1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
281
Okunma
Kitap özetleri
Uğur DENERİ &ChatGPT
Körlükten Görmeye: José Saramago ile Bedri Ruhselman Arasında Bir Hakikat Arayışı
Giriş
Körlük… yalnızca bir bedensel eksiklik değil, aynı zamanda insanlığın içsel bir metaforudur. José Saramago’nun Körlük romanında tüm bir toplumun gözlerine inen beyaz bir perde, yalnızca dış dünyanın değil, iç dünyanın da karanlığa gömüldüğünü anlatır. Bedri Ruhselman’ın İlahi Nizam ve Kainat adlı eseri ise, insanın maddi âlemden manevî uyanışa doğru yolculuğunu sistematik ve evrensel yasalarla açıklamaya çalışır. Biri edebiyatın körlüğünden geçerek hakikate ulaşmaya çağırır, diğeri ise kainatın ilahi düzeni içinde görmenin ne anlama geldiğini anlatır.
1. Körlük: Hakikatten Kopuş
Saramago’nun romanında körlük bir hastalık gibi yayılır ama fiziksel değil, ruhsal bir salgındır bu. İnsanlar, olan biteni değil, görmek istediklerini ya da çıkarlarına uygun olanı "görmektedirler." Burada körlük, bir tür içsel suskunluk ve inkâr biçimidir.
Bedri Ruhselman’ın ortaya koyduğu ruhsal varlık anlayışına göre ise, insanın gerçek doğası ruhtur. Ruh, maddi beden içinde sınırlanır, algı alanı daralır. Ruhun asli görevi bu sınırlılığı aşmak ve ilahi düzenin farkına varmaktır. Dolayısıyla körlük burada, ruhun maddeye gömülerek kendi özüne yabancılaşmasıdı
2. Görmek: Bilgi, Farkındalık ve Aşkınlık
Saramago’nun romanında "görmeye devam eden tek kişi" olan doktorun karısı, hem tanıklık eden hem yön gösterendir. Bu karakter, adeta İlahi Nizam’daki “uyanmış ruhu” temsil eder. O, başkalarının gözleri kör olsa da, onların acısını görebilen, anlayan ve harekete geçen bir “ışık taşıyıcıdır.”
Bedri Ruhselman ise görmekten, hakikatin katmanlarını sezmekten söz eder. Ona göre, kainat çok boyutlu bir düzendir ve insan ruhu bu düzende dereceler halinde gelişir. Gerçek görme, fiziksel gözlerle değil, sezgi ve ruhsal farkındalıkla mümkündür.
3. İlahi Nizamda Körlük ve Görmenin Anlamı
Her iki eser de “görmek” eylemini bir farkındalık kapısı olarak ele alır. İlahi Nizam ve Kainatta bu, ruhun titreşim seviyesini yükseltmesiyle olurken, Körlükte ise yaşanan felaketlerin insanı içe dönmeye ve sorumluluk almaya zorlamasıyla olur.
Ruhselman’ın “kainat bir tekâmül laboratuvarıdır” anlayışı, Saramago’nun “insan ancak sınandığında kendisi olur” görüşüyle kesişir. Körlük bir felaket değil, bir uyanış davetidir. Görmek ise yalnızca ışıkla değil, bilinçle mümkündür.
Sonuç: Aydınlık Gözlerde Değil, Gönüldedir
Saramago’nun körleri, kaosu doğurur ama o kaosta insanlığın yeniden doğma ihtimali vardır. Ruhselman’ın kainatı ise, bu yeniden doğuşu kozmik bir zorunluluk olarak sunar. Her şey bir plana bağlıdır. Körlüğümüz planın bir parçasıdır. Ama görmek—gerçek görmek—irade, farkındalık ve aşk ile mümkündür.
İki eser, iki farklı disiplin… ama tek bir hakikat: İnsan, görmekle yükümlüdür. Çünkü görmek, insanın kendine ve evrene karşı duyduğu sorumluluğun ilk adımıdır
5.0
100% (2)