0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
357
Okunma
Emeklerimizin karşılığını almak için olması gereken yerde değiliz. Henüz hiçbirimiz. Umutlar tükenmiş, kalpler yapıştırılmış; banda sıkıca tutunmuş ve kanamamayı arzuluyoruz büyük bir istekle. Yalnız... pek mümkünatı olmayan hayallerle yaşamı arzulamaya devam ediyoruz. Yaralı kalplerle umut kurmaya çalışıyoruz. Bazen soruyorum kendime: Bu bir hayatta kalma savaşı mı, yoksa sadece bir alışkanlık mı? Ama sonra fark ediyorum: Yaşamak, bir alışkanlıksa bile, içinde hep bir parça umut barındırıyor. Ve o küçük parça, bizi hâlâ burada tutuyor. Hayaller gerçekleşmeyecek belki. O umutlar tamamen yeşermeyecek. Ama yine de her sabah uyanıyoruz. Bant çözülmesin diye daha sıkı sarıyoruz yaralarımızı. Kırık kalplerle gündelik işlerimizi tamamlamaya çalışıyoruz belki; yüzümüze gülümsemeler takıyoruz, kimse görmesin diye sessizliğe sarılıyoruz. Çünkü ne olursa olsun, içimizde bir yer hâlâ iyileşmek istiyor. Hâlâ fark edilmek istiyor. Tamam... hayat hep böyle olacak belki. Biraz eksik, biraz sessiz, biraz kanayan. Ama bu da bir yaşam biçimi. Ve ben... bu sessizliği kendime yorgan yapmayı öğrendim. Üşüdüğümde içine sarılıyor, yine de sabaha uyanıyorum.