Mezardakilerin pişman oldukları şeyler için, dünyadakiler birbirini kırıp geçiriyorlar. imam gazali
sair_lafi
sair_lafi

2.Bölüm Başkasının Hayat

Yorum

2.Bölüm Başkasının Hayat

( 1 kişi )

1

Yorum

2

Beğeni

5,0

Puan

188

Okunma

2.Bölüm Başkasının Hayat

Yusuf, karşısında duran karısına bakıyor ve onun güzelliğine bir kez daha hayran oluyordu. Evlenmeden önce İrem’e uzaktan kaçamak bakışlar attığında kalbinde oluşan coşku, yıllar geçmesine rağmen bir gün bile azalmamıştı. Karısına duyduğu hayranlığı iliklerine kadar hissediyordu. Şanssızlıklarla dolu olduğunu düşündüğü hayatının, tek şansı bu güzel kadın olmalıydı. İrem, onun için aşkın adıydı. Dünyada kendisine verilmiş cennetti. Bu kadını hakedecek ne yaptığını düşünüyor ve bir cevap bulamıyordu. Bazı insanlar hak ettiklerinden fazlasını alırdı bu dünyada. İrem gibi bir hediyenin kendisine verilmiş olmasını, ara sıra buna yorduğu da oluyordu.

İrem’e duyduğu aşk evlendikten sonra hiç eksilmemiş gün be gün artarak büyük bir sevdaya dönüşmüştü. Hele ki son beş yıldır yaşadığı hayat ve İrem’in onun için yaptıklarını düşününce, karısına olan aşkı sonsuz bir şükran duygusuna dönüşüyordu. Karısı olmasa sefil hayatını bile devam ettiremeyeceğine inanıyordu. İrem ile evlenmeden önce ki en büyük hayali; bir gün onunla evlenmekti. Onunla evlendikten sonra bu hayali; ömür boyu onunla yaşamaya dönüşmüştü. İnsanların dilleri ile verdiği sözlerden cayması kolay oluyordu. Yusuf ise karısına yürekten bağlıydı. Hissettiği duygular ne olursa olsun vazgeçemeyeceğine inandığı bir bağımlılıktı. Karısını tam kalbinin ortasında taşıyordu.

İrem, hayatında olmasa ışığını kaybederdi. Gömüleceği karanlık içinde yolunu kaybederdi. Karanlık bir gecede yolunuzu kaybedersiniz ve umutsuzluğa kapılırsınız. İşte o anda gökyüzüne bakarsınız orada parlak bir yıldız duruyordur. O yıldız, sizin yolunuzu bulmanız konusunda umudunuz olur. Öylesine parlaktır ki gecenin karanlığına inat yolunuzu aydınlatır. İrem, Yusuf için bu yıldızdan farksızdı. Ne zaman umutsuzluğa kapılsa onun aydınlık yüzüne bakar ve tüm umutsuzluk hissinden kurtulurdu. Eğer İrem, hayatında olmasa bir adım bile atması imkânsızdı.

İrem, fazla uzun boylu olmayan, parlak tenli güzel bir kadındı. Koyu siyah saçları, ay teniyle uyum içinde boynuna doğru dökülüyordu. Küçücük burnu, yüzünün ortasında öyle zarif duruyordu ki eşsiz bir tabloya yapılan son dokunuş gibiydi. En son fırça darbesi burnu için kullanılmış ve bu yaratıcının imzası sayılabilecek muhteşemlikteydi. İrem, saçlarını gün içinde kapatırdı. Yusuf ile baş başa kaldıkları odalarında başından çıkardığı örtüsü adeta gösteri öncesi kalkan perdeye benziyordu. Yusuf, gözünün önünde savrulan saçları izlerken kendinden geçiyordu. Rüzgârın etkisi altındaki bir ağacın dalları gibiydi. Bırakıp gidecek kadar asi, özünden bağlı olduğu ağacı bırakamayacak kadar sadık görünüyordu. Aman gitmesin İrem, onsuz yaşayamazdı Yusuf olan.

