Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Fikret TEZEL
Fikret TEZEL

FİRAR

Yorum

FİRAR

0

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

403

Okunma

FİRAR

FİRAR

Bir gün önce, kahvenin ortasında, sobanın yanında, tahta sandalye üzerinde, babasının özene bezene yıkadığı, fakat sabahında, köyün yaramaz çocuklarına uyup, kahveden kaçarak, pis bir derede yıkanmaya gidip, ihbar üzerine babası tarafından yakalanarak tokatlanan, ceza olarak ahıra kapatılan, buradan da Hamza dayı tarafından kurtarılan, kahvecinin dokuz yaşındaki oğlu, sabah erkenden kahvedeki yatağından kalkıp, köy içinde dolaşarak halka-galeta satma işine devam etti.

İşte o saatten sonra, uzun süre kahvede görünmeyince, babasının dikkatini çekti. Önceleri, her zamanki gibi, kaçarak, çocuklarla oynamaya gittiğini tahmin eden kahveci, zaman geçip de çocuk dönmeyince merak etmeye başladı. Bu merak akşama kadar sürdü. Henüz hava kararmamıştı ama, o kadar uzun süre dışarıda kalmazdı. Kahvenin bahçesinden dışarılara doğru uzunca bakıp, gördüğü çocuklara sorup haber de alamayınca kahveye döndü adam.

En az onun kadar, çocuğu merak eden Hamza dayının da gözleri dışarıdaydı kahvede oturduğu yerde. Hışımla içeriye giren kahveci, onun yakasına yapışarak, hiddetle;

’’ Sen kaçırdın değil mi çocuğu? Çabuk al gel, nereye sakladıysan!’’ Adam şaşırdı. İki eliyle kahvecinin ellerini üzerinden çekip;
’’ Ne diyorsun oğlum sen? Ne diye saklayayım çocuğu?’’
’’ Dün, dememiş miydin ’ kaçırırım bu çocuğu senden!’ diye. ’’ Çabuk getir, vallahi jandarmaya giderim!’’
’’Otur oğlum şöyle, sakin ol da düşünelim. Nereye gitmiş olabilir?’’ Adamın aklına o an, bir yıl önce onu buraya gönderen annesi geldi.
’’ Annesine, annesine gitmiştir belki de!’’
’’ Tamam işte bak, en makul cevap bu. Sana kızınca, annesine gitmiştir bence de.’’
Kahveci, şimdi hem kızıyor hem de onu kaybetmekle gerçekten yalnız kalacağının üzüntüsüyle;
’’ Keşke kızmasaydım, vurmasaydım, ahıra falan kapatmasaydım! Ben iyice alışmıştım ona. Can yoldaşı olmuştuk! Hem annesi evlenmiş. Üvey babası onu ister mi, isterse iyi davranır mı?’’

Üvey baba deyince, kendisinin yıllar önce ablası ve kardeşi ile birlikte, üvey annesinden çektikleri, ona vurduğu için, babası tarafından evden kovulduğu aklına geldi.

’’ İstemez adam onu! İsterse de döver, söver. İnşallah, o zaman da yeniden buraya gelir.’’
’’ İnşallah!’’ diye ona katıldı Hamza dayı da.

Artık beklemekten başka yapılacak bir şeyleri kalmamıştı. Annesine gitmiş olacağından o kadar eminlerdi ki, başka bir ihtimal hiç akıllarına gelmiyor, merak da etmiyorlardı. Sadece, her ikisi de çok sevdikleri bir oyuncaklarını ya da arkadaşlarını kaybetmiş kadar hüzünlüydüler.

Bir süre sonra, hava ancak kararmaya başlamışken, kahve sahibinin oğlunun, kasabayla köyler arasında dolmuş olarak çalışan FEKA marka minibüsü kahvenin önünde durdu. Otuz yaşın altındaki genç adam, kolunda kahvecinin oğluyla, içeri girdi.

’’ Bakın bakalım, kimi getirdim?’’ Başı öndeydi çocuğun, yaptığından pişmandı ve utanıyordu. Babasının kızacağından, bağırmasından da korkuyordu.

Yerinden kalkıp hızla koştu çocuğun yanına.
’’ Hoş geldin canım oğlum!’’ deyip sarıldı, kucaklayıp havaya kaldırdı. Çocuğun endişesi geçti bir anda.

’’ Aç mısın oğlum? Bak sana kuru fasulye pişirdim. Otur, hemen getiriyorum!’’ deyip, kahvenin bir köşesindeki, pompalı gaz ocağının üzerindeki, az önce pişmiş olan yemekten bir tabak doldurup çocuğun önüne koydu. Ocaklıkta, gazete kâğıdına sarılı ekmeği de getirip bıraktı.
’’ Hadi ye oğlum, ye! Bak, senin en sevdiğin yemek; kuru fasulye’’’

Çocuk gerçekten de çok acıkmıştı ve kuru fasulye en sevdiği yemek olduğu için, öyle yaz ortasında bile iştahla yiyebilirdi.

Kimseye anlatmadı ama köyün dışından bir minibüse binip kasabaya gitmişti. Yanına, sabahki satışından az miktar da para almıştı. Biraz dolaştıktan sonra, henüz bir yıl evvel okuduğu ilkokulun yanına kadar gidip, uzaktan seyretmişti okulunu. Sonra aklına annesi gelince, daha önce annesiyle, ablasıyla birlikte yaşadıkları gecekondunun yolunu tutmuş, çekinerek de olsa kapıyı çalmıştı. Karşısına çıkan, tanımadığı bir kadın, annesinin, karşı evde oturan, emekli bir adamla evlenip oraya yerleştiğini söylemiş, o da yine çekinerek o evin kapısını çalmış, karşısına çıkan tanımadığı adam, annesinin evlendiği adam olacak, ona pek iyi davranmamış, eve de almamıştı.

Oradan kırgın, üzgün dönen çocuk, yeniden kasaba caddelerinde, ne yapacağını, nereye gideceğini bilmeden dolaşırken, yanında duran minibüsten inen, kahvelerinin sahibinin oğlu, ona bir tokat atıp arabaya bindirerek, köye, babasının yanına getirmişti.

Fikret TEZEL

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Firar Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Firar yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
FİRAR yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL