1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
184
Okunma

ZAMANLA ESKİR
(yollar ve insanlar)
Yolculuğun son deminde "yazacak bir şey kalmadı", diye düşünürken bir cümle düşüyor önüme;
"Yolculuklar ilginçtir. Dağlardan, deniz kıyılarından, kentlerden, gecelerden geçilir. İnsanlardan geçilir"
Asfaltın kavurucu sıcaklığı vururken aklımdan geçip gittiğim kentlerin karmaşık duyguları sarıyor. Dağları, denizleri birbir geride bırakırken dağların ardında bıraktığım ya da hiç görmediğim o insanların sureti düşüyor önüme... İnsanlar!
Engelleri aşmaya çalışmak gibi bir gayemin olmadığı zaman dilimin tam da içerisindeyim...Ne eksik ne tam tuhaf bir duygu kaplıyor içimi. Gecenin vermiş olduğu sessizlikte ilerlerken Osmancık diye bir yerde beni kendime getirecek olan çay ile buluşuyorum... Gözlerimin artık batmaya başladığı zamanı aldırış etmeden alıyorum kalemi;
Sen eksik kalmış şiirim,
Çığ düşmüş yollarım.
Kırılmış kalemim, sözümün geçmediği dağlarım...
Yol üzerinde gördüğüm, ismini bile soramadığım yabancı...
Gidipte gelmeyecek olanım...
Başımda tüten dumanım. Ömrüm bitse de bitmeyecek olanım.
Yazılara konu edemediğim, dermansız derdim...
Yağan yağmurda ıslanamamak, diğer adın...
Katıksız aşım, yabancım...
Yol ortasında kalmış yanım...
Dokunsan bir kuş kanadını açacak,
Yüzüme bir gülsen bahçeler gülistan...
Bir sarılsam şikayet defterleri kapanıp hasret obası sevda ırmağına göçecek...
Âma olmuş yanım,
Can evinden öte âleme gittin.
Kaç kat yabancım, gözlerin.
Yazılan yazılar, çizilen bütün resimler yağma oldu.
Sazın bamtelini koparıp duvara asmışsın, seni hatırlatacak bir türkü dâhi yok mu, bu yollarda yakılacak?
Azıcık deli, azıcık divane gönül hanesi viran edilip kullanılmaz oldu... Örümceklerin ağ kurmaya, farelerin etrafında cirit atmaya başladığı o metruk ev gibi...
Merdivenlerinden inip bahçeye uzanan o patika yolu hep ayrık otları sarmış. Bir daha "gelme" dercesine...
Bir seda ya mahkum edilirken kulaklar; gözlere haber salındı.
Beklemek yok!
Nar gibi tane tane dökülürken kelimeler, celladın elinin kan bulaşmaması
Kırk kat olmasa da yabancı! Kimliğindendi...
İki metrelik bir bez lazımdı tekrar tekrar boy ölçüsü alıp vermek neyin nesiydi?
Can, bile isteye yakılan bir şey miydi?
Dil yarası dedikleri şeyin kurşundan daha ağır olduğunu kırılan kuşların kanatlarında gördüm. Bir daha aynı dala konmuyordu...
Yolları bahaneler çürütürken artık gidecek yolun da kalmayışı nasıl açıklanır ki
"kendime küstüm, sana kırıldım" Dedi, içerlerden bir ses, o zaman anladım
Böyle gidiyormuş insan, böyle böyle susuyormuş...
Ve böyle yabancı kalıyormuş yanındakine...
Yaş almıyorduk ama büyüyorduk...
Ve insan asıl böyle yaşlanıyormuş...
Ve böyle eskitiliyormuş yollar ve insanlar...
Saygılar
Ismahan Çeribaşı
Ismahan ÇERİBAŞI
5.0
100% (3)