3
Yorum
8
Beğeni
4,7
Puan
229
Okunma

Emekliye yeni ayrılmış bir bankacıydı Nesrin. Üniversite yıllarında, evlilik planları yaptığı erkek arkadaşını, son model aracı ile elim bir kazada yitirdikten sonra, hayatını biriyle birleştirme fikrini tamamen çıkartmıştı hem aklından hem hayatından.
Adeta, kimsenin böyle bir imada bulunmasına bile müsaade etmez olmuştu.
Ancak annesini kaybettikten sonra, büyük bir boşluk içine düşmüştü. Zira doğduğundan beri hiç ayrılmamışlardı birbirlerinden.
Uzun bir yas dönemi geçirdikten sonrası katıldığı bir davette, özel bir şirkette yönetici olan hemen hemen kendisi ile aynı yaşlarda, Hakan isimli genç bir adam tanışmıştı Nesrin.
Özgüvenli, hazır cevap hali ve esprili konuşmaları ile bu genç adamdan oldukça etkilenmişti.
Gecenin sonunda, telefonunu istemesinin sakıncası olup olmadığını sorduğunda, tereddütsüz kabul etti. Sonraki günlerde bir iki kez aramalardan, hatır sormalar ardından, bir hafta sonu birlikte yemeğe de çıktılar.
Nesrin beklenmedik bir anda başlayan bu arkadaşlıktan oldukça memnun görünüyordu.
En yakın arkadaşı Arzu’ya olanlardan bahsettiğinde;
“Çok güzelsin, akıllısın, kariyer sahibi bir kızsın neden yalnız olasın. Neden anlaştığın, hayatını birlikte sürdüreceğin, ortak müştereklerde buluştuğun biri ile yoluna devam etmeyesin ki! “ diye olumlu geri dönüş almıştı.
Arzu gibi, tüm arkadaşları, her ne kadar Nesrinin, bunun kendi seçimi olduğunu söylese de oldum olası, onun yalnız bir hayat sürmesini istemiyorlardı.
Arzu “Valla gelinlik de ne çok yakışır sana… Şahidin de ben olurum ha! ” dediğinde Nesri gümüş ve “Şimdi saçmaladın ama! …. Yolun yarısını geçeli yıllar olmuş, bu yaştan sonra ne evliliği, kaldı ki gelinlik falan giymek” demişti.
Ancak, gözlerindeki parıltı hiç de öyle söylemiyordu. Böyle bir değişimin içinde olmayı itirazlarına rağmen o da istiyordu da bunu kendine itiraf edemiyordu.
İki yıl kadar sonraydı. Arzu kızının master yapması için birlikte gittikleri İngiltere’den Nesrinin evleneceği haberini aldığı ve kendisinin de nikâh şahidi olmasını istemesi üzerine o hafta sonu için iki günlüğüne gelmişti. Ancak uçağı rötar yaptığı için evine geç saatte varmıştı.
Yurt dışında olduğu dönemde, birbirlerini pek sık arayamamışlardı. Demek ki bu süre içinde “Hakan ile arkadaşlıkları gelişmiş ve evlilik kararı almışlar diye düşünürken, posta kutusundan aldığı davetiyenin imza kısmında Nesrin ve Zeki adını görünce çok şaşırdı.
İyi de, Zeki kimdi? Hakan’a ne olmuştu? Onu da artık nikâha gittiğin de öğrenecekti.
Törenin ardından kokteylin yapılacağını otel, deniz kıyısında bulunan, meşhur bir oteldeydi.
Heyecandan ne giyeceği, nasıl hazırlanacağı telaşına içine girmişti. Çok düşünecek vakti de yoktu. Siyah jarse pantolon ve üzerine ince askılı, robadan kat kat kalçasının kadar uzanan beyaz şifon bulüzünü üzerine giyip, kendini sokağa attı.
Trafiğin yoğun olduğu saatlerdi. Taksi bulma çabası içinde etrafına bakınırken, komşusunun kızı Nazlı motosikletiyle gelip önünde durdu ve “Hoş geldin Arzu teyze, Nereye böyle!” diye sordu.
Sıkıntı içindeki Arzu, arkadaşının nikâhına yetişmeye çalıştığını ve geç kaldığını” söyleyince; “Üzülme, dedi Nazlı, bin öyleyse arkama, ben yetiştiririm seni oraya.”
Saçları kısacıktı, bolca spreyleyerek elleriyle şekillendirmişti. O yüzden dağılıp bozulma riski yoktu. Üstelik kıyafet seçimi de uygundu. Motora rahatlıkla binebilirdi.
“Peki, madem” deyip Nazlı’nın arkasına, geçip oturdu, sıkıca beline sarıldı. Neredeyse bir onbeş dakika sonrası otelin girişine varmışlardı.
Nazlı’ya teşekkür edip, koştura koştura otelden içeri girdi. Davet bir kat aşağıda terasta imiş ve tören başlamış. Aşağı koşturana kadar doğruca, üst katta tören alanını gören verandaya yöneldi.
