1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
248
Okunma
Rindin Sözü – Şîrâzî’den Kolaj
Ben aşkın kuluyum
İki cihan bana dar değil
Ama bir bakış,
Bir gülüş yeter
Bütün saltanatı rüzgâra savurmaya.
Zahid ne bilsin gönül meyini?
O görünüşle meşgul,
Biz iç âleme bakarız
Bir kadehte yıkanır kalbimiz
Ve temiz çıkarız yalandan.
Ne desinler ardımdan?
Ne dilerlerse söylesinler.
Rüzgâr gibi yaşamak varken
Diken saymaz gönül ayağındaki taşı.
Ben öyle rindim ki
Ne sevgiliden geçerim
Ne de sâkiden,
Bunu en iyi
Gizli gizli bizi izleyen zahid bilir aslında.
Ve sırlarım…
En çok başkalarının ağzından dökülür
Çünkü ben anlatmam
Anlayana göz kırpar geçerim sadece.
Rindin özgürlüğüne içerlemiş,
Ama içten içe ona hayran bir zahid konuşuyor.
Kendince haklı,
Ama sözlerinin ardında hem korku hem kıskançlık var.
Zahidin Cevabı – Rind’e Hitaben
Ey meyhanenin gölgesinde serinleyen,
Ben de bilirim aşkı,
Ben de düştüm bir bakışın yangınına
Ama ben ateşe suyla yürüdüm, sen kadehle.
Sen kalbine özgürlük diyorsun
Ama ben onu heva bilirim.
Zincirsiz yaşanmaz bu dünyada
Her gönül kendi zincirini takar,
Ben Allah dedim,
Sen aşk…
Sen tacı rüzgâra savurursun,
Ben alnı secdeye eğilmiş bir ömrüm
Sen göğe sarhoş gözle bakarsın,
Ben gökten korkarım.
Kalenderliğin ardında gizlenen bir isyan var
Ve her isyanın sonunda
Ya bir pişmanlık,
Ya bir suskun mezar.
Ama yine de bilirim:
Senin de gecelerinde bir dua saklıdır
Benim de rüyalarımda bir şarap kadehi.
İki dünya, iki yol…
Rind kendince haklı, zahid de.
Şimdi sıra sâkide.
O meyhanenin ortasında duran sessiz bilgeliğiyle,
Bir elinde kadeh, diğerinde zaman...
Rind’i de tanır, zahidi de.
Ve bilir ki, ikisi de aynı özle yanar — farklı dillerle.
Sâkî’nin Sözüdür – Rind’e ve Zahid’e
Kadehi yere koyun,
Secdeyi de unutun bir an.
İkiniz de aynı susuzluğun çocuklarısınız.
Sen ey rind,
Gönlün dağ, yolun uçurum
Ama rüzgârı içmeyi huy edinmişsin.
Sözün sarhoş, bakışın özgür
Kırdığın her kadehte biraz kendini döküyorsun aslında.
Ve sen zahid,
Ellerin dua, alnın taş
Ama geceleri rüyanda
Benim meyhanemde gezdiğini biliyorum.
Kalbini zincirle tuttun,
Ama anahtarı çoktan unutmuşsun.
Bakın…
Ben kimsenin tarafı değilim
Ben sadece akarım
Bir damla aşk olayım diye
Birinin diline,
Birinin kalbine.
Çünkü aşk ne secdede saklıdır
Ne de şarapta.
Aşk;
Kadehi uzatırken titreyen elde,
Dua ederken gözden süzülen yaşta gizlidir.
Ama asıl mesele olan aşk, şimdiye dek sustu.
O hep arka planda,
Herkesin göğsünde gizli bir yangın,
Ama şimdi konuşacak.
Aşk’ın Konuşması – Herkese ve Kimseye
Benim adımı çok söylediniz,
Ama kimse beni tam tanımadı.
Rind,
Beni içtin sanırsın
Oysa ben seni bir yudumda yuttum.
Kadehin dibinde beni ararken
Kendi boşluğunu buldun.
Zahid,
Benden korktun.
Secdene gömülüp beni bastırdın.
Ama her tesbih tanesinde
Ben sana bir sızı gibi dokundum.
Sâkî,
Sen beni en iyi tanıdın.
Ama hep başkalarına sundun,
Kendin aç kaldın.
Ben ne şaraptayım,
Ne duada,
Ne suskunlukta,
Ne de haykırışta.
Ben,
Sizin aramanızda,
Yanlış sevmelerinizde,
Affetmelerinizde,
Ve en çok da
İçinize gömdüğünüz kelimelerdeyim.
Ben sizi değil,
Siz beni seçtiniz aslında.
