5
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
325
Okunma

Sabahları, tütün kokulu nefesiyle uyandırırdı beni: "Kalk evlat! Gün vatana armağandır!" Ellerinde çatlaklar vardı; Çanakkale siperlerinden kalma toprak hâlâ tırnak diplerinde... Koltuğuna oturduğunda, dizlerinde Anadolu coğrafyasının izlerini görürdüm. O sol bacağındaki yara, Kocatepe’de süngü yemiş bir tepe gibiydi. Bana hep şunu söylerdi: "Atatürk gibi düşünmek, haritada kaybettiğin toprağı kalbinde yeniden çizmektir evlat!"
Sobanın başında anlatırdı:
"Sakarya’da atımız ölmüştü. Açtık, yorgunduk. Bir asker, sargı bezine sardığı toprak parçasını çıkardı: ’Komutanım, vatan kokuyor!’ dedi. İşte Atatürk, o kokuyu alandı. Dedi ki: ’Vatan, sırtını dayadığın taşın teridir!’"
Dedem ceket cebinde bir mermi kovanı taşırdı. İçinde Samsun’dan kalkıp gelen rüzgârın sırrı vardı. Bana uzatırken titrediği anlardı: "Bunu al, kulağına dayadığında İstiklal Savaşının sesini duyarsın!"
Evin duvarında kırık bir kılıç kabzası asılıydı. Kabzanın ucunda bir kurşun izi... . Her 10 Kasım’da o kılıcı indirir, yağlı bezle kan lekelerini temizlerdi. Ben sorardım: "Neden kırık?"
Gözleri Gazi’nin Kocatepe’de ufka bakan gözleri gibi parlardı : "Bütün kılıçlar kırıldı evlat! Bizimki, kırıldığı yerde zafere dönüşen tek kılıçtı." Sonra eklerdi: "Atatürk gibi düşünmek, kırılan kılıcın yerine kalemi kuşanmaktır!"
Bir gün hastalandı. Yatağında Türk bayrağı desenli yorganın altında zayıf düşmüştü. Fısıldadı: "Beni kaldır evlat! Radyoda Gençliğe Hitabe okunacak..."
Radyonun düğmesini çevirdiğimde, sesi birden cephe topçusu gibi gürledi:
"Bak! Okuyan ses nasıl titriyor ? Millet sevgisi, titremeyi bile vatan borcu bilmektir!"
Sonra elini göğsüme koydu: "Hissediyor musun? Atatürk, burada... Kalbimiz onun son siperidir!"
Ölmeden önce bana bir zeytin çekirdeği verdi:
"Bunu büyüt! Zeytin, vatan gibidir; kökü kızgın toprakta, gölgesi hürriyettedir."
Defnederken tabutuna kırık kılıç kabzasını koyduk. Mezar taşını kendi yazdırdı:
"Burada yatan, Gazi’nin nefesini içmiş bir Kuvvacıdır."
Her gidişimde, mezar toprağına bir avuç Sakarya kumu serperim. Çünkü dedem, vatanı ayaklarının altına değil, kalbinin üstüne alırdı...
Üniversiteyi kazandığımda, dedemin çelik çerçeveli gözlüklerini taktım. Sınıfta ilk ders tarihti. Hoca sordu: "Atatürk’ü nasıl anlarsınız?"
Ayağa kalktım. Dedemin sesi boğazımda bir yumaktı:
"Atatürk gibi düşünmek;
Haritada çizilmeyen sınırları yürekte çizmektir!
Kırık bir kılıç kabzasında istikbali görmektir!
Milleti, birbirine kenetlenmiş insan kemiklerinden bir anıt bilmektir!"
Sessizlik oldu. Pencereden bir şahin geçti. Dedemin dediği gibiydi: "İşte o, Gazi’nin ruhudur; gençliğin omzuna konmaya gelir!"
Bu satırlar, bir Kuvvacı torununun yüreğinden fışkıran vatan ağıdıdır. Bilin ki; her Türkün evinde, Gazi’nin soluduğu bir nefes saklıdır...
’’ NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE ! ’’
Aziz Ruhlarına saygıyla...
Çağdaş DURMAZ
5.0
100% (7)