4
Yorum
25
Beğeni
5,0
Puan
342
Okunma

Edebiyat, insanın varoluş sancılarını, içsel karmaşasını ve dünyayla kurduğu karmaşık ilişkiyi anlatmanın bir yolu olarak doğar. Ancak, bu anlatı, günlük hayatın ihtiyaçlarını karşılayan bir araç değildir. O, hayatın somut ihtiyaçlarına pratik çözümler sunmaz; en azından fiziksel bir faydası yoktur. İşte bu yüzden kullanışsızdır.
Ama kullanımının ötesinde, edebiyat insan ruhunun en mahrem noktalarına dokunur. Kullanışsızdır çünkü insanın derinliklerinde yatan karmaşayı çözmek, duyguların izdüşümlerini netleştirmek kolay değildir. Edebiyat, bir kılıç gibi keskin de olabilir, bir sargı bezi gibi iyileştirici de. Fakat ne keskinlik ne de iyileştiricilik, hesaplanabilir bir fayda sunmaz.
Günlük hayatın telaşı içinde, insanlar edebiyata boş zaman uğraşı gözüyle bakabilir. Ama o, sadece boş zamanı doldurmakla kalmaz, aynı zamanda boşlukların içine hayat koyar. Edebiyat, kullanışsız olduğu için, ruhun en derin yaralarına ulaşabilir. Çünkü pratik çözümler ya da net sonuçlar beklenmeyen yerde, sadece hissedilmek ve anlaşılmak vardır.
Edebiyatın en büyük gücü de buradadır: Anlam arayışına verilen en saf ve en özgür yanıt olmasıdır. O, insanın kendi iç dünyasını keşfetmesine, kaybolmuş parçalarını bulmasına ve kendini yeniden tanımlamasına olanak sağlar. Bu anlamda, edebiyat bir yol haritası değil, bir pusuladır; yön gösterir ama yolu çizmez.
Bu yüzden “kullanışsız”dır. Fakat insana, kendi karmaşasında var olma cesaretini verir. Bu cesaret ise hiçbir maddi fayda ile ölçülemez. O, ruhun en kıymetli hazinesidir.
Ferdaca
*
Hikaye: Kullanışsızlığın Kıymeti
Bir zamanlar, küçük bir kasabada yaşayan bir adam vardı. Herkes onu “Kullanışsız Adam” olarak tanırdı çünkü yaptığı hiçbir şeyin pratik bir faydası yoktu. Bahçesinde anlamsızca şiirler yazar, boş zamanlarında eski kitapları karıştırırdı. Kasaba halkı onun boşu boşuna zaman harcadığını düşünürdü.
Günlerden bir gün, kasabaya büyük bir fırtına geldi. İnsanlar evlerine kapanırken, “Kullanışsız Adam” elindeki kitapları ve kalemi alıp dışarı çıktı. Kasabanın meydanına oturup şiirler okumaya başladı. Karanlık, soğuk ve korku dolu o gece, şiirleriyle insanlara umut ve huzur verdi. O gece, herkes onun “kullanışsızlığının” aslında ne kadar değerli olduğunu anladı.
Not:
Bu yazı, edebiyatın pratik faydalarla ölçülemeyen, ama insan ruhuna dokunan büyüsüne dair küçük bir hatırlatmadır. Edebiyatın “kullanışsızlığı”, onun en saf ve en gerçek yanıdır; çünkü gerçek anlamı orada gizlidir.
5.0
100% (4)