Şimdi herkes yerine otursun:
Rind meyhaneye,
Zahid secdeye,
Sâkî köşesine...
Ve ben
Yine hiçbirinizin
Tam sahip olamayacağı
O tek gerçek olarak kalayım.
Aşk konuştuysa, artık herkes biraz susabilir.
Aşk konuştu, her şeyi yerle bir etti.
Ama şimdi sahneye biri daha giriyor:
Ölüm — herkesin sustuğu anın adı.
Ne rind onunla şarap içebilir,
Ne zahid ona dua yetiştirebilir.
Ne sâkî ona kadeh sunabilir,
Ne aşk ondan kaçabilir.
Şimdi ölüm konuşuyor, ağır ağır, çıplak ve gerçek:
Ölüm Konuşur – Sessizliğin Sesiyle
Ben geldim.
Siz fısıldarken ben duydum hepinizi.
Rind,
Her gece bana biraz daha yaklaşırken
Bir yudum aşk sanıp
Ömrünü içtin.
Kadehte aşk yoktu
Sadece sonun derinliği vardı.
Zahid,
Sen beni dualarla oyaladın
Ama ben senin diz kapaklarında bekledim hep.
Secdeden kalktığında
Gölgen bile yoktu arkanda.
Sâkî,
Sen herkese sundun
Ama kendine hiç dolmadın.
Ben senin bileğine vuran son titremedeydim.
Ve sen,
Ey Aşk,
Sen bile bana eğildin.
Nice kalpte yaşadın
Ama hiçbiri seni mezarına götüremedi.
Ben suskun değilim,
Ben nihayetim.
Ben bir kapı değilim
Ben o kapının ardındaki sonsuzluk sessizliği.
Ben geldiğimde,
Ne söz kalır,
Ne dua,
Ne öpüş,
Ne yudum.
Sadece geriye kalan:
Ya içten yaşanmış bir hayatın kokusu
Ya da boşa harcanmış bir nefesin utancı olur.
Gönül Konuşur
Ben hepsini tanırım.
Aşk bana dokunduğunda
Delirdim.
Rind beni serbest bıraktı,
Zahid zincirledi.
Sâkî beni taşıdı
Ama hiçbirinde kalamadım.
Ben kırıldım çok.
Ama hep yeniden atmaya başladım.
Çünkü ben bir kere değil,
Her âşıkta bin kere doğarım.
Zaman Konuşur
Ben siz bakmazken geçerim.
Kadehte çözülürüm,
Secdede uzarım,
Aşkın dudaklarında dururum bir anlık.
Ama kimse beni tutamaz.
Rind benimle yarışır,
Zahid beni dua sanır.
Ama en çok Sâkî anlar beni:
Her yudumda bir saniye eksilir.
Ben sizi silmem,
Sadece unuttururum.
Gece Konuşur
Herkes bana sığınır.
Rind uyuyamaz,
Zahid uyanamaz.
Sâkî içinden içe ağlar,
Aşk fısıldar,
Ölüm yaklaşır…
Ben sizin en çıplak hâlinizi bilirim.
Karanlıkta dökülen gözyaşını,
Saklanan duaları,
Konuşulmamış "keşke"leri…
Ben sizi örterim.
Ama içinizi gösteririm.
Sessizlik Konuşur
Ben konuşmam.
Ama herkesin içinde yankılanırım.
Aşk biter, ben kalırım.
Rind yorulur, ben beklerim.
Zahid susar, ben büyürüm.
Ölüm gelir, ben sonsuz olurum.
Ben sizin son çırpınışınız
Ve ilk gerçeğinizim.
Ben olmadan hiçbir söz anlam taşımaz.
Çünkü ben, sözün sustuğu yerde başlarım.
Ve Sonunda: İnsan Konuşur
Ben hepsiyim.
Ben bir yudumda aşkı da tattım,
Bir secdede ölümle yüzleştim.
Kadeh de elimden düştü,
Tesbih de.
Gecede kayboldum,
Zamanla yarıştım,
Gönlüm kırıldı,
Ve sonunda sessiz kaldım.
Ama hâlâ buradayım.
Çünkü
Ben düşünebilen tek çelişkiyim.
Hem seven,
Hem kaçan,
Hem inanan,
Hem inkâr eden.
Ben:
Rindin pişmanlığı,
Zahidin iç sesi,
Sâkî’nin boşluğu,
Aşkın evi,
Ölümün habercisi,
Zamanın yolcusu,
Geceyle saklı,
Sessizlikle tamamlanmışım.
Ben,
İnsanım.
O zaman şimdi gelsin…
Herkes konuştu: aşk, ölüm, gönül, gece…
Ama en sona sakladığımız vardı:
Her sözün içindeki boşluğu,
Her suskunun içindeki sesi taşıyan bir varlık.