Buradan, deniz kıyısındaki alan çok daha güzel görünüyordu ve birkaç davetli de ellerinde içecek kadehleri töreni oradan izliyordu. Arzu hemen aralarına karıştı.
Tam zamanında yetişmişti. Zira Nesrin kır saçlı uzun boylu, müstakbel eşinin kolunda, deniz kenarına hazırlanmış beyaz çiçeklerle donatılmış taka doğru yürüyordu ve teras kadından üzerlerine pırıltılı konfeti yağıyordu.
Güpür dantellerden oluşan uzun kuyruklu gelinliği, çiçeklerden yapılmış tacı ve yine elinde tuttuğu ekru rengin hâkim olduğu gelin çiçeği ile Nesrin prensesler gibiydi. Arzu kendini tutamayıp “Nesrin…. Nesrin geldim bak, buradayım” diye gözyaşları içinde haykırdı.
Nesrin, arkadaşının sesini yoğun alkışların arasından bile duymuştu. Hemen arkasını dönüp yukarı baktığında el sallayan Arzu’yu gördü.
Çok mutlu olmuştu ve gelin çiçeğini havada sallayarak aşağı gelmesini işaret ederken, sevinç içinde “İşte benim şahidim de geldi” dedi.
İmzalar atılmış, kokteyl yapılmış ve herkes dağılmışken, Arzu Nesrinin isteği ile lobide gidip oturmuştu. Bir süre sonra da üzerinde beyaz kolsuz, dizlerinin üzerinde biten şık bir elbise ile Nesrin yanına geldi.
İki arkadaş yeniden sıkıca birbirlerine sarılıp hasret giderdikten sonra Nesrin “Çok özlemiştim, hemen gitmeni istemedim” dedi. “Aslında senin de bana sormak istediğin şeyler olduğunu biliyorum”
Arzu direkt konuya girdi. “Evet, meraktayım, soracağım tabi” dedi. “Hakan’a ne oldu, Zeki ne zaman senin hayatına girdi? Kimdir, necidir? Ayrıca bu güne kadar neden hiçbir şey söylemedin ki bana? Hakikaten çok sürpriz oldu ”
Arzu uzanıp, arkadaşının ellerini tuttu. “ Oy.. Oy! Ne kadar da çok soru biriktirmişsin” dedi. Hakan çok hoş, zeki, esprili genç bir adamdı. Ancak maceracı bir ruha sahipti, onunla bir geleceğimiz olmayacağını anlamıştım. Bu yaştan sonra ömürlük bir beraberlik yapabilirdim ancak” dedi. “Macera yaşım çoktan geçti benim arkadaşım.”
E! Ne iş yapar bu Zeki Bey, nasıl tanıştınız?
Sıkı dur söylüyorum, eminim benim adıma sen de çok mutlu olacaksın” dedi ve Arzu’nun kulağına eğilip, eşim bir turizmci canım. Bu otelin ve aynı zamanda bunun gibi birkaç otelin de sahibi”
Arzu bunu duyunca, çığlık atmamak için kendini zor tuttu, zira damat beyin onlara doğru gelmekte olduğunu görmüştü. O da üzerini değiştirip, spor kıyafetler giymişti.
Arzu içinden “Kır saçları, uzun boyu ve keskin yüz hatlarıyla karizmatik ve canım arkadaşıma yaraşır bir eşmiş ”diye geçirirken, Zeki yanlarına geldiğinde “Nesrin sizin gelişinizle çok mutlu oldu, dolayısıyla ben de o mutlu olduğu için mutlu oldum” dedi. “Ayrıca ta İngiltere den kalkıp nikâhımıza geldiğiniz için size çok teşekkür ederim. Roof bara geçip birlikte bir şeyler içmeye ne dersiniz?”
Arzu “Tabi isterim de arkadaşlar… Siz daha az önce evlendiniz, benimle işiniz ne? Başka bir zaman da yapabiliriz bunu” dedi. “Ben evime dönsem daha iyi olur “
Zeki hemen atıldı. “Yok! Yok… Eve gitmenize gerek yok!” dedi. “Size burada denize nazır, güzel bir oda ayırttık. Uzak yoldan geldiniz. Rahatça dinlenirsiniz”
Nesrin, arkadaşının koluna girip “Haydi kırma bizi … Hem daha anlatacaklarım bitmedi “deyince Arzuya da daveti kabul etmek şart olmuştu. Hep birlikte asansöre doğru ilerlerken Nesrinin kulağına “Geç oldu ama pek hoş oldu be arkadaşım” dedi. “Senin adına ne kadar mutluyum bilemezsin.”
Nesrin de onun kolunu dostça sıkıp, yanağına bir öpücük kondurarak “Bilmez miyim canım! dedi. “ Ben de … Ben de çok mutluyum”
5.0
67% (2)
4.0
33% (1)