3
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
244
Okunma
Bundan tam 11 yıl önce, 20 Mayıs 2014’te, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan sosyal medya hesabından şu açıklamayı yapmıştı:
“Bu ülkenin başbakanı olarak açıkça ifade ediyorum ki, Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır.”
Bu açıklamadan iki yıl sonra cumhurbaşkanı oldu ve yetkileri arttı. Ama o günden bugüne, kurtlara kaptırdığımız sayısız kadın, genç ve çocukla ilgili bir kez bile mesuliyet almadı. Üstelik bu olayların çoğu ya faili meçhul kaldı ya da failleri ‘iyi hal’ den aramızda dolaşıyor.
Son beş yıldır kokusu çıkmaya başlayan ve geçtiğimiz hafta deşifre olan sahte diploma skandalı, artık sadece canlarımızı değil, geleceğimizi de kurtlara kaptırdığımızı gösterdi. Koltukları sallananların verdiği tepki ise tanıdık: İnkâr.
Dünkü yazımda bu konuya kısmen değinmiştim. Bugün ise bağlantılı başka bir konuyu sorgulayalım istiyorum. Hazır kirli çamaşırlar ortaya dökülmüşken, belki bu da gündeme gelir.
Soru şu: Bugüne kadar doğrudan dolandırılmamış olsanız bile hanginiz telefon ya da internet üzerinden dolandırılmaya çalışılmadı?
İstediğimiz kadar engellemeye çalışalım, baş edemediğimiz büyük bir sorunumuz var. 0850, 0212, 0216 ve son dönemde 0312 alan kodlu numaraların saldırısı altındayız. Neredeyse hayatımızın bir parçası haline gelen bu tacizler özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesidir ve Anayasa’ya göre suçtur
Ancak bugüne kadar bu sorunla ilgili verilen bireysel çabalar, sosyal medyada yaratılan cılız gündemler ve başlattığımız yasal süreçler hep sonuçsuz kaldı.
Adliyeler, yüz binlerce dolandırıcılık dosyasıyla dolu ama hepsi sümen altı.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na bağlı olan ve 10.11.2008’de adı Telsiz Kanunu’ndan BTK’ya (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) çevrilen kurum, sözüm ona halkı bilişim dolandırıcılığına karşı koruyacaktı.
Bugüne kadar o kuruma başvurup olumlu sonuç alan var mı bilmiyorum (ben alamadım) ama gündemdeki iddialara göre, BTK’nın başkanı ve başkan yardımcıları da sahte diploma çetesiyle çalışmış.
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir’in açıklamasına göre, BTK Başkanı Fatih Sayan, skandal ortaya çıktıktan sonra biyografisinden dört diplomasını silmiş.
Vatandaşı dolandırıcılardan koruması gereken kurumun başındaki isimler bile dolandırıcılarla iş birliği yapıyorsa, hırsız evin içindedir!
İstatistiklere göre, “Bilişim yoluyla işlenen dolandırıcılık suçları 2024’te bir önceki yıla göre %45 arttı.”
Bu rakama 2025’in ilk sekiz ayı dahil değil. Dolandırıcılıkla elde edilen para miktarını varın siz hesaplayın!
Peki en önemli kurumlar olan Adalet Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü bu konuda ne yapıyor?
Web sitelerine girerseniz bolca uyarı, kamu spotu görürsünüz. Ara sırada vatandaşa “Dolandırıcılara karşı dikkatli olun” şeklinde SMS atarlar. Bunları yaparak görevlerini hakkıyla yerine getirdiklerini zannederler. Ama söz konusu şikayetleri çözmek olduğunda” az sayıda sembolik örnekler dışında” sonuç yok.
Dolandırılan vatandaş karakola gittiğinde, polisin “Kardeş, üstüne bir bardak su iç” demesi, bu başarısızlığın en güzel özetidir esasında.
Başa dönelim, ne demişti?
“Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır.”
Peki sorsak kendisine : “Sadece Dicle değil, ülkenin her yanı kurtlarla dolu. Neredesin?” desek, ne der sizce ? Mesuliyet alır mı?
Evet ben de sizin gibi düşünüyorum.
Çünkü hırsız evin içinde.
