0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
158
Okunma
Bugün de dışarı çıkmadım. Kaçıncı gün olduğunu ben bile saymıyorum artık. Hava güzeldi aslında. Pencerenin perdesinden sızan ışık, odamın bir köşesine usulca yayılmıştı. Kuşlar cıvıldıyordu, insanlar telaşla bir yerlere gidiyordu. Bense o ışığı görüp başımı çevirdim. Bahane buldum. Yoruldum dedim, ders çalışmam lazım dedim...
Ama aslında ne yorgunum ne de yoğun. Sadece…
bilmiyorum.
Abim bu gün dalga geçer gibi ama biraz da üzülerek “Senin adın güneşten kaçan olmalı,” dedi. İçim burkuldu. Çünkü haklıydı. Sanki hayat dışarıda akıyor, bense uzaktan cama yaslanmış bir seyirci gibiyim. İnsanlar gün ışığına karışırken ben hep gölgelerde kalıyorum.
Neden böyleyim bilmiyorum. Korkuyor muyum? Belki de. Ama neyden korktuğumu da bilmiyorum. Kalabalıklardan mı? Beklentilerden mi? Yüzümdeki o donuk ifadeden mi yoksa içimdeki boşluktan mı?
Bazen bir adım atmak için içimde deli gibi bir istek oluyor, sonra bir anda geri çekiliyorum. Kendi içimde kaybolmuş gibiyim. Hem çıkmak istiyorum hem de çıkarsam her şey üstüme gelecekmiş gibi hissediyorum. O yüzden çıkmıyorum.
Günler geçiyor. Penceremden sızan ışık aynı.
Ama ben hâlâ burada, aynı yerdeyim.
Bir gün gerçekten neden kaçtığımı anlayacak mıyım bilmiyorum…
Ama şimdilik sadece bahanelere sığınıyorum.
Ve adımı, güneşten kaçan koyuyorum.
Vesselâm...
Esma Canyurt