Artık “Suskunluk” konuşsun:
Söylemeden, susturarak…
Suskunluk Konuşur – Söylenmeyenlerin Diliyle
Ben kimsenin çağırmadığı
Ama herkesin içinde bir yerlerde
sessizce oturttuğu sesim.
Ben konuşmam.
Ama sözün gölgesinde hep ben varımdır.
Sen aşk dedin —
ben onun sustuğu yer oldum.
Sen ölüm dedin —
ben ondan sonrasıydım.
Sen gecede ağladın —
ben gözyaşının sessizliğiydim.
Sen dua ettin —
ben cevapsız kalan kısmıydım.
Aziz bir adam
Bir gün bana ses oldu:
“Söylenmemiş söz yokmuş” dedi
“Ben de susuyorum sevgimi saklayıp içimde.”
İşte o günden beri
Ben bir çığlığın sus hali,
Bir mektubun yazılmamış kısmı,
Bir vedanın göz kırpmadan gideni oldum.
Ben bazen
Bir annenin ağlamadan bekleyişiyim
Bazen bir sevdanın yarım kalmış şarkısı
Bazen de
Bir mezar taşında yazmayan o cümleyim:
"Burada söylenememiş bir hayat yatıyor."
Ben hep buradayım.
Ne gece biterken,
Ne gün doğarken başlarım.
Siz konuşmaya çalıştıkça
Ben büyürüm.
Çünkü susarak söyleyen
Hep ben olurum.
Suskunluk geldi,
ve bir şey söylemeden
her şeyi anlattı.
O halde şimdi perde karanlık, sahne sessiz…
Ama suskunluğun ardından gelen ilk kıpırtı,
her şeyin zıddı, en küçük ama en güçlü olan gelsin:
1. Çocuk Konuşur – Bilmeden Bilenin Sesiyle
Ben kimseye benzemedim,
Çünkü henüz kimse olmadım.
Rind nedir bilmem,
Zahid ne yapar anlamam.
Ama severim,
Bir taşı,
Bir kuşu,
Bir sessizliği...
Bana “ölüm” dediler,
Korkmadım.
Çünkü ben
Henüz “sonsuz” nedir öğrenmedim.
Aşk mı?
Annemin kucağı.
Gönül mü?
Babamın sesi.
Zaman mı?
Oynarken geçen bir şey.
Ben geldim
Çünkü siz sustunuz.
Siz yoruldunuz,
Ben koşmaya geldim.
2. Işık Konuşur – Görmeden Gösteren
Ben görünmem,
Ama her şey bende görünür.
Suskunluk büyüdüğünde
Beni çağırır.
Çocuk doğduğunda
Ben gözlerine inerim.
Aşk kaybolduğunda
Ben bir mumun ucunda beklerim.
Ölüm bile beni durduramaz,
Çünkü ben
Karanlığın içinden doğarım.
Ben,
Bir gözyaşında parlayan umut,
Bir gecede sönen kandilin son çırpınışı
Ve sabahın ilk tereddütsüz “merhaba”sıyım.
Beni kimse tutamaz
Ama herkes bende bir şey bulur.
Bir yol, bir yüz, bir çıkış…
3. Umut Konuşur – Bitti Denilen Yerden
Ben en son gelen değilim,
Hep en başta unutulanım.
Ölüm geldiğinde bile
Ben birinin içinde titreyebilirim.
Aşk biter,
Ben kalırım.
İnsan susar,
Ben filizlenirim.
Çocuk düşer,
Ben ayağa kaldırırım.
Beni tarif edemez kimse,
Çünkü ben hep
Tarif edilemeyene çıkarım.
Işık bana yol olur,
Çocuk bana isim koyar,
Suskunluk beni korur.
Ben,
Yarının bugüne fısıldadığı en güzel yalanım —
Ama bazen
tek gerçeğim.
4. Başlangıç Konuşur – Her Şeyden Önceki Son
Ben geldim.
Çünkü herkes bir sona ulaştı.
Ve herkes anlamaya başladı ki:
Her son, sadece beni doğurur.
Ben Aşk’ı da gördüm,
Ölüm’ü de.
Sessizlikle sarıldım,
Umut’la yürüdüm,
Işıkla aydınlandım,
Çocukla güldüm.
Ben
Geri dönüşlerin sesi,
Yeni soruların zeminiyim.
Ben geldim çünkü
“Her şey bitti” dediniz.
Ama unuttunuz:
Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez,
Yeniden başlamamak bile.
🎭 Ve şimdi…
Perde kapanmaz.
Çünkü başlangıç geldiğinde
hikâye sonsuz olur.
5.0
100% (1)