydu onu. Her sabah onu öperim. Acı, en sert kayayı bile dönüştürür zamanla."
Şu kumdaki çizgileri görüyor musun? Medcezir her çekilişinde kumsala şiirler yazar. Kayalara vuran köpükler, okunmayan mısralardır.
Ve şu ilerideki sığlık... Orada bir anne yunus, hasta yavrusu için üç gün boyunca ağladı. Gözyaşları tuz oldu, suya karıştı.
Derin’in yüreği genişledi. Deniz, sadece su değildi; yürekleri taşıyan bir arşivdi.
Derin parmak uçlarıyla kayadaki izlere dokundu. Taş, canlı bir kalp gibi atıyordu avucunda. Fırtınanın kudurduğu bir kasım gecesi, Derin yine falezlerdeydi , fırtına kükredi. Balıkçılar teknelerini karaya çekti. Derin ise kayalıklara koştu. Rüzgâr saçlarını yolarken, “Beni çağırıyor!” diye bağırdı Derin. Kocaman bir dalga, kayaları döverek üzerine çullandı. Sırtı taşa çarptı, dudakları kanadı. Ama o kalktı, ellerini açtı: “Daha güçlü vur! Hissediyorum seni! ”Daha çok vur! Senden kaçmak değil, seni anlamak istiyorum!"
İkinci dalga onu dipsiz maviye çekti. Ayakları yerden kesildi. Boğulacakken, suyun altında bir sessizlik çöktü. Işık hüzmesi, derin maviyi yarıyordu. Tam önünde, yaşlı bir deniz kaplumbağası süzülüyordu. Gözlerinde asırlık bir bilgelik vardı. Zihnine şu sözler düştü ;

“Korkuyu bırak Derin. Dalganın içinde doğrulursan, seni taşır. Direndiğinde ise boğar. Hayat da böyledir.”
"Korkunun olduğu yerde gerçek kendini gizler. Fırtınanın bile dibinde sükûnet vardır. Sakinliği bulmak, en büyük devrimdir insanda."
Derin bedenini denize teslim etti. Dalga onu kıyıya attığında, kaburga kırığı, hayatın dalgalarına açılan bir pencere gibiydi.


