2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
223
Okunma
Bazı insanlar vardır… Daha hiç gelmemişken gitmeleri gerekir.
Çünkü onlar, ruhun kapısından içeri adım atmadan önce bile, geride yıkıntılar bırakırlar.
Henüz var olmadan içimize işler, adlarını bilmeden eksikliklerini hissederiz.
Ve bazı yaşantılar vardır ki, yaşanmış sayılmamalıdır.
Çünkü anısı bile bir zehir gibi dolaşır damarlarda.
Silinmeli… Sanki hiç olmamış gibi.
Ama insan kalbi, izleri silmeyi henüz öğrenememiştir.
Aşk…
Tanrı’nın dünyaya bir armağanı mıydı gerçekten?
Yoksa parıltılı bir kılıfa sardığı kadim bir sınav mıydı sadece?
Kimi zaman gökten inmiş bir mucize gibi parıldar gözümüzde;
kimi zaman ise yerin altından çıkmış bir azap gibi sarar boğazımızı.
Ve onu çekici kılan şey, masumiyeti değildir.
Tam aksine; vahşetidir.
Ruhuna saplanan o keskin uç, işte tam da orada başlar.
Gaddardır, çünkü dokunmadan canını alır.
Vicdansızdır, çünkü giderken ardında hiçbir şey bırakmaz; ne bir özür, ne bir izah.
Ama biz...
Biz yine de boyun eğeriz o zehre.
İçtikçe yakar, yandıkça daha çok isteriz.
Bir yabancıyı seviyoruz bazen...
Sadece bir yabancıyı.
Ne geçmişini biliriz, ne geleceğini.
Ama yine de gönlümüzü gözümüz kapalı teslim ederiz ona.
Ve sonra, o yabancı çekip gider.
Ardında bıraktığı azaba, hayatımızda hiçbir şeye sadık kalmadığımız kadar sadık kalırız.
İnsan, tuhaf bir mahlûktur.
Birinin yokluğuna, varlığından daha çok bağlanabilir.
Bir yabancıya bağlanmak…
Adını ilk kez telaffuz ederken bile kanına işlemesi…
Onu tanımadan sadakat yemini etmek…
Ve sonra, ardında derin bir boşluk bırakıp gitmesi...
Ama en can alıcısı şu:
Sen, onun gidişine, hayatında hiçbir şeye sadık kalmadığın kadar sadık kalırsın.
Ve belki de bu yüzden yabancılar unutulmaz.
Çünkü onlar, yokluklarıyla yer açar içimize.
Göğsüne oturan o ağırlık…
Sadece kalbin değil, ciğerlerinin de ezilişidir.
Bir daha nefes alamayacağını sanırsın bazen.
Ama alırsın.
Çünkü aşk, seni öldürmez;
yalnızca ne kadar canlı olduğunu hatırlatır.
Gözyaşıyla kan, aynı yerden akar o zamanlarda.
Ne duyguya hükmedebilirsin, ne acıya isim verebilirsin.
Yalnızca susarsın.
Ve o suskunlukta, çığlıklar gizlidir.
Çünkü aşk, bazen sesini kaybettiğin bir fırtınadır.
İçinde bağırdıkça sessizleştiğin…
Ne gariptir...
Bir yabancıdan kalan boşluk, bazen yılların yoldaşından daha kalıcı olur.
Çünkü onunla kurduğun şey, hiç tam anlamıyla yaşanmamış bir düştür.
Yarım kalmamış ama tamamlanamamış bir delilik.
Ve insan bazen, yaşanmamışlığın içindeki ihtimali sever en çok.
Ama aşk olmalı.
Evet, her şeye rağmen.
Kırsa da, eksiltse de, iliklerine kadar yansa da…
Çünkü insan, acıyla tamamlanan bir varlıktır.
Ve aşk, o acının en estetik hâlidir.
Belki de bu yüzden,
kanayarak bağlandığımız şeylerden kolay kolay vazgeçemeyiz.
Çünkü acıtırsa, gerçektir.
Çünkü yer eder.
Çünkü iz bırakır.
Ve insan…
Sevdiğini değil,
iz bırakanı unutamaz.
5.0
100% (1)