Kendimden örnek vereyim. Yıllar önce aldığım ve hâlâ kullandığım telefon hattının sözleşmesinde “gizli olsun” ibaresini seçmiştim.
“Müşteri kaydı için” diyerek ısrarla telefon numarası isteyen mağaza kasiyerlerine bile vermediğim telefon numaramı hiçbir yerde de paylaşmadım. Ama bugün telefonum tüm dolandırıcıların elinde.
Benim gibi milyonlarca insanın ad-soyad, adres, eğitim, telefon gibi kişisel verilerini dolandırıcılara satan kim(ler)?
Free Web Turkey’in 9 Eylül tarihli açıklamasını hatırlayalım:
“Türkiye’deki resmî kurumlarda kaydı olan 108 milyon yurttaşın kişisel verileri çalındı.” Demişti.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 12 Eylül 2024’te yaptığı açıklamada, sızıntının pandemi döneminde yaşandığını söyledi ama ardından ekledi: “Böyle bir veri yok.”
Yani, yine ret yine inkar.
Peki yukarıda saydığım hatlar nereden çıkıyor?
Cevap belli: Türk Telekom.
“Konumdan bağımsız numara” olarak bilinen 0850 alan koduyla başlayan hatlar, başta şirket çağrı merkezleri için tahsis edilmişti. Ama zamanla mobil hatlar kullanılmaya başlayınca (az sayıda kullanıcı var) terkedildi.
Peki oluşan bu boşluğu kim doldurdu? Dolandırıcılar. Tipik kapitalizm!
Peki Türk Telekom bunu bilmiyor mu?
Bal gibi biliyor. Her gün binlerce şikâyet alıyor ama sorumluluk kabul etmiyor.
Üstelik “Kimin adına kayıtlı?” sorusuna yanıt vermiyor.
Yani bizim gece gündüz, vakitli vakitsiz taciz edilen özel hayatımız ne kimsenin umurunda ne de hakkımızı arayabiliyoruz.
Türk Telekom’un kendi sitesinden alıntı:
“Kurulum ve bakım, istenirse Türk Telekom tarafından yetkilendirilmiş çözüm ortakları aracılığıyla yapılır.”
Yani Türk Telekom, bu ‘Konumdan bağımsız suçluları’ çok iyi biliyor.
Üstelik 0850’li numaralar 1.000+ kullanıcılı pbx paketler halinde satılıyor
Siz birini engelledikçe, aynı seriden farklı numaralarla tekrar tekrar taciz edilmenizin sebebi bu işte.
Ayrıca, Türk Telekom dışında, onun altyapısını kullanarak bu hatları satan ve gitgide mantar gibi türeyen siteler var. Çoğu, reklamlarında “BTK onaylı” ibaresini kullanıyor üstelik.
Soralım; Bu dolandırıcılık ağına kim dur diyecek?
– “Mesuliyet bende” diyen Erdoğan mı?
– “Vatandaşı dolandırıcılardan koruyoruz” diyen BTK mı?
– “Yasal yollara başvurun” diyen Adalet Bakanlığı mı?
– Emniyet mi?
Turkcell ve Vodafone gibi operatörler de bu işin içinde. Savunma hep aynı: “Bizimle ilgisi yok.”
Ama hepsi sorumlu. Hepsi suç ortağı.
Çünkü buradaki en büyük tehlike; sadece dolandırıcılık değil, telefon verilerinin sistematik olarak satılmasıdır. Dolandırıcıların "ham maddesi" bu veriler zaten.
Sonuç: Denetimsiz, kontrolsüz ve yaptırımsız ve korkusuzca tıkır tıkır işleyen bu dolandırıcılık sisteminin önüne geçecek güçlü bir siyasi irade ve bağımsız bir otorite gerekiyor.
İstediği zaman sosyal medyayı anında sansürleyen mevcut erk, istese bu sorunu da kökten çözer.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik ne demişti?
“Bu tür şebekeleri jiletle kazıyacağız.”
Buyurun, kazıyın!
Susmayalım, çünkü susmak, bu suça ortak olmaktır.
Bir şey yapmalı!
Kaynak: gultenkahraman.com.tr/devletin-goremedigi-dolandiricilar/
5.0
100% (4)