1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
246
Okunma
"Bir hiç için bir sürü gürültü."
Oysa sessizlikte saklıydı asıl hakikat.
Bir şeylerin peşinden koşarken, neyin geride kaldığını unutur insan. Sanki ses ne kadar yüksekse, anlam o kadar derindir sanırız. Ama bazen o en sessiz gece, kalbin en çok konuştuğu andır. Gürültüyle örttüğümüz hakikatler, yalnızlıkta çırılçıplak kalır.
Bir kelimeye yüklediğimiz ağırlık, çoğu zaman kalbimizdeki boşluğu doldurmaz. İçimizde yankılanan çığlıklar, dışarıdaki uğultuya karışınca duyulmaz olur. Ve bir noktada fark ederiz ki; en çok yorulduğumuz şey, dışarısı değil, içimizdeki savaştır.
Gürültü yapıyoruz, çünkü susarsak yıkılacağımızı sanıyoruz. Oysa susmak bazen bir teslimiyettir, kabullenmek değil. Olduğu gibi bırakmak, akışa karışmak…
Rüzgâra değil, yazgıya eğilmektir.
Bir hiç için…
Evet.
Belki de biz, hiçbir şey olmayan şeyleri çok büyüttük. Kendimize ait zannettiğimiz şeyler, aslında sadece bir sınavdı.
Bu kadar gürültü, bu kadar çırpınış... Hepsi kalbe ağır. Ruh sessizlik ister, kalp seccade. Gürültü dağıtır, sessizlik toplar.
Şimdi durdum.
Ve düşündüm:
Belki de bu kadar konuşmamın nedeni, içimdeki boşluğu dolduracak bir cevabı hâlâ bulamamış olmamdır.
Belki de gerçekten…
Bir hiç içinmiş bu kadar gürültü.
Vesselâm...
Esma Canyurt
5.0
100% (2)