Bakanın hipnoz olmasına sebep olacağı bir dengede dalgalanan bu saçlar arasında bir çift göz duruyordu ki, insan bakmaya kıyamazdı. Bu kahve gözler bakan insanı kendine bağlayıp, her bakışta insanın mutlu hissetmesini sağlıyordu. Bazı mutluluklar anlıktır. Zaman geçer yaşadığınız acılar sahip olduğunuz mutluluğu yok edebilir. Bazı mutluluklar ise geçmez. İrem’in gözlerine bakmanın yarattığı mutluluk unutulacak türden değildi. En umutsuz anınızda lazım olan umut, gözlerinin ışıltısındasaklıydı. Uçurumdan düşerken uzanan el gibi hayatta tutuyordu Yusuf’u bu gözler. Her an düşmek üzere olan bu adam o gözlerden aldığı destek sayesinde ayakta duruyordu. Ne kadar yorgun ve bitkin olursa olsun bir kere bakması yetiyordu. O gözleri görünce yaşam enerjisi yenileniyordu.

Bu mutluluk baktıkça artıyordu.Hele ki Yusuf gibi bu gözlere bakarken; aşk dolu bir karşılık alıyorsanız, kalbinizin durmadığına duacı olmanız gerekir. Dünyayı güzelleştirecek bir güç varsa bu kesinlikle İrem’in şefkat ve umut dolu bakışlarında gizliydi. Dünyanın en şanslı insanı bu bakışların üzerinde olduğu kişi olmalıydı. Yusuf, İrem’in hayatında olmadığı zamanlar nasıl yaşadığını hatırlamıyordu. İrem olmasa nefes bile alamayacağına inanan bu adam, nasıl olmuştu da yaşamıştı. Onunla olduğu her gün varlığının etkisini daha derinden hissediyordu. Tüm kalbiyle sevdiği bu kadını hayatında olmasa yerine ne koyardı acaba?
Onun yokluğunun yaratacağı boşluğu dolduracak bir şey gelmedi aklına. Bu korkunç düşünceyi anında kovdu zihninden. Öyle şey olur mu?
Yusuf dediğin İrem ‘siz olur mu?
Diyelim ki oldu İrem ve Yusuf, ayrı ayrı yaşamak zorunda kaldı. Peki, böyle bir yaşamın anlamı olur mu?

İrem ile Yusuf aynı mahallede büyümüşlerdi. Aralarında üç yaş vardı. Bir kaç kez denk geldikleri komşu düğünlerinde ve bayram ziyaretlerinde İrem, Yusuf’a abi diye hitap etmişti. Bu hitap yaşla alakalı değildi. Bazı yerlerde kızlar erkeklere yaşları aynı olsa veya kendilerinden küçük olsalarda abi derlerdi. Yusuf, bunun bilincindeydi ve ilk gördüğü anda hissetmişti İrem’in bir gün onun olacağını. Bunu şimdilik kimseye söyleyemezdi. Askerliğini yapıp geldi ve işe girdi. İrem’le evlenmek istiyordu ve bunu ailesine söylemesi gerekiyordu. Babası Yakup, anlayışlı biriydi ama Yusuf ona söyleyemezdi. Bu konuyu annesiyle konuşmalıydı ama ondan da utanıyordu. En sonunda aklına kız kardeşi Safiye’yi aracı etmek geldi. Safiye hem İrem’in abisi hakkında ne düşündüğünü öğrenecekti hem de annesine konuyu çıtlatacaktı.