Temmuz sıcağı denizi soluk bir kurşun rengine boyamıştı. Derin, su testisini doldurup kıyıya indi. Tatlı suyu dökerken, "Susuzluğun acısını biliyorum," dedi. Bir damla bile değiştiremezdi denizinin tuz dengesini. Ama tam o anda, ayağını saran minik bir girdap ıslak bir tebessümle yanıt verdi:
"Vermek, matematiği değil, yüreği hesaba katar. Vermek, miktarla değil niyetle ölçülür. Şu an içtiğin suyun yarısını bana ikram etsen, koca bir nehir vermişsin gibi sevinirim. Bir damla suyun cömertliği, okyanusun cimriliğinden daha ağırdır ruh terazisinde. Bak, sana nasıl karşılık veriyorum..."
Ertesi sabah, kıyı binlerce minik gümüş balığın dansıyla parıldıyordu. Deniz, bir lütuf seliyle karşılık vermişti cömertliğine. Bir nisan sabahı, genç bir balıkçının ağı ters akıntıya takıldı. Derin, kendini kayalıklardan sulara attı. Çocuğu kıyıya çekerken, ayağına keskin bir deniz kestanesi battı. Zehirli dikenler etini deldi. Çocuk kurtuldu ama Derin ateşler içinde kıvranıyordu. Rüyasında deniz vardı:
"Acı seni yabancılaştırmasın," dedi derinlerden gelen bir çınlamayla. "En keskin yaralar, ruhunun derinliklerine inen tünellerdir. İnsan ancak kırıldığında gerçek derinliğe ulaşır Acı, sana yabancı değil . Ben her gün kayalara vurur, paramparça olurum. Parçalanmak, yeniden doğmanın yoludur.
Yarasından sızan kan, suda mor bir ışık halesine dönüştü. "Korkma, her yara nihayetinde ışıkla dolacak bir kanaldır. Derinlerden, bir inci istiridyesi yükseldi. İçinde Derin’in kanından bir damla, pırıl pırıl bir inciye dönüşmüştü. “Gördün mü?” dedi deniz. “Vücuduna batan şey, ruhunu incilere dönüştürür.”
Uyandığında ateş düşmüş, yara küçülmüştü. Yastığının altında, ışıldayan mor bir denizyıldızı duruyordu. Derin yaşlandı. Artık suya giremiyor, sadece kumsala oturup ayaklarını dalgalara teslim ediyordu. Bir sonbahar akşamı, gün batımı denizi kan kırmızısına boyarken, kumlar bedenini yavaşça örtmeye başladı. Gözlerini kapadı.
Suda hafifçe sallandığını hissetti. Saçları gençliğindeki gibi dalgalıydı. Denizin fısıltısı, varoluşun özüne dokundu:
"Unutma Derin: Hiçbir şey kaybolmaz. Bedenin toprağa, nefesin bana karışacak. Ben senin ilk nefesin olduğum gibi, son nefesin de olacağım. Dönüşüm, reddedişin değil, kabulün ta kendisidir."
Ertesi sabah, iki yaşlı balıkçı onu kumsalda buldu. Kumlar bedenini göğsüne kadar örtmüştü. Yüzü sükûnetle denize dönük, dudaklarında donmuş bir bilgelik tebessümüyle uyuyor gibiydi. Avucunda sıkıca tuttuğu mor denizyıldızı, son bir ışık hüzmesiyle parlıyordu.
Balıkçılardan biri diz çöktü, yıldızı avucundan aldı. Sessizce dalgalara bıraktı. Su onu yalayarak derinlere çekerken, ani bir ışık patlaması denizi mora boyadı.
"Gitti," dedi diğeri, gözleri ıslaktı, "Ama deniz artık hepimizin içinde onu taşıyacak" O günden sonra, fırtınalı gecelerde falezlerde bir kadının bilge fısıltıları duyuldu. Balıkçılar, ağlarını çekerken bazen mor bir şimşek gördüklerine yemin ederlerdi. Ve her sabah, sular çekilirken kumsalda beliren karmaşık desenler, köylüler tarafından "Derin’in denizle dansı" diye adlandırıldı. Çünkü anlamışlardı , Deniz onu yutmadı, sonsuzluğun kollarına aldı Denizle bir olan, asla yok olmaz. Sadece. sonsuzluğun dokusuna işlenir. 

Hayat, dalgaların kayalara vurup dönüşmesi gibi, sürekli bir değişimdir. Direnmek değil, teslimiyet öğretir gerçek derinliği. Vermek, almanın en kutsal halidir. Deniz ,onu sonsuzluğun kollarıyla sardı. Ve her gelgitte, iki aşığın nefesi, kıyıyı öpen köpüklerde yaşıyordu. Çünkü aşk da deniz gibiydi, verirken alır, alırken yeniden doğururdu.
Artık denize bakan her göz, Derin’i görüyordu. Çünkü o artık suyun belleğine kazınmıştı.


Çağdaş DURMAZ

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (5)

5.0

100% (5)

Denizin soluğundaki kadın Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Denizin soluğundaki kadın yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
DENİZİN SOLUĞUNDAKİ KADIN yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
Tamer Umut
Tamer Umut, @ervh-ifirkat
12.8.2025 13:23:42
5 puan verdi
okadar çok beğendimki yazınızı müthiş bir anlatım, yazı bitince bir kahve hazırlayıp tekrar başladım okumaya. yorumlayın deseniz yorumlayaman fakat içimde oluşan mutlulukla ve günümü anlam kattı. tebrik ediyorum saygılarımla
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL