4
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
330
Okunma

Buzdolabının evlerimize henüz girmediği zamanlarda, hemen hemen her evde kullanılmıştır. Bizde de varmış, ama kullanıldığı zamanı hatırlamıyorum.
Bir hafta sonu, hepimizin evde olduğu bir gün, annem mutfakta öğle yemeği hazırlığında iken, kardeşim nefes nefese girdi kapıdan içeri.
Kireç gibi bembeyaz olmuştu yüzü.
“Anne… Anne” den başka bir kelime çıkmıyordu ağzından. Hızla çarpıyordu minik yüreği.
Annem hemen onu kucaklayıp sandalyeye oturttu ve eline bir bardak su tutuşturdu.
-Ne bu halin oğlum, ne oldu?
Kardeşim sadece hıçkırıklar içinde yine “Anne… Anne!” diye bildi.
Verdiğimiz suyu zor içtikten sonra annem yine sordu:
-Ne oldu oğlum söylesene. Biri bir şey mi yaptı? Birinden mi kaçtın?
Kardeşim hayır anlamında kafasını salladı, sonra yine hıçkırarak elini kaldırıp kapıyı işaret etti.
-Kömürlükte ko-ca-man bir Fa-re kapanı var anne” dedi hıçkırarak.
Şaşırmıştık bu cevaba.
-Ne kapanı oğlum? Dedi annem. Fare kapanının orada işi ne?”
Kardeşim “Topum kaçmıştı, almak için girdiğimde gördüm işte ya!” diye bağırdı.
- Oğlum sen yanlış görmüşsündür dedi. Hadi gel göster bakayım.”
Hep birlikte çıktık bahçeye. Ortasından ikiye bölünmüş kömürlük evin alt katında idi ve bahçeden girişi vardı. Bir tarafına evde kullanılmayan fazlalıklar, diğer tarafına da o zamanlar evlerde sobayla ısındığımızdan, odun kömür koyuluyordu.
Kardeşim, kapıya gelindiğimizde dışardan eliyle işaret etti. Gösterdiği yıllar önce tedavülden kaldırılmış Tel dolabı idi. Ben bile hayal meyal en son anneannemin evinde gördüğümü hatırlıyordum.
Kardeşim ise ilk kez karşılaştığı için tel dolabı kocaman bir fare kapanı sanmış. Tabi o kadar büyük olduğunu görünce, farenin de bir o kadar büyük olacağını düşündüğünden ödü kopmuş garibin.
Durum anlaşılınca biz çok gülmüştük, ama annemin kardeşimi, gördüğünün eski bir dolap olduğuna ikna etmesi bayağı zor olmuştu doğrusu.
*
5.0
100% (4)