Safiye, her iki konuda da başarılı oldu. İrem’de Yusuf’a karşı aynı duyguları hissediyordu. İrem’in babası o daha küçükken ölmüştü. Bu sebeple onu abisinden istediler. Annesiyle birlikte babadan kalma evde yaşayan Ramazan, birkaç gün süre istedi. Karısı aracılığıyla olumlu cevap aldığı İrem’in, Yusuf’la evlenmesine izin verdi. Anadolu’nun bağrından kopup türlü hayaller ile bu şehre gelmiş olan bu insanlar doğruyu yapmıştı. Başka amaçlar gütmeden, birbirini seven iki gencin, evlilik isteklerine onay vermişlerdi. Çoğu zaman böyle olmuyordu. Evlenen Yusuf ile İrem, çok mutluydular. Yakup Çelik, en büyük oğlunu evlendirmenin sevincini yaşıyordu. İstanbul’da zorluklar içinde geçen yılları belki bir torunu olursa kolaylaşabilirdi. Nedendir bilinmez hayatları yokluk içinde geçenler yeni bir doğumun bereket getireceğine inanırlar. Oysaki her doğum içinde bulundukları yokluğa yeni bir halka ekliyordu. Belki de bu her şeyin yaratıcısı olan Tanrı’nın onlara yaşamaya devam etmeleri için verdiği bir teselliydi.

Yakup, torun isteğine çok zaman geçmeden kavuştu. Sevda, ailesinin yaşadığı ekonomik olarak zorluklar içinde olan hayatlarına yeni masraflar eklemişti. Yakup Çelik ve ailesi birlikte olduğu sürece her zorluğun altında kalkabileceklerine inanıyorlardı. Yeni doğan Sevda bu birlikteliğin çimentosu olmuştu. Sevda, için evde ayrı bir odaları yoktu. Bu yüzden Sevda annesi ve babasının odasındaki beşikte bir süre yaşamak zorundaydı. Çelik ailesi, yeni doğan Sevda ile birlikte yedi kişiye ulaşmıştı. Yusuf ve İrem kızlarını alıp başka bir evde yaşamayı isterlerdi ama bunun için maddi güçleri yoktu. Hayatın normal akışı sürecek ve bu akış esnasında evdeki nüfus azalacaktı. Gelecek konusunda plan yapmak yokluk içinde olan insanların harcı değildi. Onlar kendilerine sunulan plan dâhilinde yaşamaya devam ediyorlardı.

Sevda, iki yaşına geldiğinde halası Safiye evlendi. Evin diğer oğlu olan Kenan evlenme sırasını mecburen Safiye’ye vermek zorunda kalmıştı. Safiye, evlendiğinde on sekiz yaşına girmemişti ve abisi Kenan, onun evlenmesinden sonra boşalttığı odaya yerleşmişti. İki yaşındaki Sevda, bundan sonra amcasının odasına konulan yatakta uyuyacaktı. Bu sayede Kenan evin salonundaki kanepede geçen iki yılın ardından bir odaya kavuşmuştu. Her ne kadar Sevda ile birlikte yaşayacak olsa da odası olması güzel bir durumdu. Ayrıca yeğenini çok seviyordu ve onunla zaman geçirmek hoşuna gidiyordu. Kenan, okulu bıraktığı günden itibaren çalışmak zorunda kalmıştı. Uzun saatler çalışmanın verdiği yorgunlukla eve geldiğinde bir süre yeğeniyle ilgileniyor sonra da yeni güne hazır olmak için uyuyordu. Onun akranları gibi gezip tozmaya ne vakti ne de parası vardı.

Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

2.bölüm başkasının hayat Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz 2.bölüm başkasının hayat yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
2.Bölüm Başkasının Hayat yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Aşık-ı boğaz
Aşık-ı boğaz, @asik-ibogaz
10.8.2025 16:20:10
5 puan verdi
tebrikler. akıcı ve zevkle okunuyor.
Paylaş
YAZI KÜNYE
Tarih:
10.8.2025 13:18:19
Beğeni:
2
Okunma:
188
Yorum:
1
BEĞENENLER
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL